Abdullah Parlıyan Meali
Ve elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlar için bembeyaz ışık saçan bir lamba gibi oluvermiş.
Ahmet Varol Meali
Ardından elini çıkardı. O da bakanlara bembeyaz görünüverdi.
Ali Bulaç Meali
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.*
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.[399]*
Diyanet Vakfı Meali
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
Elmalılı Meali (Orjinal)
Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bem beyaz oluverdi
Hasan Basri Çantay Meali
Elini de çekib çıkardı. Bir de (ne görsünler) bu, temâşâ edenler için bembeyaz (ve nuur saçan bir el) dir.
Hayrat Neşriyat Meali
Ve elini (koynundan) çıkardı; bir de gördüler ki o, bakanlara bembeyaz (parlayan, ışık saçan bir el)dir.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Ve elini çekip çıkardı. Hemen o, nazar edenlere karşı bembeyaz (kesilmiş) idi.
Suat Yıldırım Meali
Bir de elini koynundan çıkardı ki bakanların gözlerini kamaştıracak kadar parlak mı parlak! [27, 12; 28, 32]
Şaban Piriş Meali
Elini çekip çıkardı o da bakanlara bembeyaz oluverdi.
İbni Kesir
Elini çıkardı, bir de ne görsün; bakanlara bembeyazdır.
Seyyid Kutub
Ve elini yeninin altından çıkardı; bakanlar, onun ak bir parıltı saçtığını gördüler.
Tefhim-ul Kuran
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş.'
Yusuf Ali (English)
And he drew out his hand, and behold, it was white to all beholders!(3157)*
M. Pickthall (English)
And he drew forth his hand and lo! it was white to the beholders.