Değerli kardeşimiz
Ebû Ca'fer Muhammed b. Alî b. Hüseyn b. Alî b. Ebî Tâlib (ö. 114/733[?]) İsnâaşeriyye'nin beşinci ve İsmâiliyye'nin dördüncü imamı.
3 Safer veya 1 Receb 37 (16 Aralık 676 veya 10 Mayıs 677) tarihinde yahut bundan bir yıl önce Medine'de doğdu. Babası Kerbelâ Vak'ası'ndan sağ kurtulan Ali b. Hüseyin Zeynelâbidîn annesi Fâtıma bint Hasan'dır. Baba tarafından Hz. Hüseyin'in anne tarafından Hz. Hasan'ın torunudur. Bakır lakabı "bâkırü'l-ilm" tamlamasının kısaltılmış şekli olarak "ilmi yarıp derinliklerine ulaşan geniş ilim sahibi" anlamına gelir. Zaman zaman Şâkir Emîn Hâdîve Şebîh lakaplarıyla da anılmıştır. Sonuncu lakap onun Hz. Peygamber'e benzemesinden dolayı verilmiştir.
Küçük yaşta Kerbelâ Vak'ası'na şahit olan Muhammed İmâmiyye rivayetlerine göre çocukluk devresinde iken ashaptan Câbir b. Abdullah tarafından Resûl-i Ekrem'e benzerliği dolayısıyla tanınmış ve kendisine Resûlullah'ın selâmları iletilmiştir. Bu olay onun ileride imam olacağının işaretlerinden biri kabul edilmektedir. Hayatının büyük bir kısmını Medine'de geçiren Muhammed el-Bâkır babasından önemli ölçüde faydalandı. Ayrıca Abdullah b. Ömer Câbir b. Abdullah Ebû Saîd el-Hudrî gibi sahabîlerle Saîd b. Müseyyeb ve Muhammed b. Hanefiyye'den hadis naklettiği gibi başta büyük dedesi Ali b. Ebû Tâlib olmak üzere ulaşamadığı diğer ashaptan gelen bazı hadisleri mürsel olarak rivayette bulundu. Bu tür rivayetlerinden yedisi Ahmed b. Hanbel'in "Müsned"in de onu da Hâkim'in eI-Müstedrek'inde yer almaktadır.
94'te (712-13) veya bir yıl sonra babasının ölümü üzerine imamet görevini üstlenen Muhammed el-Bâkır ilmî çalışmalarını sürdürmesi yanında Emevîler'e karşı babasının uyguladığı sükûnet politikasını izledi; yönetimle mücadele etme hususundaki düşüncelere katılmadığı gibi dolaylı olarak da destek vermedi. Bu sebeple kardeşi Zeyd b. Ali'nin düşüncelerini onaylamadığı ve zaman zaman onu uyardığı bilinmektedir. Emevî Halifesi Hişâm b. Abdülmelik'le hac esnasında Mekke'de karşılaşan ve onun huzurunda Abdullah b. Ömer'in azatlı kölesi Nâfi" ile yaptığı münazarada galip gelen Muhammed el-Bâkır Basra fakihlerinden Katâde b. Diâme Kâdî Ömer b. Zer Mu'tezile ileri gelenlerinden Amr b. Ubeyd Nâfi" b. Ezrak ve oğlu Abdullah Tâvûs el-Yemânî Muhammed b. Münkedir ve Ebû Hanîfe ile de münazaralarda bulundu.
Bazı Şiî kaynakları Muhammed el-Bâkır'in Abdullah b. Nâfi' b. Ezrak'la yürüttüğü tartışmaların yerine 65 (685) yılında Ölen Nâfi' b. Ezrak'la yaptığı münazarada onu mağlûp ettiğini naklederse de Nâfı'in bu sırada en çok sekiz yaşında olan bir çocukla münakaşaya girmesi mümkün değildir. Ayrıca Şiî kaynaklarında Ebû Hanîfe ile tartışmalarında onu müşkül durumda bıraktığı kaydedilmekle birlikte Hanefî kaynaklarında Ebû Hanîfe'nin Bâkır'ın öğrencilerinden olduğu onun da Ebû Hanîfe hakkında övücü beyanlarda bulunduğu bildirilmektedir.
Bu arada Muhammed el-Bâkır'ın halife Hişâm tarafından Şam'a çağrıldığı ve burada çeşitli münazaralara katıldığı belirtilmektedir. Şam'da Hişâm ile karşılaşınca sıkıntıya uğrayan hapsedilen veya kötü şartlar altında Medine'ye gönderilen Muhammed el-Bâkır daha önce Medine'de Ömer b. Abdülazîz'le görüşmesinde ondan iyi muamele görmüş ve Fedek hurmalığının Ali neslinin mülkiyetine intikal ettirilmesini sağlamıştı. Kendisine mehdî olup olmadığı sorulduğunda bu iddiayı reddetmiş mehdînin Ömer b. Abdülazîz'den başkası olamayacağını ima etmişti. Ayrıca Abdülmelik b. Mervân'ın oğlu Sa'd el-Hayr ile yazıştığı gönderdiği iki mektupta ona Peygamber ailesine mensup bir Emevî olarak iltifat ettiği görülmektedir. Şiî şair Küseyyir Azze'nin Medine'de defin merasimine katılan Muhammed el-Bâkır (105/723) huzurunda kendisini öven bir başka Şiî şair Kümeyt'i de ödüllendirmiş ve ona Emevîler'i methetmek için izin vermiştir.
Muhammed el-Bâkır 114 yılının Zilhicce ayında [1369] Medine'de vefat etti ve Baki' Mezarlığı'na defnedildi. Bazı rivayetlerde ölüm tarihi 1-4 yıl sonra gösterilmektedir. Ümmü Ferve bint Kasım Ümmü Hakîm bint Esed ve iki ümmüveled hanımından yedi çocuğu dünyaya gelmiştir. Ölümüyle birlikte ortaya çıkan vâkıfe fırkalarından Bâkıriyye grubu Câbir b. Abdullah'ın kendisine Hz. Peygamber (asm)'den selâm getirdiği yolundaki rivayete dayanarak onun beklenen mehdî olduğunu ölmediğini yeryüzüne tekrar döneceğini ileri sürmüşse de bu telakki uzun süre devam etmemiştir.
Sünnî ve Şiî kaynaklarının büyük bir âlim olduğu konusunda ittifak ettiği Muhammed el-Bâkır'dan başta oğlu Ca'fer es-Sâdık Atâ b. Ebû Rebâh Amr b. Dînâr Ebû İshak es-Sebîî İbn Şihâb ez-Zührî Yahya b. Ebû Kesîr Rebîatürre'y Leys b. Ebû Süleym İbn Cüreyc A'meş Evzâî Meymûn el-Kaddâh gibi şahsiyetler rivayette bulunmuştur. İbn İshak'ın sîre rivayetleri hususundaki önemli kaynaklarından biri olan ve Kerbelâ hadisesiyle ilgili bazı nakilleri Taberî'de yer alan Muhammed el-Bâkır Nesâi'ye göre Medine'deki ilk fıkıh âlimlerinden biridir. Sünnî hadis kaynaklarında az sayıda rivayetlerine yer verilen Bâkır'dan gelen hadisler daha çok sûfî çevrelerce rağbet görmüştür.
Şiî rivayetlerinde Muhammed el-Bâkır Şiî-dinî ve hukukî öğretilerin başlatıcısı ve daha sonra oğlu Ca'fer'le birlikte İmâmiyye Şîası'nın kurucusu olarak gösterilir. Küleynî'nin nakline göre Şiîler helâl ve haramın neden ibaret olduğunu hac ibadetinin nasıl ifa edileceğini Bâkır'dan öğrenmişlerdir; ileride ortaya çıkacak İsnâaşeriyye Şîası'nın temel düşünceleri de onun görüşleri çerçevesinde formülleştirilmiştir. İmametin Hz. Peygamber (asm)'den Ali'ye ondan diğer imamlara nasla intikali her imamın kendisinden sonraki imamı tayin etmesi bütün imamların Fâtıma neslinden geleceği imamların özel bir ilme ve mutlak otoriteye sahip bulundukları imamın düşmanlarıyla manevî ilginin kesilip takıyyeye müsaade edilmesi müt'a nikâhının meşruiyeti abdestte mestler üzerine meshetmenin yasaklanması gibi hususlar Muhammed el-Bâkir'a dayandırılmaktadır. Onun öğretileri doğrultusunda gelişen İmâmî telakkinin içtihada değil nakle önem verdiği anlaşılmaktadır. Muhammed el-Bâkır çeşitli kelâm meselelerinde müstakil düşüncelere sahip olan ve bu konularda kendisiyle tartışan öğrencilerinden Zürâre b. A'yen'e müminle kâfir arasında orta bir yer bulunmadığını belirtmiştir. Diğer bir öğrencisi olup muhalifleriyle tartışırken imamın ortaya koyduğu deliller yerine kendi delillerini kullanan Muhammed b. Tayyâr'ın bu tavrı kabul görmemiştir. Birçok öğrencisi onun ifadelerini rivayet koleksiyonları tarzında kaydetmiş bu da İmâmî fıkhının temellerini teşkil etmiştir.
Muhammed el-Bâkır zamanında bilgi ve otoritelerini kendisinden aldıklarını iddia eden bazı müfrit Şiîler ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri Kûfeli Ebû Mansûr el-İclî'dir. İclî kendisinin Bâkır'ın peygamberi ve ölümünden sonra vasisi olduğunu ilân etmiştir. Yine 70.000 gizli rivayete mazhar oldukları ileri sürülen Mugîre b. Saîd el-İclî Câbir b. Yezîd el-Cu'fîve Ham-za b. Umâre el-Berberî de onun yaşadığı dönemde Küfe aşırılarının başında yer almış ve Muhammed el-Bâkır bu kişilerle bir ilgisinin bulunmadığını açıklamak zorunda kalmıştır.
Kardeşi Zeyd ile samimi ilişki içinde bulunduğu bilinen Muhammed el-Bâkır onu Emevîler'e karşı gerçekleştirmek istediği hazırlıkları iyi yapılmamış bir isyan hareketinin fayda vermeyeceği yolunda ikaz etmiştir. Bu arada öğrencilerinden bir kısmının ve özellikle Ebü'l-Cârûd'un Zeydiyye'ye intikal ettiği ve hocasının bazı düşüncelerini ilk Zeydî toplumu içinde yaydığı bilinmektedir. Bu sebeple daha sonraki Zeydî müelliflerince imam kabul edilmemesine rağmen büyük bir ilmî otorite olarak benimsenmiştir.
Sünnî kaynakları Muhammed el-Bâkır'ı Medine'deki Sünnî ilim çevresinde muhafazakâr güvenilir bir râvi olarak görür. Rivayete göre Muhammed el-Bâkır Ehl-i beyt içinde günahı şirk kabul eden rec'ata inanan ve Ebû Bekir ile Ömer'e dil uzatan kimselerin bulunmadığını kendisinin bu iki sahâbîye karşı sevgi duyduğunu ve onların hidayet imamı olduklarını beyan etmiş bunun yanında Hz. Hüseyin'in intikamını alma bahanesiyle ortaya çıkan Muhtar es-Sekafî'yi yalancı diye nitelendirmiştir. Buna karşılık Muhammed el-Bâkır'ı masum imam olarak kabul eden Şîa onun bilgilerinin tamamen ilâhî kaynağa dayandığını kardeşi Zeyd b. Ali'nin Emevîler'le mücadelesi esnasında öleceği ve Ebû Ca'fer el-Mansûr'un Abbasî halifesi olacağı gibi geleceğe yönelik hadiseleri haber verdiğini ileri sürmüş Bâkır'ın hayvanların dilinden anladığını ve körleri iyileştirme gibi mucizeleri bulunduğunu iddia etmiştir.
Muhammed el-Bâkır'ın dinî konulardaki beyanları öğrencilerinin teliflerinde yer almışsa da ona nisbet edilen en önemli eser "Teisîru Ebi'l-Cârûd" adıyla bilinir. Kendisinin bu öğrencisine yazdırdığı ondan da Ebû Basîr'in rivayet ettiği eserin muhtevası kısmen Ali b. İbrahim b. Hâşİm el-Kummî'nin tefsirine dercedilmiş olarak muhafaza edilmiştir. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi Muhammed el-Bakır md.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet