Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Cihada katılmayan sevap alır mı?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Bir hadis-i şerifte "Medine'de bizden geride kalanlar bizim gibi sevap alırlar..." buyuruluyor.
- Cihada katılmadan nasıl sevap alınır açıklar mısınız?

Değerli kardeşimiz

Öncelikle bu konudaki hadis-i şeriflere bakalım:

 وعَنْ أبي عَبْدِ اللَّهِ جابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِيِّ رضِيَ الله عنْهُمَا قَالَ :كُنَّا مَع النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم في غَزَاة فَقَالَ : «إِنَّ بِالْمَدِينَةِ لَرِجَالاً مَا سِرْتُمْ مَسِيراً ، وَلاَ قَطَعْتُمْ وَادِياً إِلاَّ كانُوا مَعكُم حَبَسَهُمُ الْمَرَضُ» وَفِي روايَةِ : «إِلاَّ شَركُوكُمْ في الأَجْرِ»  

Ebû Abdullah Câbir İbni Abdullah el-Ensârî radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

— Bir defasında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir gazvede bulunuyorduk. Buyurdu ki:

— Hastalıkları yüzünden Medine’de kalan öyle kimseler var ki siz bir yolda yürüdüğünüz veya bir vâdiyi geçtiğinizde onlar da sizinle birlikte gibidir.

Bir başka rivayete göre:

— Sevap kazanmada size ortak olurlar  buyurdu.  (Müslim İmâre 159)

Bir başka rivayet ise şöyledir:

 «إِنَّ أَقْوَامَاً خلْفَنَا بالمدِينةِ مَا سَلَكْنَا شِعْباً وَلاَ وَادِياً إِلاَّ وَهُمْ مَعَنَا ، حَبَسَهُمْ الْعُذْرُ».

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

— Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Tebük Gazvesi’nden döndüğümüz sırada şöyle buyurdu:

 “Medine’de bizden geride kalan öyle kimseler vardır ki bir dağ yoluna bir vâdiye girdiğimizde onlar da bizimle yürüyormuş gibi sevap kazanırlar. Çünkü onları birtakım mâzeretleri alıkoymuştur.” (Buhârî Megâzî 81 Cihâd 35. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd Cihad 19; İbni Mâce Cihâd 6).

Bu hadis-i şerifler ışığında bakacak olursak Resûl-i Ekrem Efendimiziz (asm) hicretin 9. yılında yapılan Tebük Gazvesi’nden dönerken söylediği bu hadîs-i şerîf niyet ve ihlâsın önemini belirtmektedir.

Asr-ı saâdette bir savaş çıktığı zaman bütün sahâbîler o savaşa katılmak için can atardı. Herkes kendi imkânlarıyla veya varlıklı Müslümanların yardımlarıyla savaşa hazırlanırlardı. Maddi imkânsızlıkları yüzünden savaşa katılamayanlar büyük bir sevaptan mahrum kaldıklarını düşünerek üzülür gözyaşı dökerlerdi. Bu defa da öyle olmuştu. Resûl-i Kibriyâ’nın bu son gazvesine gidemeyenler hep İslâm ordusunu düşünmüşler savaşa katılan bahtiyarların arasında olmayı hayâl etmişlerdi.

Her iki hadîs-i şerîfte de hastalıkları veya başka mâzeretleri yüzünden savaşa katılamayan bazı Müslümanların savaşa katılan mücâhidler gibi sevap kazanacakları ifade buyurulmaktadır. Zira ellerinden gelseydi onlar da savaşa gidecekler nice eziyetlere katlanacaklar hatta canlarını Allah yolunda seve seve vereceklerdi.

Nisâ sûresinin 95. âyetinde bütün imkânlarını ortaya koyarak Allah yolunda savaşan kimselerle özürleri bulunmadığı halde savaşa gitmeyip evlerinde oturanların bir olmadığı söylenmekte savaşanların ötekilerden üstün sayıldığı belirtilmektedir. Bu âyet-i kerîme hadisimize ters düşmemektedir. Zira âyette mâzeretsiz olarak savaşa gitmeyenlerden burada ise mâzereti sebebiyle savaşa gidemediği için üzülüp ağlayan mücâhid ruhlu yiğitlerden söz edilmektedir. İki grup arasında dağlar kadar fark vardır.

Allah yolunda cihad etmek şehâdet şerbetini kana kana içmek arzusuyla yanıp kavrulduğu halde maddî ve bedenî güçsüzlük yüzünden buna imkân bulamayanları korkaklık tenbellik veya rahatına düşkünlük gibi sebeplerle savaştan kaçanlardan ayıran husus niyetsamimiyet ve ihlâstır. İnsanı Allah katında değerli kılan işte bu özelliklerdir. Buna göre;

1. Allah yolunda savaşan kimsenin attığı her adım yaptığı her davranış ona sevap kazandırır.

2. Allah katında makbul olan bir işi imkânsızlıkları sebebiyle yapamayanlar onu yapmayı ihlas ve samimiyetle arzu ettikleri takdirde yapmış gibi sevap kazanırlar. (bk. Peygamberimizden Hayat Ölçüleri Riyâzü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi Hadis No: 4 ve 5 Erkam Yayınları)

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi