Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Bu durum savaşa katılanlarla ilgilidir. Savaşa katılmayanlarla asla bir ilgisi yoktur.
İslam’da “mukabele-i bilmisl”i sınırlandıran kuralları vardır. Bunların başında kadınlar çocuklar savaşma gücü olmayan yaşlılar ve hayatını inzivada ibadete adamış olduğu için savaşla bir alakası olmayan ehlikitabın dindarları gelir. Bu gibi insanlar sözlü veya fiilî maddî veya manevî olarak savaşan düşmana yardım etmedikleri sürece öldürülemezler. (bk. V. Zuhaylî el-Fıkhu’l-İslamî 6/421-422)
Bu konuda bir çok hadis-i şerif vardır. Misal olarak bir-iki tanesini arz ediyoruz:
Hz. Enes’in bildirdiğine göre Peygamberimizin (a.s.m) savaşçılarına şu talimatı veriyordu:
“Allah’ın adıyla Allah’a dayanarak Allah’ın Resulünün milleti olarak hareket edin. Pir-i fani olan yaşlıları bebekleri küçük çocukları kadınları asla öldürmeyin. Ganimette hıyanet etmeyin ganimetlerinizi iyice toplayın yapıcı olun iyilik edip iyi davranışlarda bulunun şüphesiz Allah iyi davrananları sever.” (Neylu’l-evtar 7/246).
Abdullah b. Abbas’tan gelen rivayete göre Peygamberimiz (a.s.m) askerlerini savaşa gönderirken “İnzivaya çekilmiş mabetlerde ibadetle meşgul olan kimseleri öldürmeyin.” talimatını veriyordu (Neylu’l-evtar 7/247).
Bu sebeple zalimlerin yaptığı zulmün bir benzerini uygulayarak İslam’ın “dokunulmaz” kabul ettiği masumların kanına girmek ayrı bir zulüm olur. Bu sebeple “Bir kafir bir Müslüman beldesine saldırsa çoluk çocuk 100 Müslümanı şehid etse Müslümanlar da aynıyla mukabele edip bir kafir köyünü bombalayabilir.” yorumu isabetli bir yorum değildir.
“Ecdadımız da kuşattıkları yerlere mancınık atmamışlar mı?" şeklindeki sorunuz haklı ve doğrudur. Bu konu savaşın mecbur ettiği durumlardır. İcap ettiği takdirde içinde Müslümanlar da olsa -kâfirlerin öldürülmesi kast edilerek- mancınıklı veya bombardımanlı bir kuşatma caizdir. Bunları birer istisna hali olarak değerlendirmek gerekir. (bk. el-Fıkhu’l-İslamî 6/423)
Hukukun en mükemmelini ortaya koyan İslâm işlenen suçlara verilen cezaların tatbikinde çekimser ve merhametli davranılmasını (Nisa 4/2) ve yapılan zulme fazla değil ancak misliyle mukabele edilmesi (Bakara 2/194) gerektiğini geçmiş kavimlerden İsrailoğullarına da cana karşılık can; göze göz; buruna burun kulağa kulak ve dişe karşı diş ile kısası(Maide 5/45) emretmiştir. Bakara 194. ayeti hakkında Hasan el-Basri insanın burun kulak ve dudağının kesilmemesi kadın çocuk ve savaşamayan kimselerin öldürülmemesi hükmünü çıkarmıştır. "İnsanların kulak burun ve dudaklarını kesmeyiniz. Çocukları kilise ve havralarda ibadet eden rahipleri öldürmeyiniz."(İbn Kesîr Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azim: 1/226).
Savaş esnası gerçekten çetin bir hengamedir. Ölmek veya öldürmek yeridir. O esnada pek çok insan itidalini kaybeder. Akıl bir köşede kalır hisler ön plana çıkar. İşte böyle bir halde iken ne yapılacağını şu ayetten öğreniyoruz:
"Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah aşırı gidenleri sevmez." (Bakara 2/190)
"Sizinle savaşanlarla" kaydı "savaşamayacak olan yaşlı çocuk ruhban ve kadınlarla savaşmayın." mesajını verir. (Beydavi I 108) Ancak kadınlar savaşıyorsa onlarla da savaşılır. (Sabuni Revaiu'l-Beyan I 217)
"Aşırı gitmeyin" ifadesi ise kulak-burun kesmek gibi taşkınlıkları yağmalamak gibi aşırılıkları yasaklar. (İbnu Kesir I 328; Beydavi I 108; Sabuni Revaiu'l-Beyan I 216-217)
İlave bilgiler için tıklayınız:
- Savaşın kaçınılmaz olduğu durumlarda Müslümanların uymak zorunda olduğu ilkeler.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi