Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Cihadın gayesi nedir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

Her milletin ilham kaynağı olan mefkureleri vardır. Bir millet bunlara ne kadar derinden derine inanırsa onları gerçekleştirmek gayreti de o kadar büyük olur(1). Bir devlet kurmak milletlerarası arenada söz sahibi olmak aynı milletin mensuplarını biraraya toplamak... gibi mefkureler bunlardan bazılarıdır.

Kur'an-ı Kerim bu noktada ehl-i imanla ehl-i küfür arasında şu net ayırımı yapar: "İman edenler Allah yolunda savaşır. İnkar edenler ise "tağut" yolunda..." (Nisa 4/76)

"Tağut" ifadesi Allah yerine ikame edilen her şeyi içine alır.(2) Şeytan bir tağuttur. Şeytanın yolunda giden Firavun misali kişiler birer tağuttur. Terbiye edilmemiş nefisler birer tağuttur... Kur'an-ı Kerim "hevasını ilah edineni gördün mü...?"(Furkan 25/43 ve Casiye 45/23) ayetiyle nefsin kötü arzularının putlaştıranlara işaret eder.

İşte inkarcılar böyle tağutların peşinde giderler. Şeytana tabi olur nefse uyar kötü kimselerin rehberliğinde mücadele ederler. Onların bu mücadelesi her türlü ulviyetten mahrum süfli bir mücadeledir. Bu mücadelenin temelinde "menfaat" duygusu vardır. Kendi hasis menfaatleri için dünyayı ateşe vermekten asla çekinmezler. Nitekim son iki yüz yılın savaşlarına bakıldığında onların bu süfli isteklerini açıkça görmek mümkündür.(3)

Bazıları

- Yeryüzünü istila
- Ganimet elde etmek
- Sömürgeler pazarlar hammadde kaynakları bulmak
- Bir tabakanın başka bir tabakaya bir milletin başka bir millete hakimiyeti... gibi gayeler için savaşırlar.(4)

Elindeki inciri komutanlarına gösterip "Bunun yetiştirdiği diyarlar hâlâ bizim değil. Haydi arkadaşlar oralara sefer düzenleyelim oraları ele geçirelim." diyen Romalı hükümdarla dünyanın belli başlı hammadde kaynaklarını ele geçirmeyi hedefleyen sömürgeci devletlerin idarecileri arasında pek fark yoktur. Devletler şahıslar değişse de zihniyet aynı zihniyettir. Tarih bu noktada tekerrür etmektedir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları bu hakikatin ispatıdırlar.

Müminler ise Allah yolunda savaşırlar. Ulvi değerler uğrunda cihad ederler. Rızay-ı İlahi yolunda gayret gösterirler. Müminlerin mücadelesi bir fazilet mücadelesidir. Kur’an-ı Kerim'de cihad ve kıtal (savaş) ifadelerinin geçtiği yerlerde devamlı "fi sebilillah" (Allah yolunda) kaydının bulunması son derece dikkat çekici bir durumdur. Allah yolunda olmayan bir mücadelenin bir savaşın hiçbir kıymeti yoktur.

Nisa suresi 141. ayette mü'minlerin zaferine "fetih" kafirlerin galebesine "nasib" denilmesinde her iki tarafın savaş gayelerinin farklılığına işaret vardır. Mü'minler fethederler. Kafirler ise; dünyevi fani şeylerden bir miktar nasiplenirler.(5)

Kur'an-ı Kerim yapılacak mücadelenin hedef ve gayesini şu şekilde belirler:

"Hiçbir fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın." (Enfal 8/39)

Ayette ehl-i imana iki hedef gösterilmiştir:

1. Fitnenin kökünü kazımak.
2. Allah'ın dinini hakim kılmak.

"Fitne" kelimesi "karışığını almak için altını ateşe koymak" anlamındadır.(6) Bundan "mihnet ve belaya sokmak" manasında kullanılmıştır. İnsanları inancından dolayı işkenceye tabi tutmak ibadetine müdahale etmek inandığı gibi yaşamalarını engellemek inancından dolayı yurdundan sürüp çıkarmak gibi durumlar hep birer fitnedir. Kur'an-ı Kerim'de "fitne ölümden beterdir" denilir (Bakara 2/191). " Ölümden daha ağır ne vardır ?" dememek gerekir. Zira ölümü temenni ettiren hal ölümden daha ağırdır.(7)

"Hiçbir fitne kalmayıncaya kadar" ehl-i küfürle savaşmak genel bir dünya barışını hedef olarak gösterir. Her türlü fitneye son vermek sulh ve sükuneti sağlamak Müslümanlar için varılması gereken bir hedeftir. Öyle ki dünyanın uzak bir köşesinde gayrimüslim bir devlet bir başka gayrimüslim devlete zulmetse Müslüman devletler bu fitneye müdahale etmeli haddi aşanlara hadlerini bildirmelidir.

Cihadın bu ulvi gayesine şu ayet işaret eder:

"Size ne oluyor ki 'Ya Rabbena bizi halkı zalim olan şu memleketten çıkar. Bize tarafından bir sahip gönder. Bize katından bir yardımcı yolla!..' diyen mazlum erkek-kadın ve çocuklar uğruna Allah yolunda savaşmıyorsunuz ?" (Nisa 4/75)

"Dinin bütünüyle Allah'ın olması" hedefi ise beşeri beşere kulluktan kurtarıp sadece Allah'a kul olmasını temin gayesine yöneliktir.(8) Kur'an-ı Kerim Yahudi ve hristiyanlardan bahsederken "Onlar alimlerini ve rahiblerini Allah'tan başka Rab'ler edindiler." der (Tevbe 9/31) Şüphesiz herhangi birini Rab edinmek için ona "Rab" namını vermiş olmak şart değildir.(9) Üstteki ayeti açıklayan hadiste belirtildiği gibi alim ve rahiblerin helal kıldığını helal haram kıldığını da haram kabul etmek onları Rab edinmek demektir.(10)

İslam hür bir ortamda tebliğ edilebilmeli bu dine girmek isteyenlere engel olunmamalı ve bu dini yaşamak isteyen her fert serbestçe yaşayabilmeli kimse dininden dolayı fitneye düşürülmemeli ezaya maruz kalmamalıdır.

İşte cihad bu hürriyetleri sağlamak ve bu hususta ortaya çıkan engelleri aşmak içindir. Önündeki engeller kaldırıldığında bütün insanlığın koşarak gireceği tek İlahi din İslam olacaktır.(11)

Şüphesiz "dinin bütünüyle Allah'ın olması" başka dinlere hayat hakkı tanımamak o dinlerin mensublarını zorla İslam'a sokmak anlamında değildir.(12) Tatbikatta da böyle olmamıştır. Hz. Peygamber (asm) devrinden günümüze kadar İslam devleti bünyesinde başka din mensupları da rahat bir şekilde yaşamışlardır.

Ahmet Özel'in dediği gibi "İslam'ı tebliğ için girişilen fetih hareketleri o ülkelerdeki insanları zorla İslam'a sokmak amacıyla değil ferdi planda tebliğ imkânının bulunmadığı bu ülkeleri herkesin dilediği inancı serbestçe seçebileceği şekilde tebliğe açmak gayesiyle yapılmıştır."(13)

Kur'an'ın "hiçbir fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın" (Enfal 8/39) ayeti İslam'ın hamle gücünü ortaya koyar. Müslümanlara varmaları gereken nihai hedefi gösterir. Onları gündelik işlerin telaşından kurtarır yüce ideallere sevk eder. Bu yüce hedefin yeni nesle kazandırılması onların ufkunu açacak ve onları ulvi mefkurelere sahip kişiler haline getirecektir.

Kaynaklar:

1. Hamidullah İslam'da Devlet İdaresi Ter. Ali Kuşçu Ahmed Said Matbaası İst. 1963 s. 135.
2. Beydavi I 135.
3. Abdurrahman Azzam Ebedi Risalet Ter. H.Hüsnü Erdem Sönmez Neş. İst. 1962 s.165.
4. Kutub I 187; Sabuni Saffetu't-Tefasir I 127.
5. Beydavi I 244.
6. Ebu'l-Fadl İbnu Manzur Lisanu'l-Arab Daru Sadır Beyrut VI 317.
7. Yazır II 695.
8. Kutub III 1433.
9. Yazır IV 2512.
10. Tirmizi Tefsir 9-10; Razi XVI 37.
11. Yazır II 690.
12. Zeydan Şeriatu'l-İslamiye s. 55-56; Vehbe Zuhayli El-Alakatu'd- Düveliye fi'l- İslam Müessesetü Risale Beyrut 1989 s.25; Madelung VII 110
13. Özel TDV.İslam Ans. "Cihad" md. VII 530.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi