Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Sufizade Seyyid Hulusi’nin “Mecmau’l-Adab” ile Seyyid Ali Zade’in "Şiratu'l-İslam" isimli kitaplarında bu isimle açıklanan bir namazdan bahsediliyor:
İkinci rekatta oturulunca Ettehıyyatü'den sonra salli barik okunur. İkindinin sünneti gibi üçücü rekata kalkınca sübhanekeden başlanır.
Her rekatta bir Fatiha on defa Kadir suresi okunur. Sonra rükudan önce on beş defa "Sübhânallahi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallahü vallâhü ekber" tesbihi okunur sonra rükua varılır rükuda üç defa "Sübhane rabbiyel azim" dendikten sonra rükuda okunan tesbih üç defa okunur. Sonra doğrulup ayakta iken aynı tesbih üç defa daha okunur. Secdeye varılır üç "Sübhane Rabbiyel ala"dan sonra aynı tesbih beş defa okunur. Daha sonra ikinci secdeye gidilir. İki secde arasında tesbih okunmaz.
Diğer üç rekat da böyle tamamlanır. Selamdan sonra konuşmadan Kadir suresi on defa okunur. Sonra aynı tesbih otuz üç defa okunup "Cezallahü Muhammeden anna ma hüve ehlühü" denir.
Hazret-i Ömer (ra) şöyle buyurdu:
"Bir mümin Abher namazını kılıp da Resulullahı rüyasında görmezse ben Ömer değilim. Yemin ederim ki Allah Teâlâ bu namazı kılanın işini görür dilediğini verir günahı ne kadar çok olsa da hepsini affeder ölürken susamaz kabrine çiçekler döşenir. Kabrinden kalkarken de başına keramet tacı konur."
Hazret-i Ali (ra) de “Resulullahı görmek istediğim zaman Abher namazını kılarım.” buyurdu.
Bu iki kitapta geçen bilgiler özetle böyledir.
Ancak böyle bir namazın Kur’an’da hadis kaynaklarında dört mezhep fıkıh kaynaklarında hatta İhya gibi nasihat eserlerinde yer almaması bu bilginin mesnetsiz olduğunun göstergesidir.
Özellikle bu haberde Hz. Ömer (ra)’in “Yemin ederim ki Allah Teâlâ bu namazı kılanın işini görür dilediğini verir günahı ne kadar çok olsa da hepsini affeder ölürken susamaz kabrine çiçekler döşenir.” dediğine dair bilginin yer alması bu haberin uydurma olabileceğinin göstergesi sayılabilir.
Çünkü Hz. Ömer (ra) gibi takvada çok hassas olan bir kimsenin kitap ve sünnette yer almayan bir işin mutlaka olacağını hem de yemin ederek bunu söylemesi hiç de akıl ve izanın kabul ettiği bir şey değildir. Zira hiç bir sünnet/nafile namaz bir farz namaz kadar Allah’ın rızasını kazandırmaz. Farz namazlarını kılan kimseler için verilmeyen bu taahhüdü “kaynağı bilinmeyen” bir habere bağlamak ve buna ciddi olarak bakmak doğru olmaz.
Özetle bu her iki eser de bire meviza/nasihat kitaplarıdır. İçinde sahih hadisler yanında zayıf ve mevzu rivayetlerin de bulunduğunda şüphe yoktur. Bu hikaye de bu tür bir bilgi olabilir.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi