- Namazın iç anlamını anlatır mısınız?
- Bir de namaz müminlerin miracıdır diye bir şey duydum açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz
Yaratıcının huzurunda -ona hitaben- yapılan namaz gibi bir kulluk şöyle özetlenebilir:
Kulluk: Her zaman Allah’ın huzurunda olduğunu idrak etmek ve ona göre bir duruş sergilemektir. Eserden müessire / sanattan sanatkâra geçmektir.
Kulluk: Sonsuz kerem ve ihsan sahibi olan Allah’ın maddî-manevî sayısız nimetleriyle insana ikramlarda bulunup maddî-manevî duyu organlarına hitap edip damağına ve dimağına keyif ve lezzetler enjekte etmek istediğini kavramak buna mukabil; fiilleriyle sözleriyle tutum ve davranışlarıyla hatta elinden gelse varlığının bütün zerreleriyle ona övgülerini şükranlarını sunmaktır.
Namaz Arştan Yeryüzüne Uzatılan Manevî İletişim Hattıdır
Yüce Yaratıcı ile bire bir iletişim kurmayı sağlayan bu hattan mahrum olmak büyük bir talihsizliktir.
Namaz Ferşi Arşa / yeri göğe kalbi Yüceler Yücesine bağlayan nuranî bir bağdır. İlahî huzurun aydınlığına kavuşmak isteyenlerin bu bağa sımsıkı tutunmaları akılıselimin gereğidir.
Yüce Allah kâinatın kutsal zirvesi olan Sidre-i Münteha’da peygamberlerin en kutsalı olan Hz. Muhammed (asm) vasıtasıyla -Kuddûs isminin kutsiyetini yansıtan bir ibadet olarak- namazı kullarına hediye etmiştir. Böyle kutsal bir münacatı / bir sohbeti ve -deyim yerindeyse- Allah'ın bu iş için kullarına ihsan ettiği kutsal randevuyu elinin tersiyle geri çevirmek kadar bir nankörlük bir su-i edep olabilir mi?..
Bütün kulluk görevlerinin özeti olan namaz ise atomlardan galaksilere kadar her yerde yansımaları görünen Allah’ın celal ve cemal sıfatlarına karşı -bir şükran borcu olarak- “Sübhanellah Elhamdülillah Allahu ekber” diyerek hayret içinde ayakta el pençe divan durmak iki büklüm olarak rükuya varmak yüzünü yerlere sürerek secdeye kapanmaktır.
- Namaz bütün ibadetlerin fihristi durumunda olduğu için kulluğun hem maddî hem manevî yönünü temsil etmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman namazda cesedin ruha sözlerin fiillere eşlik etmesinin zorunlu olduğu görülecektir.
- Namaz Allah’ı zikretmektir.
“Muhakkak ki benim gerçek İlah. Benden başka yoktur ilah. O halde sen de yalnız bana ibadet et! Beni zikretmek / anmak için namazı eda et!” (Tâhâ 20/14)
mealindeki ayette namazın bir zikir olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Zikir ise Allah’ı anmaktır Onu hatırlamaktır Onun mükemmel isim sıfat ve fiillerinin celal ve cemallerini düşünüp yüceler yücesi Allah’a karşı hem sözlü hem fiili olarak tekbir tahmid ve tesbih ile saygı ve sevgisini seslendirmek şükür ve minnettarlığını ilan etmektir.
Namazda yer alması zorunlu olan bütün fiili hareketlerden meydana gelen şekiller o pozisyonlar esnasında -okunan Kur’an ve tesbih gibi- zikirlerin manasına eşlik etmeye yöneliktir. Bunları şöyle açıklayabiliriz:
- İftitah tekbiri yani namaza başlama / namaza ilk giriş yapma anında getirilmesi gereken tekbir “Allahu ekber”dir. Bu kelime Allah’ın en büyük en yüce varlık olduğunu ifade eder. Bu tekbir esnasında ellerin yukarıya kaldırılması ise tekbirin “büyüklük” manasına fiilî bir refakattir bir şahadettir. Bütün kâinatın tazim ettiği yücelttiği Allah’ın azametine karşı hem söz hem de hareket biçimiyle saygı sunmaktır. Keza tekbirden sonra el pençe divan durup kulluğun bütün tevazuunu fiilen takdim etmektir.
- Kıyam (ayakta durmak) bütün kâinatı yaratan terbiye eden yöneten ayakta durduran manasına gelip Fatiha suresinde yer alan “Rabbülâlemîn olan Allah” ifadesine eşlik etmektedir.
Fatiha suresi Kur’an’ın bir çeşit özeti Allah’ın en büyük isimleri olan Allah Rahman Rahim Mâliki yevmiddin gibi isimlerinin bir sırr-ı ehadiyeti kulluk ve duanın yegâne mercii olan Allah’a yapılan ibadetlerin fihristi dünya ve ahiret nimetlerinin özet bir listesi dosdoğru yol olan İslam’ın çizdiği rotanın şaşmaz bir pusulası kulun rabbine karşı kulluğunu simgeleyen bir münacatı Ferşi Arş’a bağlayan manevi bir iletişim hattı olduğundan bütün namazların bütün rekatlarının bütün kıyamlarında zorunlu bir zikir olarak yer almıştır.
- Rükû Allah’ın azameti karşısında iki büklüm olmak manasını ifade etmektedir. Bu duruş o makamda okunan ve “azamet sahibi büyük Rabbimi her türlü kusurdan tenzih ederim” manasına gelen “Sübhane rabbiye’l-âzîm” zikrine eşlik etmektedir.
- Secde insanın yüce yaratıcısı olan Rabbinin yüceliği karşısında organlarının en değerlisi en yücesi olan yüzünü alnını yere koyarak fiilen bir duruş sergilemekten ibarettir. İşte bir tevazu içerisinde sergilenen bu duruş bu makamda okunan ve “Yüceler yücesi olan Rabbimi her türlü noksanlıktan tenzih ederim.” manasına gelen “Sübhane rabbiye’l-âlâ” zikrine eşlik etmektedir.
Bunun gibi namazın fiilî hareketleri ile sözlü kıraat ve zikirleri büyük bir uyum içerisinde kulun Allah’a karşı gösterdiği saygı ve sevgiyi seslendirip ilan etmekte ve dil ile kalbin yanında organların da katıldığı bir kulluk armonisini icra etmektedir.
- “Namaz müminin miracıdır.” şeklindeki bir söz İslam literatüründe yaygın bir şekilde yer almakla beraber bunun hadis olduğunu gösteren bir senedine rastlayamadık. Bu sebeple alimler genellikle “hadis“ kaydı koymaksızın bunu ifade etmişlerdir. (Örnek olarak bk. el-Munavî Feyzu’l-Kadir 1/497; el-Kari Şerhu’l-Mişkat 2/523; el-Alusi 6/361)
Bununla beraber bazı kaynaklarda senetsiz de olsa bir hadis rivayeti olarak kaydedilmiştir. [bk. Razi Mefatihu’l-ğayb 1/226; Suyuti (ve ğayruhu) Şerhu süneni İbn Mace Keratişi ts 1/313; Nizamuddin el-Hasen el-Kummi en-Neysaburi Ğaraibu’l-Kur’an ve Reğaibu’l-Furkan Beyrut 1416 1/114].
Namazın mümin için bir miraç olduğu hususu bir hadis olarak sabit olmasa bile mana itibariyle İslam alimleri tarafından sahih / doğru kabul edilen bir hakikattir. Çünkü Namaz Miraçta farz kılınmıştır. Miraç Hz. Peygamber (asm)'in -velayet-i kübrası itibariyle- manen Allah’a en yakın olduğu bir makamdır.
Her mümin de -mertebesine göre- miraçta farz kılınan namazı kılarak o miracın yoluna girmiş olur. Nitekim Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl secde halidir.” (Müslim Ebu Davud Nesai / Kenzu’l-Ummal h. no: 3328)
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi