Abdullah Parlıyan Meali
Ve andolsun ki, bir sabah vakti onların üzerlerine bir azap çöküvermişti.
Ahmet Varol Meali
Andolsun ki, bir sabah erkenden kalıcı bir azap [1] üzerlerine çöküverdi.*
Ali Bulaç Meali
Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp-bastırıverdi.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
And olsun ki, sabah erken, önü alınmaz bir azap başlarına geldi.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi.
Diyanet Vakfı Meali
Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.
Elmalılı Meali (Orjinal)
Ve Celâlim hakkı için bastırıverdi kendilerini bir sabah bir azâbı müstekır
Hasan Basri Çantay Meali
Andolsun ki onlara bir sabah, (yakalarını) asla bırakmayacak olan bir azâb baskın yapdı.
Hayrat Neşriyat Meali
And olsun ki devamlı bir azab, onları bir sabah erkenden yakalayıverdi.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Andolsun ki, onları sabahleyin erkenden bir daimi azab yakaladı.
Suat Yıldırım Meali
Bir sabah kendilerini, yakalarını hiç bırakmayacak bir azap bastırıverdi.
Şaban Piriş Meali
Andolsun ki bir sabah erkenden, bir azap çöküverdi.
İbni Kesir
Andolsun ki; bir sabah erken, önü alınmaz bir azab geldi başlarına.
Seyyid Kutub
Sabah erkenden sürekli bir azaba yakalandılar.
Tefhim-ul Kuran
Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp bastırıverdi.
Yusuf Ali (English)
Early on the morrow an abiding Punishment seized them:
M. Pickthall (English)
And in truth the punishment decreed befell them early in the morning.