Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Asr-ı saadette Hicaz bölgesinde yüzük kullanılmaktaydı ancak yüzüğün kaşına mühür nakşedilmesi yaygın değildi.
Hicri yedinci senede Peygamber Efendimizin (asm) gümüş bir yüzük yaptırması ve kaşına mühür nakşettirmesiyle yüzük kullanımı yaygınlık kazanmıştır. Peygamber Efendimiz bu yüzüğü hem takmış hem de yazışmalarda mühür olarak kullanmıştır. Daha sonra halifeler tarafından sürdürülen bu gelenek zamanla çeşitli görevlerde bulunan idarecilere de şamil olmuştur.
Hadislerde yüzük “hâtem” kavramıyla ifade edilmektedir. Aslında hâtemin sözlük anlamı mühür damga mühürlenen son verilen .. demektir. Bu kavrama yüzük anlamının yüklenmesi ise idarecilerin evrakları mühürlemek üzere kullandıkları yüzüğün kaşındaki mühre nispetledir. (İbnu’l-Esîr en-Nihâye fî garîbi’l-hadîs 2/10)
Süyûtî Kureyş ve Hicaz halkından ilk mektup mühürleyen kişinin Hz. Peygamber olduğunu söyler. (el-Vesâil Beyrut 1406 s. 114)
Resûl-i Ekrem Kisrâ Kayser ve Necâşî gibi yabancı devlet başkanlarına mektup yazmak istediğinde kendisine onların mühürsüz mektupları okumadıkları hatırlatılmış o da yuvarlak siyah akik taşlı gümüş bir mühür (yüzük) edinmiştir. (Buhârî Libâs 52; Müslim Libâs 56 58)
Gerek kaynaklardaki bilgilere gerekse mektuplardaki baskılarına göre bu mühürde altta "Muhammed" adı ortada "resul" ve üstte "Allah" lafza-i celâli bulunacak şekilde istif edilmiş "Muhammed resûlullah" ibaresi yer alıyordu. (Buhârî Li-bâs 55; Tirmizî eş-Şemâ'il s. 46)
Hz. Peygamber sadece yabancı devlet adamlarına yazdığı mektupları değil kendi âmillerine ve seriyye kumandanlarına gönderdiği mektupları ve yine iktâ yoluyla birine bir şey tahsis ettiğinde hazırlattığı belgeleri de mühürletirdi. (Abdülhay el-Kettânî et-Terâtibü'l-idâriyye 1/204 254)
Resulüllah (asm) helâya gireceğinde yüzüğünü çıkarırdığı (Tirmizî Libâs 18) ve abdest alırken –suyun alta nüfuz etmesi için– yüzüğünü hareket ettirdiği (İbn Mâce Tahâre 54) rivayet edilir.
Resûlullah'ın vefatından sonra bu mührü Hz. Ebû Bekir Hz. Ömer ve Hz. Osman kullanmış ancak Hz. Osman onu Medine'deki Eriş Kuyusu'na düşürerek kaybetmiş ve yerine aynı ibareyi taşıyan bir yenisini yaptırmıştır.
Hulefâyi Râşidîn Hz. Peygamber'in mührünü kullanmakla beraber kendileri de şahsî mühür yaptırmıştı. Mes'ûdî bunlardan Hz. Ebû Bekir'in mühründe "ni'me'I-kâdiru Allah / Allah ne güzel kudret sahibidir." Hz. Ömer'inkinde "kefâ bi'l-mevti vâizen / Nasihatçı olarak ölüm yeter" Hz. Osman'ınkinde "âmentü billâhi'l-azîm / Azîm olan Allah’a iman ettim" ve Hz. Ali'ninkinde "el-mülkü lillâhi / Mülk Allah Tealaya mahsustur" ibarelerinin yazılı olduğunu bildirmektedir.
Yine Mes'ûdî'nin eserinde Ömer b. Abdülazîz'in mühründe "li-külii amelin sevâb - her amelin sevabı vardır" veya "Ömer yü'minü billahi muhlisan / Ömer Allah’a samimi olarak iman eder."ibaresinin bulunduğu kayıtlıdır. (Mes'ûdî et-Tenbih s. 286 289 293 297 320)
Ayrıca Hz. Hasan’ninkinde “el-İzzetü lillah / İzzet şan şeref Allahü tealaya mahsustur" Hz. Muaviye'ninkinde “Rabbiğfirli / Ey Rabbim beni mağfiret eyle” İmam-ı A'zam Ebu Hanife’ninkinde “Kul-il-hayr ve illa fes küt / Ya hayır konuş yoksa sus!” İmam-ı Şafii’ninkinde “el-bereketü fil-kanaati / Bereket kanaattadır.” İmam-ı Yusuf’unkinde “Men amile bi-re'yihi Nedime / Kendi görüşüne göre iş yapan pişman olur.” İmam-ı Muhammed’inkinde “Men sabere zafera I Sabreden zafere kavuşur.” yazılıydı.
Bazı mühürlerde iki turna arasına yerleştirilmiş hamdele aslan ve kılıç kuşanmış insan gibi değişik motif ve figürler de yer alıyordu. (İbn Ebû Şeybe Muşannef Beyrut 1409 5/190 vd.)
Kaynaklar:
- TDV İslam Ansklopedi Mühür md.
- Rehber Ansiklopedisi.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi