Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affedebilirsiniz; lakin memleketinize ve dininize fenalık edenleri asla affetmeyiniz sözü doğru mudur?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Hz. Ömer (ra)’in “Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affedebilirsiniz; lakin memleketinize ve dininize fenalık edenleri asla affetmeyiniz.” sözü ile Peygamberimizin her türlü hatayı affetmesi çelişmiyor mu?

Değerli kardeşimiz

- Önce şunu belirtelim ki bu sözü doğrulayan bir kaynağa rastlayamadık.

- İnternette kaynak verilmeden bazı yerlerde Hz. Ömer’den bazı yerlerde Hz. Ali’den nakledilmiştir.

- Bununla beraber Hz. Peygamber (asm)'in de kendi şahsına karşı yapılan saygısızlıkları affettiği halde Allah’ın emir ve yasaklarına karşı yapılan saygısızlıklara karşı şiddetle kızdığı bilinmektedir.

Nitekim rivayete göre Hz. Aişe şöyle demiştir:

“Resulullah hiçbir zaman kendi şahsı için intikam almamıştır. Ancak Allah emir ve yasakları çiğnendiği zaman bunu yapardı.”(Müslim Fedail 77/2327)

- Şu örnek de bu konuya ışık tutmaktadır:

“Hz. Âişe’nin anlattığına göre Mekke’nin fethi sırasında Fatıma adında bir kadının yaptığı bir hırsızlık suçu meydana çıktı. Fâtıma’nın Mahzûm kabilesinden olması sebebiyle hadise Kureyşlileri çok üzdü. Bunu kabileleri adına bir onur meselesi yapan bazı Müslümanlar Fâtıma’nın cezasının affedilmesi için Hz. Peygamber’in çok sevdiği Üsâme b. Zeyd’i aracı olarak gönderdiler.

Üsâme durumu Resûl-i Ekrem’e arzettiğinde yüzü renkten renge giren Hz. Peygamber (asm) “Allah’ın verdiği bir cezanın affı için mi şefaat ediyorsun?” diyerek öfkelendi ve bunun üzerine ashaba hitaben yaptığı konuşmada daha önceki milletlerin hırsızlık yapan soyluları bağışlayıp soylu olmayanları hemen cezalandırmaları sebebiyle helâk edildiklerini söyledi ve “Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık etseydi onun da elini keserdim” dedi. (Buhârî Hudûd 13)

- Bediüzzaman Hazretleri de bu konuyu şu sözlerle ifade etmiştir:

“Mütekellim-i vahde olsa eğer bir zâtta(bir kimsenin kendi şahsına yapılan saygısızlığa karşı gösterdiği): Müsamaha hamiyet. Fedakârlık; bir haslet bir amel-i sâlihtir(iyi bir iştir).”

“Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zâtta (Bir kimse bir cemaati temsil ediyorsa; cemaate karşı yapılan saygısızlığa karşı gösterdiği): Müsamaha hıyanet(hainliktir). Fedakârlık; bir sıfat bir amel-i tâlihtir(kötü bir iştir)” (bk. Sözler s. 725)

Demek ki;

- Bir kimsenin kendi şahsına yapılan hata ve kötülüklere karşı hoşgörülü ve affedici olması çok güzel bir gayret ve fedakârlık anlamı taşır ve bu haslet çok güzel ve övülesi bir ameldir.

- Ama aynı kimse şahsı adına değil de temsil ettiği tüzel kişilik adına aynı tavrı gösterse yani temsil ettiği tüzel kişiliğe olan hakaret ve hataları hoş görüp görmezlikten gelse o zaman bu hoşgörü ve affedicilik iyi bir amel değil hıyanet ve alçaklık olur.

- Birisi benim şahsımı ve nefsimi tenkit etse hatta aşağılasa ben buna karşı sabırlı ve fedakar bir şekilde müsamaha göstersem bu nefis terbiyesi açısından güzel bir haslet olur. Ama aynı şahıs mensubu olduğum dinime ve milletime hakaret etse ve ben buna tepki göstermeyip müsamaha göstersem bu tam bir zillet ve hainlik olur.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi