Abdullah Parlıyan Meali
Onların bu dünyadaki hali: Az bir geçim ve avunmaktan ibarettir. Onlar için, can yakıcı bir azap vardır.
Ahmet Varol Meali
(Onlara dünyada verilen) az bir geçimliktir. Onlar için (ahirette ise) acıklı azap vardır.
Ali Bulaç Meali
(Bu dünyada olup-biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acı bir azab vardır.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Az bir geçim ama ardından can yakıcı bir azap onlaradır.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
(Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır.
Diyanet Vakfı Meali
(Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır.
Elmalılı Meali (Orjinal)
Az bir istifade ve haklarında elîm bir azâb vardır
Hasan Basri Çantay Meali
(Bu, ancak geçici ve) az bir menfeatden ibâretdir. Halbuki onlara (âhıretde) pek acıklı bir azâb vardır.
Hayrat Neşriyat Meali
(Dünyada) az bir faydalanma ve (buna mukabil âhirette) onlar için (pek) elemli bir azab vardır.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
(Bu) Biraz menfaatten ibarettir ve onlara pek acıklı bir azap vardır.
Suat Yıldırım Meali
Onların bütün bulacakları, dünyanın azıcık bir zevkidir. Onlara gayet acı bir azap vardır. [31, 24; 10, 70]
Şaban Piriş Meali
Az bir menfaat ve onlara acı bir azap!
İbni Kesir
Az bir geçim ve ardından onlara elim bir azab vardır.
Seyyid Kutub
Kısa süreli bir dünya mutluluğu tadarlar, ama acıklı bir azap onları beklemektedir.
Tefhim-ul Kuran
(Bu dünyada olup biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acıklı bir azab vardır.
Yusuf Ali (English)
(In such falsehood) is but a paltry profit; but they will have a most grievous Penalty.
M. Pickthall (English)
A brief enjoyment (will be theirs); and theirs a gainful doom.