Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Haset nedir zararları nelerdir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

Fudayl bin İyaz’ın  

“Mü’min gıpta eder münafık haset eder.” 

buyurur. Bu söz bizim için hem güzel bir ölçü hem de büyük bir tehdit içerir. Bir insan bir başkasının nâil olduğu maddî veya manevî bir ihsana kendisinin de erişmesini arzu edebilir. Bu haset değil gıptadır. Hasette ise  haset edilen şahıstan o ihsanın mutlaka geri alınması arzu edilir. Yani zengin komşusuna haset eden adamın temel hedefi kendisinin zengin olması değil komşusunun fakir olmasıdır. Bu ise ancak münafıklara yakışacak kadar aşağı ve bayağı bir düşüncedir.

Bununla beraber bu güzel sözü yanlış yorumlayarak haset edenlere hemen münafık damgası vurmak elbette doğru değil.

Çünkü münafığın tarifi açık: Münafık  gerçekte iman etmediği hâlde iman etmiş gözüken kimsedir. Haset eden bir mü’mine bu mânâda münafık demek mümkün değildir. O hâlde bu sözü  “Sakın haset etmeyiniz zira bu ancak münafıklara yakışan alçak bir sıfattır.” şeklinde anlamamız gerekir.

Haset hastalığına tutularak kendi kaybına değil de başkalarının kazancına üzülen bir insan ticaret bilmezliğin en ileri örneğini sergiler.

Hasetten kurtuluş için Bediüzzaman Hazretleri’nin bir tavsiyesi var: 

“Hasit adam haset ettiği şeylerin âkıbetini düşünsün. Tâ anlasın ki rakibinde olan dünyevî hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet; fânidir muvakkattir.”(Mektûbat)

Haset hastalığının temelinde haset edilen kimseyi ve onun elindeki dünya nimetlerini ebedî zannetme gafleti yatar. Akıl planında gerçeğin böyle olmadığını herkes bilir; ama hissiyat hükmünü icra etti mi zavallı akla kıvranmaktan öte bir şey kalmaz.

Bir asır sonra bütün haset edenler ve edilenler gibi hasede konu olan mevki ve makamlar servet ve devletler de başka insanların eline geçecekler; bir süre de onları oyalayacak ve hiçbirine gerçek yâr olmadan bir başka gruba intikal edecekler.

Hasedin bir de kadere itiraz yönü var.

“Yoksa onlar Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi ediyorlar?” (Nisa 4/54)

Âyet-i kerimede  “Allah’ın lütfundan verdiği” şeklinde çok hikmetli bir kayıt var. Bu kayıttan hareketle müfessirlerimiz meşru olmayan kazançlara haset edilebileceğini belirtmişler ve “Vurguncunun elindeki malın gitmesini temenni etmek haset değil gayrettir adalettir.” demişler.

Buna göre bir adam hırsızlık ederek zengin olsa o malın ondan alınmasını arzu etmek haset değildir. Haset; “Allah’ın lütfuyla verdiği” meşru servet makam yahut fazileti çekememektir. Bunların bir müminden alınmasını arzu etmek ise kaderi tenkit ve rahmete itiraz mânâsı taşır.

Bir insan düşünelim: Belli bir nimete ulaşmak için elinden gelen gayreti göstermiş meşru dairede çalışmış fiilî ve kavlî duasını yaptıktan sonra Rabbinin rahmetini inayetini gözlemeye başlamıştır. Bu insana yapılan İlâhî lütuf karşısında mü’mine düşen vazife o nimete kendisi nâil olmuş gibi sevinmektir. Kadere iman da İslâm kardeşliği de bunu gerektirir.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi