Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Peygamberimizin ibadeti ile bizimki arasında ne fark var?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Bizim yaptığımız ibadet ile Peygamberimizin ibadeti arasında ne fark var?
- Ben de namaz kılıyorum ben de umreye hacca gidiyorum ben de zekat veriyorum peygamberimizle aramızda neden böyle bir fark var?
- Risale-i Nur diliyle açıklar mısınız?

Değerli kardeşimiz

- Sadece Peygamberimiz (asm) ile aramızda değil sahabeler büyük müçtehit âlimler ve evliyalarla da aramızda ibadet konusunda çok büyük fark vardır.

İbadetlerin fiziki yönleri olduğu gibi manevi cepheleri de vardır.

Fiziki yönden İslam’ın emrettiği şartlar yerine getirildikten sonra yapılan ibadetler sahih kabul edilir ve kişi yeniden o ibadeti yapmakla mükellef olmaz. Fakat bir çekirdekten bir ağaca kadar bir mum ışığından bir Güneş'e kadar atomdan bütün evrene kadar ne kadar mertebeler varsa ibadetlerin fiziki çekirdekleri ile manevi meyveleri arasında çok daha fazla mertebeler vardır. 

Örneğin mum ışığı da bir ışıktır güneş de bir ışıktır; aradaki fark bellidir. İşte bunun gibi bizim kıldığımız bir namaz da namazdır evliyanın kıldığı namaz da namazdır. Ama aradaki fark sayıyla ifade edilemeyecek kadar büyüktür.

Mesela: Oruç tutmanın asli çekirdeği belli zamanlarda yemek içmek gibi durumlardan uzak durmaktır. Farz vacipler namaz ağacının fidan olması için bir çekirdek hükmündedir. Ancak bir incir çekirdeği ile ağacı arasında ne kadar mertebeler dereceler varsa namazın bu zahiri kıraat ve hareketler çekirdeği ile onun meyveleri olan huzur huşu hudu tezellül tesbih ve tekbir meyveleri arasında ondan bin kata daha fazla dereceler vardır.

Risale-i Nur’da bu hakikatleri şu Bediane ifadelerde görmek mümkündür:

“Hem İsm-i Âzam’a mazhar olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâm’ın bir ayette mazhar olduğu feyz-i ilahi belki bir peygamberin umum feyzi kadar olabilir. (bk. Sözler Yirmi Dördüncü Söz Üçüncü Dal)

Örneğin bütün peygamberlerin ortak sünneti olan şefkat yani insanlara acıyıp merhamet etmek ve onları cehennem azabından kurtarmak için bütün güçleriyle çalışmak Hz. Peygamber (asm) Efendimizin kalbinde en mükemmel manada hükmetmiştir.

İşte ubudiyetin zirvesindeki o eşsiz Peygamber (asm) şefkatin en ileri mertebesiyle bütün insanların öncelikle iman ederek ebedî saadete nail olmalarını bütün ruh u canıyla istemekte ve bunu Rabbinden niyaz etmektedir.

“Sahabeler o zamanda efkâr-ı âmme-i âlem hakaik-i İslâmiyeye muarız ve muhalif iken; -sahabeler- yalnız suret-i insaniyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görüp bazen mu'cizesiz olarak öyle bir iman getirmişler ki; bütün efkâr-ı âmme-i âlem onların imanlarını sarsmıyordu. Şübhe değil bazısına vesvese de vermezdi."

"Sizler iseniz kendi imanınızı sahabelerin imanlarıyla müvazene ediyorsunuz. Bütün efkâr-ı âmme-i İslâmiye imanınıza kuvvet ve sened olduğu halde; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın şecere-i tûbâ-i nübüvvetinin çekirdeği olan beşeriyeti ve suret-i cismaniyesini değil belki umum envâr-ı İslâmiye ve hakaik-i Kur'aniye ile nurani muhteşem şahs-ı manevîsini bin mu'cizat ile muhat olarak akıl gözüyle gördüğünüz hâlde bir Avrupa feylesofunun sözüyle vesveseye ve şübheye düşen imanınız nerede?"

"Bütün âlem-i küfrün ve Nasara ve Yehud'un ve feylesofların hücumlarına karşı sarsılmayan sahabelerin imanları nerede? Hem sahabelerin kuvvet-i imanlarını gösteren ve imanlarının tereşşuhatı olan şiddet-i takvaları ve kemal-i salahatları nerede? Ey müddei! Senin şiddet-i za'fından feraizi tamamıyla senden göstermeyen sönük imanın nerede?” (Sözler Yirmi Yedinci Söz'ün Zeyli s. 494)

Âlem-i İslamın şecere-i kübrasının menşei çekirdeği hayatı medarı olan mahiyet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın fevkalâde istidad ve cihazatıyla âlem-i İslâmiyetin maneviyatını teşkil eden kudsî kelimatı tesbihatı ibadatı en evvel bütün manalarıyla hissedip yapmaktan gelen terakkiyat-ı ruhiyesini düşün; habibiyet derecesine çıkan ubudiyet-i Muhammediyenin (asm) velayeti sair velayetlerden ne kadar yüksek olduğunu anla!"

"Bir zaman bir tek tesbihin bir tek namazda Sahabelerin tarz-ı telakkisine yakın bir surette bana inkişafı bir ay kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü. Sahabelerin yüksek kıymetini onunla anladım.

"Demek bidayet-i İslâmiyede kelimat-ı kudsiyenin verdiği feyiz ve nurun başka bir meziyeti var. Tazeliği haysiyetiyle başka bir letafeti bir taraveti bir lezzeti var ki; gaflet perdesi altında mürur-u zamanla gizlenir azalır perdelenir."

"Zât-ı Muhammediye (asm) ise onları menba-ı hakikîsinden (Zât-ı Akdes'ten) turfanda taze olarak fevkalâde istidadıyla almış emmiş massetmiş. Bu sırra binaen o zat; bir tek tesbihten başkasının bir sene ibadeti kadar feyiz alabilir."

"İşte bu nokta-i nazardan Zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın haddi ve nihayeti olmayan meratib-i kemalâtta ne derece terakki ettiğini kıyas et.” (Lem'alar Otuzuncu Lem'a s. 327-328)

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi