Abdullah Parlıyan Meali
Allah'a olan sevgileri için veya mala olan sevgilerine rağmen yemeklerini yoksula, yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlardı.
Ahmet Varol Meali
Kendilerinin ona sevgi duymalarına rağmen [1] yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.*
Ali Bulaç Meali
Ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Diyanet Vakfı Meali
Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.*
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
Elmalılı Meali (Orjinal)
Miskîne, yetîme, esire seve seve yemek yedirirler
Hasan Basri Çantay Meali
(Yemeğe olan) sevgi (lerine ve iştihâlarına) rağmen yoksulu, yetimi, esîri doyururlar (dı).
Hayrat Neşriyat Meali
Ona (o mala) olan arzularına (ve kendi ihtiyaçlarına) rağmen, yoksula, yetime ve esire yemek yedirirler(di).
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Ve taam yedirirler, onu sevdikleri halde yoksullara ve yetimlere ve esir olanlara.
Suat Yıldırım Meali
Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah'ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler. *
Şaban Piriş Meali
Sevmelerine rağmen yemeği düşküne, yetime ve esire yedirirler.
İbni Kesir
Onlar; yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
Seyyid Kutub
Onlar içleri çektiği halde yemeklerini yoksullara, yetimlere ve tutsaklara yedirirler.
Tefhim-ul Kuran
Kendileri, ona karşı duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Yusuf Ali (English)
And they feed, for the love of Allah, the indigent, the orphan, and the captive,-(5839)*
M. Pickthall (English)
And feed with food the needy wretch, the orphan and the prisoner, for love of Him,