Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

"İyilik ve takvada yardımlaşmak" tam anlamıyla nasıl olmalıdır?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

Bu konuda ayette şöyle ifade buyurulur:

"İyilik ve takva hususunda yardımlasın günah ve düşmanlık yolunda yardımlaşmayın. Allah'tan korkun çünkü Allah'ın cezası çetindir." (Mâide 5/2)

Ayette geçen “birr” kelimesi "İyilik erdemlilik ihsan etmek itaat etmek ve doğruluk" gibi anlamlara gelir. (bk. Bakara 2/177 197)

Sözlükte "günah günaha verilen ceza şarap kumar" anlamlarına gelen “ism” kelimesi terim olarak "işleyene ceza gerektiren insanı hayır ve sevaptan alıkoyan fiil veya bundan doğan sorumluluk" şeklinde tanımlanır. Kur'an'da kırk bir defa geçen “ism” kelimesi genel anlamından başka küfür ve inkârı düşmanlığı; yalan içki kumar faiz gibi günahları nitelemek için de kullanılmıştır.

Maide suresinin ilk âyetinde akitlerin yerine getirilmesi emredildikten sonra İslâm'ın en temel ahlâk ve hukuk ilkelerinden birini ortaya koyan bu 2. âyette dinin kutsal değerlerinin çiğnenmesi yasaklanmış ardından intikam duygularının insan haklarına tecavüze sebep olmaması gerektiği bildirilmiş; Müslümanların iyilik ve takva hususunda birbirlerine yardım etmeleri; günah işlemek intikam almak düşmanlık gütmek insan haklanın çiğnemek gibi amaçlara yönelik faaliyetlerinde birbirlerine yardım etmemeleri ve Allah'a karşı saygılı olmaları buyurulmuş; aksi takdirde uğrayacakları azabın şiddetli olacağı haber verilmiştir.

Şüphesiz yardımlaşma ve dayanışma sosyal hayatın bir gereğidir. Ancak bu yardımlaşma hukuk ve ahlâk kurallarına insanlığın İslâmiyetçe de benimsenen ortak değerlerine aykırı olmamalıdır. Hukuk ve ahlâk ilkeleri gözetilmeden yapılan yardımlaşmanın İslâm nazarında hiçbir değeri yoktur; aksine İslâm haksızlığa yardımı zulüm sayar ve engellenmesini emreder. Hz. Peygamber (asm) "Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et!" buyurunca "Ey Allah'ın Resulü! Kardeşim mazlum ise yardım ederim zalim ise nasıl yardım edeyim?" diye sorulmuş Resûlullah da "Onu zulmetmekten engellersin senin ona yardımın budur." (Buhârî Mezalim 4; İkrah 7) cevabını vermiştir.

"Birr" kelimesi her türlü iyiliği hayrı hayırda kemâli ifade eder. Birr'in zıddı itaatsizlik hayrın zıddı ise şerdir. Birr tabiri Allah için kullanılırsa kullarına verdiği sevap kul için kullanılınca Allah'a itaat anlamına gelir. Birr itikâdî veya amelî hükümlerle ilgili olabilir:

"Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir..." (Bakara 2/177)

ayetinde birr'in itikadî esaslarla ve amelî hususlarla ilgili oluşunu açıkça görürüz. İman dinin başlangıcı birr ise dinin gayesidir. Dinin insanları ulaştırmak istediği hedef Tevhid inancı ve hayır olarak özetlenebilir.

Takva Allah'ın himayesine girmek emrini tutup azabından kurtulmaktır. Takvâ mâna ve mahiyeti oldukça geniş terimlerden biridir. Dinde iki anlamda kullanılır: Geniş anlamda âhirette zarar verecek olan her şeyden sakınıp korunmaktır. Dar anlamda ise nefsi cezayı hak edecek her türlü günahtan korumaktır. Takvânın çeşitli dereceleri vardır:

Takvânın en üstünü her ne şekilde olursa olsun Allah'a itaat edip hiç isyan etmemek daima zikredip onu hiç unutmamak ve her zaman şükredip hiç küfrân-ı nimette bulunmamaktır.

Takvânın kebâir denilen büyük günahları ve sagâir adı verilen küçük günahları işlememek bunun yanısıra mekruhlardan sakınmak ayrıca mübah olan şeyleri aşırılığa kaçmadan yeterince yapmak gibi mertebeleri vardır.

Mü'minler ana hatlarıyla tanıtmaya çalıştığımız birr ve takvâda birbirleriyle yardımlaşacaklar âyetin devamında da açıkça belirtildiği gibi günah ve düşmanlıkta haddi aşmakta yardımlaşmayacaklardır. Bu da onların ferasetlerinin akıllarının vicdanlarının ve merhametlerinin bir sonucudur. Kendilerinden bu yönde bir yardım talep edildiğinde karşılarındaki kişinin ahirette kesin olarak bu tavırdan razı olacağını ve en güzel merhamet şeklinin günah işlemesine izin verilmemesi olduğunu anlayacağını bilirler. Aslında bu  onların merhamet anlayışının bir sonucudur. Kendilerinden günah yönünde bir yardım talep edildiğinde "hatır kırmamak için" ya da "yardım etmezsem ayıp olur" gibi bir mantıkla hareket etmezler. Çünkü karşılarındaki kişinin o an için yadırgasa bile ahirette kesin olarak bu tavırdan razı olacağını ve en güzel merhamet şeklinin günah işlemesine izin verilmemesi olduğunu anlayacağının farkındadırlar.

Hayat bir mücadele değil yardımlaşmadan ibarettir.

Toprak bitkilerin bitkiler hayvanların hayvanlar insanların yağmur yüklü bulutlar toprağın imdadına koşar. Vücudumuza aldığımız besinler de hücrelerimizin yardımına koşmaz mı? İşte insan kainatın küçük bir modeli olarak kainatta cari olan bu harika düzene ayak uydurmakla mükelleftir. Onun için "iyilik ve takvada yardımlaşma" emredilirken "günah ve düşmanlık yolunda yardımlaşma" yasaklanır. Demek insan iyilik ve takvada yardımlaşarak kötülük ve düşmanlıkta destek vermekten uzak kalarak kainattaki bu işler düzeni ayakta tutacak bozmayacak. Diğer bütün emir ve tavsiyeler de bu düzeni sarsmamak içindir. Allah'a isyan etmekten kaçınmamızı emreden Allah Resulü de (a.s.m) bu yolla asıl yurdumuz olan ahiret için azık hazırlayacağımızı bildiriyor. Müslümanın Müslümana en güzel en hayırlı öğüdü ahirete hazırlanmak için birbirini teşvik etmeleri Allah'a isyan etmekten sakındırmalarıdır.

Bu ve benzeri gayretler en dar daireden şartlar gereği en geniş daireye kadar uzayıp gider. Kişi kendinden başlayarak aile fertlerine komşularına memleketine hatta dünya ve kainata kadar üzerine düşenleri bir bir yapmaya çalışır. Örneğin iyi bir insan olma da dini görevlerinin yapılmasında birbirlerine yardımcı olan karı-koca ne mutlu eşlerdir. Aksine manevi hayatlarının mahvında destek olan karı-kocaya da ne kadar yazık. Anne-baba evlatlarını manevi hayatlarının imarında gayret içinde iseler ne mutlu o anne-babaya! Bir Müslüman arkadaş konu komşu ve sair insanların manevi hayatlarının kurtulması kuvvetlenmesi için yardımcı oluyor teşvikte bulunuyorsa ne mutlu ona.

Her iyiliğin bir sadaka olduğu düşünülürse manevi hayata yapılan hizmet ve yardımların önemi ve büyüklüğü daha da iyi anlaşılacaktır. Nitekim Allah Resulü (a.s.m) bir defasında bir kimsenin imanının kurtulmasına vesile olmanın sahralar dolusu kırmızı koyunları sadaka olarak vermekten başka bir hadis-i şeriflerinde de "dünya ve dünya içindeki her şey"den daha hayırlı olduğunu bildirmişlerdir. "İnsanların en iyisi insanlara en çok faydası dokunan" değil midir?

Müslümanlar arasında bulunması gereken özelliklerden bazıları da Asr Suresi'nde bildirilir:

"Zamana andolsun ki insan hiç şüphesiz hüsran içindedir. Ancak inanıp yararlı iş işleyenler birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır." (Asr 103/1-3)

İnsanın sermayesi ömrüdür. Ömür ise her gün her saat her an ve her nefes tükenip gitmektedir. Bu giden ömür insanın kendi mülkü de değildir. Allah'ın mülkü olup onun adına güzel kullanarak kârından faydalanması için insana sayılı ve hesaplı olarak verilmiş ödünç bir sermaye gibidir. İnsanın gerçek saadeti âhireti sevmekte dünya lezzetlerine elem ve kederlerine değer vermemek ve bunlara bağlanıp kalmamaktadır. Fakat insanların çoğu yaratılışı gereği dünya ile meşgul ve onu istemeye aşırı derecede düşkündür. Bundan dolayı da hüsrandadırlar.

Ancak şu vasıfları taşıyanlar hüsranda değil kârdadırlar:

* İman edenler: Bunlar Allah'a hakkıyla inanıp indirdiğini tasdik eden ona ihlâs ile ibadet ve taate söz verenlerdir.

* Sâlih ameller işleyenler: İmanları sadece gönüllerinde ve dillerinde kalmayıp bütün hislerine akıllarına ve varlıklarına işleyerek iradelerine sahip olan yaptıkları işleri iman ve itikadlarına Allah'ın rızasına ve indirdiği ahkâma uygun şekilde yapanlardır.

* Birbirlerine hakkı tavsiye edenler: Bütün kararlılıkları ve gayretleri hakka yönelik imanları amelleri sözleri hep haktan yana olanlardır. Onun için bunlar insanlara riyâkârlık münafıklık yapmazlar. Başkalarına zarar vermez insanlarla ilişkilerini kesmezler. Başkalarına yaltaklanmaz dalkavukluk etmezler. Hep hakka dâvet eder iyiliği emir kötülükten nehiy vazifesini yerine getirirler. İnsanları hayra çağırır ve dinin nasihat olduğu gerçeğini bir an bile unutmazlar.

* Birbirlerine sabrı tavsiye edenler: İman edip gereğini yerine getirmek sâlih ameller işlemek hakkı tavsiye görevini yapmak hiç de kolay değildir. Bunun için zamanın belalarına nefislerin yönelişlerine hayır yapmak hak yolda gitmek için karşılaşılacak eziyetlere zorluklara katlanmak gerekecektir. Bunlar ancak sabırla mümkündür. Sabır nefsin iyi bir iş yapmak veya fenalıklardan kaçınmak için acıya güçlüklere göğüs gerebilme kuvvetidir. Sabır ya elem ve kederlere acı ve üzüntülere karşı gösterilen tahammül cinsinden olur veya dünyalık lezzetlere ve şehvetlere karşı direnme cinsinden olur. Bütün bunlar birer iyilik ve hayırdır.

İlave bilgiler için tıklayınız:

"Bakara Suresi 177. ayette geçen Birr = örnek / erdemli" davranışlar nelerdir?

Takva nedir  müttaki kime denir?

Asr Suresi'nde geçen  "insan" kimdir "zarar"dan maksat nedir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet