Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Gurur ve kibir gibi duyguların geçerli olduğu yer var mıdır ne yapmalıyım?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

- “Gururun imanı yok edici” olduğu vurgusu doğru değildir.  Bazı hadislerde “Zerre  miskal kalbinde kibir bulunan cennete girmez / giremez.”(Ebû Dâvud Libâs 26) mealindeki ifadeler İslam’ın ortaya koyduğu hakikatlerden birini inkâr etmek hakkı kabul etmemek anlamındadır. Yoksa insanların çoğunda az-çok var olan enaniyet benlik -bilinen- gurur anlamında değildir. Nitekim Müslim’de geçen bir hadiste konuyu Abdullah b. Mesud şöyle anlatıyor:

Hz. Peygamber (a.s.m) “Kalbinde  zerre miskal kibir bulunan cennete girmez.” buyurduğunda oradaki adamlardan biri “Şüphesiz kişi elbisesinin güzel olmasını ayakkabısının güzel olmasını ister.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah Cemîl’dir cemali sever (Allah -isim ve sıfatlarıyla- güzeldir güzelliği sever) kibir ise hak ve hakikati kabul etmeye tenezzül etmemek ve insanları hor ve hakir görmektir.” (Müslim İman 147-149).

Bu hadisi açıklarken alimler şu noktaya dikkat çekmişlerdir. Bir insan kâfir olmadığı sürece/imanla kabre girdikten sonra geç de olsa cennete girecektir. Kibir küfür olmadığına göre bu hadiste geçen “cennete girmez” ifadesini “Şayet Allah affetmezse cehenneme girmeden cennete giremez. Veya ilk cennete girenlerle beraber giremez.” şeklinde  anlamak gerekir.(bk. Nevevî ilgili hadisin şerhi).

- Kibir ile vakar / ağırbaşlılık zahiren birbirine benzer birbirine karıştırılabilir. Oysa kibir kötü vakar güzel bir karakterdir. Bu iki haslet yerine göre yer değiştirebilirler. Mesela bir insanın kendi iş yerinde kendi makamında masasının başında gösterdiği ağırbaşlılık bir vakardır güzel bir haslettir. Aynı tavrı evde çoluk-çocuğa karşı göstermek kibirdir kötü bir haslettir.

Bunun gibi tevazu ile zillet / alçaklık da zahiren birbirine benzer fakat gerçekte çok farklıdırlar. Bunlar da yerine göre farklı olarak değerlendirilir. Örneğin masası başında olan bir amirin bir memurun gelen herkesin önünde kalkması tevazu değil zillettir. Aynı tavrı evinde göstermesi tevazudur. Bunları fark etmek farklı görmek önemli bir husustur.

- Diğer önemli bir sorun tahdis-i nimet ile kibir unsuru arasında söz konusudur. Tahdis-i nimet / Allah’ın nimetini seslendirmek Allah’ın bir emridir.(bk. Duha 93/11). Kibirlenmemek de Allah’ın emridir. Kibirlenenler kötülenmiştir.(bk. Mümin 40/56).

Öyleyse bir Müslüman hem Allah’ın nimetini üzerinde göstermek onu seslendirmek hem de kibirlenmemek için şu yolu takip etmelidir. Kendisinde bulunan güzellikleri -bir şükran vesilesi olarak- itiraf etmek fakat onun Allah’ın vergisi olduğuna iman etmektir.

Mesela üzerinizdeki -hediye edilmiş- güzel bir gömlek hakkında “Ne güzel gömleğiniz var...” diyenlere karşı tevazu adına “gömleğin hiç de güzel olmadığını” söylemek yapılan iyiliği inkâr gömleği hediye eden kimseye karşı bir saygısızlık ve çirkin bir nankörlük olduğu gibi “Tabii ki güzeldir ben zaten güzel biriyim benim gibi güzel nerede bulunur!..” türünden bir cevap da şımarıkça bir kibir olur. Bu iki aşırı uçtan kurtulmak için gömleğin güzelliğini itiraf etmek fakat o güzelliğin kendine ait değil gömleğe ve gömleği hediye eden kimseye ait olduğunu belirtmektir.

Buna göre bütün güzellikleri iyilikleri Allah’ın birer nimeti olarak itiraf etmek fakat onların kendine ait olmayıp Allah’a ait olduğunun idrakinde olmak gerekir.

- Kibirden kurtulmanın en kısa yolu yukarıda arz edilen bilgiler ışığında “Ey insan! Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık ise kendi nefsindendir.” (Nisa 4/79) mealindeki ayette vurgulanan gerçeği hatırlamak onu kulağa küpe yapmaktır.

İlave bilgi için tıklayınız: 

Enaniyyet Gurur Tekebbür İftihar Nedir?

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi