Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Peygamberimiz (s.a.v.)'in Übeyy bin Halef'i Öldürmesi.
Bedir Harbinden önceydi. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (s.a.v.) harp sahasında dolaşırken
"Burası Ebû Cehil'in burası Utbe'nin burası Ümeyye'nin buralar da filânın ve filânın öldürülecekleri yerlerdir. Übeyy bin Halefi de ben kendi elimle öldüreceğim."
buyurmuştu. Bedir'de haber verdiği gibi Ebû Cehil Utbe ve Ümeyye bin Halef mücahidler tarafından gösterilen aynı yerlerde öldürülmüşlerdi. Geriye Übeyy bin Halef kalmıştı. Bu adam Kureyşin ileri gelenlerinden biri idi. Peygamberimiz (s.a.v.)'e her karşılaşmasında şöyle derdi:
"Ey Muhammed. Bir atım var. Her gün ona on altı ölçek darı yedirip besliyorum. Birgün gelir onun sırtında seni öldürürüm."
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ise bu azgın ve şaşkın adama cevabı sadece şu oluyordu:
"Belki İnşallah ben seni öldürürüm." (Sîre 3/89)
İşte Übeyy bin Halef Bedir'de mücahidler tarafından canı Cehenneme yollanan kardeşi Ümeyye'nin intikamını almak ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) vücudunu ortadan kaldırmak üzere yemin ederek Uhud'a çıkıp gelmişti. Hz. Resûlullah (s.a.v.)'ın Şi'b'e doğru çıktığı sıradaydı. Übeyy'in gelmekte olduğu görüldü. Mekke'de günde on altı okka darı ile beslediği atının üzerindeydi. İntikam dolu bakışlarla Peygamberimiz (s.a.v.)'e yaklaşıyordu. Bunu fark eden sahabîler önüne çıkıp hesabını görmek istediler. Ancak Hz. Resûlullah (s.a.v.)
"Bırakın gelsin"
diyerek mücahidlerin karşı çıkmasına mâni oldu. Resûl-i Ekreme oldukça yaklaşan bu azgın müşrikin ağzından
"Ey Muhammed sen kurtulursan ben kurtulmayayım."
lafları dökülüyordu. Bu sözleri duyan Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (s.a.v.) bir anda celâllendi. Elindeki mızrağıyla heybet ve haşyet verici adımlarla hasmının üzerine yürüdü. Übeyy bir anda şaşkına döndü. Hz. Resûlullah (s.a.v.)'ın heybet ve haşyet verici tavrı karşısında duramayıp geri kaçmaya başladı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) peşini bırakmıyor ve arkasından
"Nereye kaçıyorsun ey yalancı!.."
diye sesleniyordu. Bu kaçışla Übeyy kendini kurtaramadı. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) fırlattığı mızrak miğferle zırhı arasındaki kısma saplandı ve Übeyy sığır böğürmesi gibi böğürerek atından yere yuvarlandı. Müşrikler yaralı halde onu alıp götürdüler. Yarasından kan akmıyordu. Ağrısına sızısına zor dayanıyordu. Zaman zaman arkadaşlarına
"Vallahi Muhammed beni öldürdü."
diyordu. Arkadaşları bu sözünü ciddiye almıyorlar ve yarasının önemsiz olduğunu ifade ederek teselli etmeye çalışıyorlardı. Ne var ki Übeyy kurtulamayacağını anlamıştı. Arkadaşlarına şöyle dedi:
"O bana (Mekke'de) 'Seni öldüreceğim!' demişti. Vallahi o benim üzerime tükürse yine beni öldürür."(Sîre 3/89)
Übeyy bin Halef birgün bile yaşamadan "Susadım susadım!" çığlıkları arasında ölüp gitti. Resûl-i Kibriyâ (s.a.v.)'nın Allah'ın izniyle istikbalden haber vermiş olduğu bir mûcizesi de böylece tahakkuk etmiş oldu.
Müslümanların bozulup dağılmaya yüz tuttukları bir sıradaydı. Azılı müşriklerden Abdullah bin Şihab-ı Zührî Utbe bin Vakkas Abdullah bin Kamia ve Übeyy bin Halef bir araya gelerek Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayatına son vermek için sözleşip and içmişlerdi. (Tabakât 4/125) Resûl-i Kibriyâ Efendimiz bu dört azılı müşrik hakkında "Allah'ım onların hiçbirisi senesine ulaşmasın." diye duâ etti.
Sa'd bin Ebî Vakkas der ki: "Vallahi Resûlullahı vuran veya yaralayanlardan hiçbirinin üzerinden bir yıl geçmedi." Bunlardan biri olan İbni Şihab'ı Mekke yolunda ak benekli dişi bir yılan ısırıp öldürdü. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (s.a.v.) yüzünü yaralayan İbni Kamia ise Uhud'dan Mekke'ye döndükten sonra davarlarının yanına gitti. Dağın en yüksek tepesinde davarını buldu. Önünü kesip tutmak isteyince bir koç üzerine yürüyerek onu boynuzlarıyla toslaya toslaya didik didik edip parçaladı. (Sîre 3/89; Belâzurî 1/324; Uyunü'l-Eser 2-13)
[Salih Suruç Peygamberimiz'in (s.a.v) Hayatı]
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi