Abdullah Parlıyan Meali
Onlara vereceğimiz azap ve helak sadece bir ses, bir çığlık oldu ve böylece hepsi sönüp gitmiş yok olmuşlardı.
Ahmet Varol Meali
Sadece bir çığlık (onlara yetti) ve böylece anında sönüverdiler.
Ali Bulaç Meali
(Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
28,29. Ondan sonra milleti üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir çığlık.. o kadar, hemen sönüp gittiler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
Diyanet Vakfı Meali
(Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
Elmalılı Meali (Orjinal)
O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler:
Hasan Basri Çantay Meali
(Onların yakalanması, yahud ukuubeti) birtek sayhadan başka (bir şeyle) değildi. Artık hemen sönü (b gidi) verenler (oldular).
Hayrat Neşriyat Meali
(Onların cezâsı) sâdece (korkunç) bir ses oldu; öyleki onlar (hayat cihetiyle) o anda sönüveren kimseler kesildiler!
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
O bir sayhadan başka olmadı. O anda onlar hemen sönüvermiş kimseler oldular.
Suat Yıldırım Meali
(Orduya ne lüzum? ), bir tek ses yeter! Bir de bakmışsınız: Sönüp kalmışlar. . .
Şaban Piriş Meali
Tek çığlıktan başka bir şey olmadı. O anda sönüverdiler.
İbni Kesir
Sadece, bir tek çığlık oldu. Ve onlar hemen sönüp gittiler.
Seyyid Kutub
Sadece korkunç bir ses oldu, hemen sönüp gittiler.
Tefhim-ul Kuran
(Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.
Yusuf Ali (English)
It was no more than a single mighty Blast,(3973) and behold! they were (like ashes)(3974) quenched and silent.*
M. Pickthall (English)
It was but one Shout, and lo! they were extinct.