Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
İşten dolayı namazı kazaya bırakmak özür değildir.Namaz dinimizin ifâsını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehâdetten sonra İslâm binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir; akıllı ve erginlik çağına ulaşan her Müslümana istisnasız farzdır. Farziyeti Kitap sünnet ve icma ile sabittir. Terkedilmesi ve -geciktirmeyi câiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde edâ edilmeyip kazaya bırakılması en büyük günahlardan biridir. Bu itibarla her Müslümanın beş vakit namazını vakti içinde edâ etmesi; geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret olmadıkça hiçbir vaktin namazını kazaya bırakmaması gerekir.
Bilindiği üzere beş vakit namaz ve Ramazan orucu gibi edâsı belirli vakitlere bağlanmış olan ibadetlerde hem ibadetin ifası hem de emrin belirlenen zaman içinde yerine getirilmesi olmak üzere iki ayrı mükellefiyet söz konusudur. Bu tür ibadetleri dinimizin tayin ettiği vakti içinde eda edenler her iki mükellefiyeti birden yerine getirmiş olurlar. Vaktinde edâ etmeyip daha sonra kaza edenler ise bu iki sorumluluktan sadece birini yerine getirmiş olurlar.
Namazın terki için dinimizde hiçbir mazeret yoktur. Geciktirilmesi (kazaya bırakılabilmesi) için dinin meşru saydığı mazeret ise unutma ve uyku gibi şuur dışı haller ile o anda (vakti içinde) edâ edebilme imkanının bulunmayışından ibarettir. Söz gelimi Ramazan'da seferde veya savaşta olan bir kimse -oruç tutma imkanı olsa bile- orucunu kazaya bırakabilir; bundan dolayı günahkâr olmaz. Fakat edâ imkânı varsa fiilî savaş hali bile namazı kazaya bırakmayı meşru kılan bir mazeret değildir. Çünkü namaz kişiye daima ilahî mürakabe altında bulunduğunu hatırlatarak onu her türlü kötü davranıştan koruduğu gibi; her durumda kolayca edâ edilebilen bir ibadettir.
Abdest alamayanın teyemmümle ayakta duramayan veya oturamayanın yattığı yerde sadece başı ile ima ederek namazını edâ etmesi müınkündür. O halde aklı başında ve edâ imkanı olan bir Müslümana namazı kazaya bırakmak için meşru bir mazeret söz konusu değildir. Bu itibarla bir namazı kaza etmekle borç ödenmiş olursa da mazeretsiz vaktinde edâ etmemenin sorumluluğu kalkmış olmaz.
Bir Müslüman namazını ya uyku unutma dalgınlık... gibi dinen meşru sayılan bir mazeretle; veya mazeretsiz olarak geçirmiş olabilir. İster mazeret sebebiyle ister mazeretsiz olarak her ne şekilde olursa olsun namazını vaktinde edâ etmemiş olan bir kimsenin onu kaza ederek borcunu ödemesi gerekir. Ancak meşru bir mazeretle vaktinde kılınmamış bir namaz ilk fırsatta kaza edildiği takdirde her hangi bir sorumluluk söz konusu olmaz. Nitekim Rasûlüllah (s.a.s.):
"Her kim bir namazı unutur veya ondan gaflet edip uyuyakalırsa onu hatırladığında hemen kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur..." buyurmuştur. (1)
Şüphesiz mazeret sayılan uyku namaza kalkmamak üzere yatıp uyumak değildir. Namazı geçirmeme azmi ile gerekli tedbir alındğı halde uyanamamak veya uyuyup kalmaktır. Nitekim Rasûlüllah (s.a.s.) Efendimiz bir gece seferinde son derece yorulmuş olan ashabına ancak içlerinden birini kendilerini namaza uyandırmak üzere görevlendirdikten sonra istirahat için izin vermiş fakat herkes uykuya dalınca görevli de uyuyuvermiştir. Konu ile ilgili rivayetlerden bir kaç defa tekerürü muhtemel bulunan bu olayda Rasûlullah (s.a.s.) sabah namazını güneş doğup yükseldikten sonra yine cemaatle kıldırmıştır. (2)
Kaynaklar:
(1) Buhari es-Sahih 1/148 (Mevâkit; 37) İst. 1315; Şevkânî Neylü'l-evtâr 2/26-27 Kahire 1380/1961; Mansur Ali Nâsıf et-Tâcü'l-câmi 1/147 Kahire 1381/1961; Tecrid Tercemesi 2/537 (Hadis No: 354) Ankara 1975.
(2) Buhari a.g.e. 1/148 (Mevakıt 35); Şevkânî a.g.e. 2/29; M. Ali Nâsıf a.g.e. 1/147 Tecrid Tercemesi 2/252-260 (Hadis No: 226) ve 2/532 (Hadis No: 352).
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi