Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Ev araba gibi değeri artan mallardan neden zekat alınmıyor?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Zaman içinde değeri artan mallardan (ev araba vs.) ticaret malı olması hali dışında neden zekat alınmıyor?
- Burada bu değer artışı zekatın artıcılık vasfı değil mi?
- Zekatın kelime anlamlarından biri de artmak çoğalmak. Ayrıca zekata tabi malların özelliklerinden biri de artan artıcı olması çoğalması ise ev araba vs zaman içinde değeri sürekli artan mallardan neden zekat alınmıyor? (ticari mal olmaları durumu hariç tabi)
- Yani kısaca bunların yükselen değerleri de bir artıcılık unsuru değil midir? Örneğin amacımız ticari değil ev aldık 400 bine. 3 yıl sonra sattık 600’e. 200 kar elde ettik. Bu 200 bin nasıl artıcılık unsuruna girip zekata tabi olmuyor? Sırf ticari amaçlı değil diye bu 200 binlik artışı karı artıcılığı görmemezlik etmiş olmaz mıyız zekat almayarak.
- Efendimiz döneminde örnek var mı bu tip acaba ticari amaçlı olmayıp kar elde edilen değeri artan ama elde kaldığı sürede yıldan yıla zekatı verilmeyen?
- Yani kısaca "artıcılık" şartı bu örnekte bir çelişki olmuyor mu?
- Yoksa ben bu artıcılığı yanlış mı yorumluyorum? Allahu tealanın rızası için biraz uzun açıklayın.

Değerli kardeşimiz

Ev araba gibi mallar;

- Asli ihtiyaç ise kişinin ihtiyaçlarına girdiğinden zekatı yoktur.

- Kiraya verilmişse kira gelirlerinden (bürüt üzerinden yirmide biri) zekat olarak verilir.

- Ticaret malları ise üzerinden tam bir yıl geçince kırkta bir zekat verilir.

Soruda geçen ev örneğine gelince:

Bu ev oturduğu veya yazlık-kışlık gibi bir ihtiyaç için kullandığı bir yer ise buna zekat gerekmez. Ancak kiraya vermişse kira gelirinden zekat verilir alım satım yapıp kar elde etmek istiyorsa o zaman da ticaret malı olarak kabul edilir.

Nema sözlükte “artmak çoğalmak gelişmek” anlamındadır. Terim olarak ise hakiki ve takdirî olmak üzere ikiye ayrılır.

Hakiki nema malın gerçek anlamda artışını ifade eder ve toprak ürünleri ticaret malları hayvanlarla define ve madenler bu grupta mütalaa edilir.

Takdirî (hükmî) nema ise bir malın potansiyel olarak artma arttırılma ve çoğalma özelliğine sahip bulunması sebebiyle fiilen artış gerçekleşmese bile artıcı (nâmî) nitelikte sayılmasıdır. Altın gümüş ve para böyledir.

Hz. Peygamber (asm) ve Hulefâ-yi Râşidîn döneminde bu vasıflara sahip olmayan mallardan zekât alınmamıştır. (Serahsî el-Mebsût Beyrut 1978 II 198)

Hz. Peygamber (asm)’in kavlî ve amelî sünnetiyle Hulefâ-yi Râşidîn’in uygulamalarını dikkate alan fakihler bu devirlerde zekâta tâbi tutulan malların nâmî olduğunu tesbit etmişler dolayısıyla nemâyı zekâtın mala ilişkin vücûb şartı olarak kabul etmişlerdir.

Ticaretin kâr amacıyla yapıldığı dikkate alınarak ticarî emtia hakikaten nâmî mallar grubunda mütalaa edilmiştir. Nitekim Hz. Ömer deri ticareti yapan Hammâs’ın zekât ödemeyi gerektirecek malı bulunmadığını söylemesi üzerine derileri göstererek onların parasal değerini belirleyip zekâtını ödemesi gerektiğini hatırlatmıştır. (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm s. 581)

Toprak ürünleri de tarım yoluyla elde edilen ve mal varlığında gerçek artış sağlayan bir gelir sayılmıştır. Bakara sûresinin 267. âyetinde bunların zekâta tabi olduğuna işaret edildiği gibi hâkim kanaate göre “Hasat günü hakkını verin” ifadesinde geçen (En‘âm 6/141)“hak”tan maksat zekâttır; toprak ürünlerinin zekâtına ilişkin nisap ve nisbetleri gösteren hadisler de bu görüşü desteklemektedir. (Buhârî Zekât 55)

Hakikaten nâmî olan diğer bir mal grubu zekâta tâbi hayvanlardır. Hz. Peygamber deve sığır ve koyun cinsi hayvanlardan zekât tahsil etmiş (Buhari Zekât 42) fakihler keçiyi koyuna ve mandayı sığıra kıyas ederek bunların da zekâta tâbi olacağı hususunda ittifak etmiştir.

Fukahanın çoğunluğuna göre bu hayvanların zekâta tâbi olması yılın çoğunu otlaklarda otlayarak geçirme şartına bağlıdır; dolayısıyla yemle beslenen hayvanlarla ziraat nakliye vb. işlerde kullanılan hayvanlar bu kapsamda değildir.

Madenler de istihsal edildikçe sahibi veya işletmecinin mal varlığına artı değer olarak katıldığından hakikaten nâmî mallardandır. Maden define hazine gibi eşyayı ifade eden “rikâz”dan 1/5 nisbetinde vergi ödeneceğini belirten hadise dayanarak (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm Kitâbü’l-Emvâl s. 467) Hulefâ-yi Râşidîn döneminde ve sonraki devirlerde yapılan tahsilâtın zekâtın harcama kalemine mi yoksa fey’inkine mi konulacağı tartışılmıştır.
Mübadele aracı olması yanında çalıştırılınca gelir getiren ve saklandığında tasarruf aracı vazifesi gören altın gümüş ve para takdiren nâmî sayılmış zekâta tâbi kılınarak sahiplerinin bunları yatırıma sevketmesi hedeflenmiştir.

Hz. Peygamber (asm) ister nakit ister külçe olsun piyasada çokça bulunan gümüşün nisab ve nisbetini belirlemiş (Buhârî Zekât 32-38) Hz. Ömer ve Hz. Ali ondan öğrendikleri şekilde altının her 20 dinarından 1/2 dinar zekât almış (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm s. 577) mezhep imamları da gümüşün nisabının 200 dirhem altın nisabının 20 miskal ve her ikisinin % 2 5 nisbetinde zekâta tâbi mal olduğu hususunda görüş birliğine varmıştır.

O devirde henüz kâğıt para kullanılmadığı için mezhep imamlarının fetvalarında bu tür paranın zekâtıyla ilgili açık bir hükme rastlanmaması tabiidir. Altını temsilen ödemelerde altın yerine kullanılan banknotun tedavülde bulunduğu dönemlerde yaşayan fakihler bu paraları karşılığı hemen ödenebilen borç senedi olarak değerlendirmiştir. Kâğıt para giderek altına bağlı olmaktan çıkarılıp müstakil mübadele aracı haline geldiği ve fıkhî açıdan para olarak kabul edilen altın ve gümüşün mübadele aracı bedel stok vb. fonksiyonlarını yerine getirdiği için günümüz İslâm âlimleri madenî ve kâğıt paraların da altın ve gümüş gibi zekâta tâbi olduğu hususunda ittifak etmiştir.

Öte yandan temel ihtiyaçlar için gerekli olan mallarHanefîler tarafından “havâic-i asliyye” terimi çerçevesinde özel biçimde ele alınarak fakihlerin çoğunluğunca ise daha çok nemâ vasfı taşımamasıyla irtibatlandırılarak zekâta tâbi tutulmayan mallar arasında mütalaa edilmiştir.

Buna göre binek hayvanları özel otomobiller oturulan evler ve ev eşyaları sanatkâr aletleri vb. zekâta tâbi olmadığı gibi bu vasfını geçici veya devamlı kaybeden mallar da zekâttan muaf olur.

Yine çalınan gasbedilen kaybolup ulaşılamayan mallarla ödenmesinden ümit kesilen alacaklar nâmî olsa da ele geçmedikçe zekâta konu olmaz. (Kâsânî’nin İmam Mâlik’in zekâtın farz olması için nemâyı şart koşmadığı yönündeki ifadesinin eleştirisi için bk. M. Abdülgaffâr eş-Şerîf XV/41 [1421/2000] s. 203-204)
Zekâtın kelime mânasıyla (artma çoğalma bereket) zekâta tâbi mallarda aranan nemâ vasfı arasında sıkı bir bağ bulunduğuna dikkat çeken Kâsânî bir yandan zekâtın yatırıma teşvik özelliğiyle servetin artmasını sağladığını öte yandan yukarıda açıklanan yollarla nemâlanan mallardan zekât verilerek fakirlerin ihtiyaçlarının giderildiğini böylece fakir ve zengin arasında maddî ve mânevî bakımdan yakınlığın oluştuğunu belirtir.

Ayrıca malî bir ibadet olması yönüyle zekâtta asıl amacın Allah’a kulluk edip O’na yakınlık sağlanması olmakla birlikte beşerî ilişkiler açısından bu ibadetle dince zengin sayılan kişilerin mallarından fakirlere gelir aktarıp onların ihtiyaçlarının giderilmesi hedeflendiğinden aynı fakih bu amacın gerçekleşmesi için artma niteliği taşımayan mallardan zekât alınmadığını bu ölçünün esas kabul edilmemesi halinde zekâtın zenginleri fakirleştirme gibi bir sonuç ortaya çıkarabileceğini hatırlatır. (Bedâi II 11; klasik fakihlerin nemâ anlayışına bazı çağdaş araştırmacılar tarafından yöneltilen eleştiri ve bunun tenkidi için bk. Mahmûd Ebü’s-Suûd s. 67-71; M. Abdülgaffâr eş-Şerîf XV/41 [1421/2000] s. 207-209)

İlave bilgi için tıklayınız:

Gayrimenkullerin zekatı var mı? Kiraya verilen ev daire arsa ...

Kaynaklar:

- Yahyâ b. Âdem Kitâbü’l-Harâc (nşr. Ahmed M. Şâkir) Kahire 1384/1964 s. 121-127.
- Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm Kitâbü’l-Emvâl (nşr. M. Halîl Herrâs) Kahire 1969 s. 467 577 581.
- Cessâs Ahķâmü’l-Ķurân I 235 453.
- İbn Hazm el-Muĥallâ V 209.
- Serahsî el-Mebsûŧ Beyrut 1978 II 11.
- Kâsânî Bedâi II 11.
- İbn Rüşd Bidâyetü’l-müctehid I 72 273.
- Şevkânî Neylü’l-evtâr Kahire ts. IV 144 145-150.
- Yûsuf el-Kardâvî Fıķhü’z-zekât Beyrut 1393/1973 I 139-149.
- Bilmen Kamus IV 76.
- Mahmûd Ebü’s-Suûd Fıķhü’z-zekât el-muâśıra Küveyt 1992 s. 67-71.
- Mehmet Erkal Zekat: Bilgi ve Uygulama İstanbul 2004 s. 75-77.
- M. Abdülgaffâr eş-Şerîf “en-Nemâ ve eŝerühû fi’z-zekât” Mecelletü’ş-şerîa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye XV/41 Küveyt 1421/2000 s. 181-245; “İnmâ” Mv.F VII 63-70; “Nemâ” a.e. XLI 369-372.
- Diyanet İslam Ansiklopedisi Zekat Para Nema Havaic-i asliye md.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet