Abdullah Parlıyan Meali
Yine de bizi yoldan çıkaranlar, o günahlara gömülüp giden elebaşılarımız oldu.
Ahmet Varol Meali
Bizi o suçlulardan başkası saptırmadı.
Ali Bulaç Meali
'Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı.'
Diyanet İşleri Meali (Eski)
96,97,98,99,100,101,102. Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
“Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.”
Diyanet Vakfı Meali
Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
"Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı."
Elmalılı Meali (Orjinal)
Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
Hasan Basri Çantay Meali
«Bizi o mücrimlerden başkası sapdırmadı».
Hayrat Neşriyat Meali
“Bizi ancak günahkârlar dalâlete düşürdü.”
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
«Ve bizi ancak o mücrimler sapıtmış oldular.»
Suat Yıldırım Meali
96, 97, 98, 99, 100, 101, 102. Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz! ”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu. “Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz! ” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık! ” [36, 56; 40, 47; 7, 53; 38, 64]*
Şaban Piriş Meali
Bizi hep o günahkarlar şaşırtmıştı.
İbni Kesir
Ve bizi suçlulardan başka da saptıran olmamıştı.
Seyyid Kutub
Bizi ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır.
Tefhim-ul Kuran
«Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.»
Yusuf Ali (English)
"´And our seducers were only those who were steeped in guilt.(3184)*
M. Pickthall (English)
It was but the guilty who misled us.