Abdullah Parlıyan Meali
hazine ve yüce makamlarından, seferberlik için çıkarıp yollara düşürdük.
Ahmet Varol Meali
Hazinelerden ve üstün makamdan da.
Ali Bulaç Meali
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
57,58,59. Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
57,58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.
Diyanet Vakfı Meali
57, 58. Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.
Elmalılı Meali (Orjinal)
Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık
Hasan Basri Çantay Meali
57,58. Bu suretle onları bostanlardan, akar sulardan, hazînelerden ve şerefli makam (lar) dan çıkardık.
Hayrat Neşriyat Meali
57,58. Böylelikle (İsrâiloğullarının peşine düşürerek) onları bahçelerden, pınarlardan, hazînelerden ve güzel yerlerden çıkardık.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
«Ve hazinelerden ve pürnîmet bir makamdan (mahrum bıraktık).»
Suat Yıldırım Meali
57, 58. Ama neticede Biz onları bahçelerinden ve pınarlarından, hazinelerinden, servetlerinden ve kendilerince çok değerli makam ve mevkilerinden çıkardık.
Şaban Piriş Meali
Hazinelerden ve şerefli makamlardan...
İbni Kesir
Hazinelerden ve şerefli makamlardan.
Seyyid Kutub
Hazinelerden ve konforlu köşklerden de.
Tefhim-ul Kuran
Hazinelerden ve soylu makam(lar) dan da.
Yusuf Ali (English)
Treasures, and every kind of honourable position;
M. Pickthall (English)
And treasures and a fair estate.