- Evde 3 kişiden fazla kişi varsa ve ayrı ayrı namaz kılarlarsa bunlar şeytanın ta kendisidir anlamında bir hadis var mı?
- Bu hadis doğru mu?
- Eğer böyle bir hadis varsa bu durumda bunlar cemaatle namaz kılmadıkları takdirde şeytan mı olurlar?
- Ayrıca evde ev halkı namazı cemaatle kılarsa cemaat sevabını alırlar mı?
Değerli kardeşimiz
Soruda geçen bilgi doğru değidlir.
İlgili hadis rivayeti şöyledir:
مَا مِنْ ثَلاثَةٍ فِي قَرْيَةٍ ، وَلا بَدْوٍ ، لا تُقَامُ فِيهِمُ الصَّلاةُ ، إِلا قَدِ اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ ، فَعَلَيْـكُمْ بِالْجَمَاعَةِ ، فَإِنَّمَا يَأْكُلُ الذِّئْبُ مِنْ الغَنـَمِ الْقَاصِيَةَ
“Köyde ve çölde (kırda) üç kişi bir arada olur da namazı cemaatle kılmazlarsa şeytan mutlaka onlara galip gelir. Binaenaleyh sen cemaate katıl çünkü sürüden ayrılan koyunu kurt kapar.”(Ebu Davut Salat 46; Nesai İmamet 48; Ahmed b. Hanbel 5/196 6/445 446)
Bu hadis mescit ve cami dışında da cemaat halinde namaz kılmayı teşvik etmektedir.
Hadiste geçen “üç kişi” ifadesi üç kişiden fazla olduklarında farz namazları cemaatle kılmanın daha da öncelikli olduğuna delâlet eder. "Üç kişi" olarak kaydedilmesinin sebebi köy ve sahra ahalisinin genellikle üç kişiden az olmadığındandır.
İki kişi ile cemaat yapılarak namaz kılındığında yine cemaat sevabı alınır.
Peygamber Efendimizin (asm) "Sürüden ayrılan koyunu kurt kapar." ifadeleri ile beyan buyurduğu gibi şeytan cemaatten uzaklaşır kaçar ve cemaatten ayrılan kişiye musallat olur. Şeytan cemaate zarar veremeyeceğine göre Müslüman cemaatinin arasını ayırmaya onlar arasına fikir ayrılıkları sokarak Müslümanları tevhid nurundan birlik ve beraberlikten ayırmaya ve onları bozmaya çalışır.
Demek ki üç kişinin yolcu veya mukim olmaları halinde farz olan namazın cemaatle eda edilmesine teşvik vardır.
Ayrıca mukim olan üç kişinin ikamet ettikleri yerde cemaatle namaz kılabilecekleri bir mescidin yapılmasına da işaret edilmektedir ki günümüz köy ve köy hükmündeki yaylalarda bu vazifeyi yapabilecekleri bir mescit tespit etmeleri de onlar üzerine bir vazifedir.
Hz. Peygamber Efendimiz (asm) cemaatle namazı teşvik etmiş kendisi bütün farz namazları cemaatle mescitte -veya gerektiği zaman açık yerde- kılmış ve kıldırmış ilk ve son sünnetler ile diğer nafileleri kimi zaman mescitte ama çok kere evinde eda etmiştir.
Bilindiği üzere aile başlı başına sosyal bir birimdir. Toplumun çekirdeğini teşkil eder. Bu bakımdan ailede namazı cemaat halinde kılmak önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber’in (asm) evde ev halkına cemaatle namaz kıldırdığını gösteren rivayetler vardır. Bu rivayetlerden birisi şöyledir:
Bir gün Enes b. Malik’in ninesi Ümmü Müleyke Hz. Peygamber’i yemeğe davet etmiş bu davete icabet eden Allah Resulü de yemek yendikten sonra ev halkına kuşluk namazı kıldırmıştır. Bu cemaate Enes’in annesi Ümmü Süleym de katılmış erkeklerin arkasında cemaatle namaz kılmıştır.(bk. Muvatta’ Kasru’s-Salât 31; Buhârî Salât 20 Ezân 78 161; Müslim Mesacid 266)
Diğer bir rivayette ise İbn Abbas Hz. Peygamber’in (asm) kendisi ile Hz. Aişe’ye evde namaz kıldırdığını haber vermektedir. (bk. Nesaî İmamet 44)
Ubey b. Kab ise kadınların talebi üzerine evde onlara namaz kıldırmış sonra da bu durumu Hz. Peygamber’e sormuştur. Bu soruya Allah Resulü sessiz kalarak mukabelede bulunmuş dolayısıyla onu onaylamıştır. (bk. es-San’anî Sübülü’s-Selam 1/46)
Bu rivayetlerden yola çıkarak duruma göre evde ev halkıyla beraber cemaatle namaz kılabileceğini ve bunun sünnete uygun olduğunu söyleyebiliriz.
Zira Hz. Peygamber Efendimiz (asm) cemaat olan her yerde namazın cemaatle kılınmasını tavsiye etmiş kendisi evde cemaatle namaz kıldırdığı gibi kıldıranları da onaylamıştır.
Buna göre evde kılınan namazlarda eğer erkek bilgi ve okuma becerisi yönünden imamlığa elverişli ise onun imam olması ve namazın cemaatle kılınması tavsiye edilir.
Mazereti olmadığı halde mescide gelmeyenleri Allah Resulü ağır bir dille uyararak şöyle buyurmuştur:
“Münafıklara sabah ile yatsı namazlarından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. Şayet onlar yatsı ile sabah namazlarında olanı (sevabı) bilselerdi emekleyerek veya sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi. And olsun ki içimden şunu geçirdim: Müezzine emir vereyim namaz için kamet getirilsin sonra bir adama emredeyim cemaate namaz kıldırsın sonra da bir ateş alayım namaza gelmeyenlerin -onlar içlerinde iken- evlerini üzerlerine yakayım.” (Buhari Ezân 34; Müslim; Mesacid 252)
Buradaki tehdide muhatap olanların kimler olduğunu irdelediğimizde bunların başında münafıkların geldiği açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim İbn Mesud’un cemaatten sadece münafıklığı bilinen insanların geri kaldıklarını söylemesi bunu göstermektedir. (Müslim; Mesâcid 257; Ebu Davûd Salât 46; Nesaî İmamet 50)
Ancak rivayetteki namaza çıkmayan ifadesi mazeretsiz olarak yatsı ve sabah namazına çıkmayan herkesin Allah Resulünün bu tehdidine muhatap olduğunu düşündürmektedir. Nitekim başka bir rivayette Allah Resulü münafıklardan hiç söz etmeden: “Namaza gelmeyen kavmin evlerine gideyim onların evlerini yakayım.” buyurmuştur. (Buhari Husumat 5; Müslim; Mesacid 520)
Bu rivayetten tehdidin sadece münafıklarla sınırlı olmadığı aksine namaza gelmeyen herkesi kapsadığı anlaşılabilir. Nitekim bazı rivayetlerde: “…Sonra hasta olmadıkları halde namazlarını evde kılanlara geleyim…” ifadesi yer almaktadır. (Ebu Dâvud Salat 46)
Bu ifade de tehdidin münafıklarla sınırlı olmadığını göstermektedir. Çünkü burada sözü edilen insanların aslında namazını kılan kimseler olduğu belirtilmektedir. Oysaki münafıklar gösteriş için namaz kılar başkalarının görmesinin söz konusu olamadığı kendi evlerinde namaz kılmazlar. Ayrıca Allah Resulü camiye gelmeyenlerin ortak özelliğini de belirtmiştir. Bunlar genellikle dünyevî menfaate değer veren fakat ahiret sevabını idrak edip ona değer vermeyen insanlardır.
Hz. Peygamber (asm) bu karakterdeki insanları tavsif ederken onların mescitte semiz etli bir kemik ya da iki tane güzel paça bulmaları halinde mutlaka yatsı namazına gelip hazır bulunacaklarını belirtmiştir. (Buhârî Ezân 29)
Demek isteniyor ki bu insanlara göre dünyadaki maddi kazanç örneğin bir öğün yemek ahirette elde edeceği yirmi beş veya yirmi yedi derece sevaptan daha önemlidir. İşte böyleleri cemaate gelmezler.
Başka bir rivayette Allah Resulü: “...Sonra namaza gelmeyen erkeklere gideyim onların evlerini yakayım.” ifadesini kullanmıştır. (Buhari Ezan 30 Ahkam 52; Müslim; Mesacid 251)
Bütün bu rivayetleri bir bütün olarak ele aldığımızda Allah Resulünün (asm) söz konusu tehdidinin münafıklara olduğu gibi mazereti olmadığı halde cemaati terk eden diğer Müslümanlara da yönelik olduğunu anlayabiliriz.
Buna göre günümüzde mazereti olmadığı halde cemaate gelmeyen Müslümanların da bu tehdide muhatap olduklarını söylemek yanlış sayılmaz.
Görüldüğü üzere Hz. Peygamberin (asm) namazlarını cemaatle kılması namazı cemaatle kılmaya teşvik etmesi mazeretsiz olarak cemaate gelmeyenleri tehdit etmesi namazı cemaat halinde kılmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Görünen o ki imkanı olan ve mazereti olmayan mükellef her Müslüman için namazını cemaatle kılmak en azından müekked bir sünnettir. Bu namazını cemaatle kılanların sevaba nail olacağı; mazeretsiz cemaati terk edenlerin de Allah Resulü tarafından kınanıp uyarıldığı bir sünnettir.
Bu bilgiler göz önüne alındığında eğer erkekler farz namazları evde kılacaklarsa ve kendileri imamlık yapacak kadar bilgi ve beceriye sahip iseler imam olmaları ve kadın erkek ev ahalisi ile birlikte namazı cemaatle kılmaları şüphesiz daha sevaplıdır. İnşallah cemaat sevabını da alacakları ümit ederiz.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Kişi evde eşi ile cemaatle namaz kılabilir mi?
- Kişi eşi ve çocuklarıyla ailecek cemaatle namaz kılabilir mi ...
- Karı koca yanyana namaz kılabilirler mi?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet