Abdullah Parlıyan Meali
Onları ha uyarmış, ha uyarmamışsın, hiç farketmez, asla inanmazlar. Yani cenneti kaybetmek, cehenneme gitmek konusunda umursamazlar.
Ahmet Varol Meali
Onları uyarsan da uyarmasan da kendileri için birdir. İman etmezler.
Ali Bulaç Meali
Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Diyanet Vakfı Meali
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
Elmalılı Meali (Orjinal)
Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar
Hasan Basri Çantay Meali
Onları (azâb ile) ha korkutmuşsun, ha korkutmamışsın onlarca birdir. İman etmezler.
Hayrat Neşriyat Meali
(Habîbim, yâ Muhammed!) Onları korkutsan da, korkutmasan da onlar için birdir; îmân etmezler.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Ve onları korkutmuş olsan da, korkutmasan da onlara karşı müsavîdir, imân etmezler.
Suat Yıldırım Meali
Kendilerine müsavidir: ha uyardın onları, ha uyarmadın, artık iman etmezler onlar. . .
Şaban Piriş Meali
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar.
İbni Kesir
Onları ister korkut, ister korkutma; onlar için birdir, iman etmezler.
Seyyid Kutub
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Tefhim-ul Kuran
Kendilerini uyarıp korkutsan da, uyarmayıp korkutmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler.
Yusuf Ali (English)
The same is it to them(3950) whether thou admonish them or thou do not admonish them: they will not believe.*
M. Pickthall (English)
Whether thou warn them or thou warn them not, it is alike for them, for they believe not.