Abdullah Parlıyan Meali
Bunun üzerine, Musa onu attı. Bir de ne görsün, hızla hareket eden bir yılan.
Ahmet Varol Meali
Böylece onu attı. Birden o, hızla koşan bir yılan oluverdi.
Ali Bulaç Meali
Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Bırakınca, değnek hemen, koşan bir yılan oluverdi.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş!
Diyanet Vakfı Meali
Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi!
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.
Elmalılı Meali (Orjinal)
Bıraktı ne baksın o bir yılan olmuş koşuyor
Hasan Basri Çantay Meali
O da bunu bırakdı. Bir de ne görsün: Koşub duran bir yılan (olmuş) dur o!
Hayrat Neşriyat Meali
Bunun üzerine (Mûsâ) onu (yere) bıraktı; bir de ne görsün, o bir yılan (olmuş), hızla hareket ediyor!
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Hemen bırakıverdi, o derhal koşar bir yılan kesildi.
Suat Yıldırım Meali
Hemen bıraktı. Bir de ne görsün: Hızla kıvrılıp sürünen, kocaman bir yılan oldu!
Şaban Piriş Meali
Musa da onu attı. O bir anda koşan bir yılan oluvermişti.
İbni Kesir
O da bıraktı. Bir de ne görsün; o, hemen koşan bir yılan oluvermiş.
Seyyid Kutub
Musa değneği yere atıverdi. Birde ne görsün! Ansızın sürünen bir yılan oluvermiş!
Tefhim-ul Kuran
Böylece, o da onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).
Yusuf Ali (English)
He threw it, and behold! It was a snake, active in motion.(2549)*
M. Pickthall (English)
So he cast it down, and Lo! it was a serpent, gliding.