Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Ticari malların zekatı kırkta bir oranında verildiği halde neden toprak mahsullerinden onda bir veya yirmide bir alınmaktadır; bunun hikmeti nedir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

Soruda öşür zekâtıyla ilgili tespit doğrudur. Ancak bunun tarihsel bir perspektife sahip olduğunu bildiren herhangi bir görüşe rastlayamadık. Aşağıda yer aldığı üzere konuyla ilgili hadislerde yapılan masraflar göz önünde bulundurulmuş ve buna göre onda bir / yirmide bir oranları ölçü birimi olarak tespit edilmiştir. Bu husus konunun evrensel boyutta değerlendirildiğine işaret ettiği gibi belli dengeler gözetilerek bir adalet mekanzimasına yer verildiğini de göstermektedir.

İlahî adalet geniş kapsamlı olduğundan ism-i azam canibinden meselelere baktığından bazen bizim kısıtlı ve noksan idrak anlayışımıza ters görüntü verebilir. Bu sebeple işi tevillerle başka mecraya çekmekten ziyade eski alimlerimizin sık sık kullandığı “Allahu a’lam =Allah daha iyi bilir / Allah en iyisini bilir” demek kulluğa en yakışan şeydir. Unutmayalım ki “Nassın bulunduğu yerde içtihada yer yoktur.” kaidesi önemli bir fıkıh prensibidir.

Ticari mallarda nisab miktarını aşan mala her yıl zekat gerekir. Ancak öşrü verilen mal ambarda beklese üzerinden bir yıl geçtikten sonra yeniden zekat gerekmez. Böylece bir denge sağlanmış olur.

Öşür zekâtı ayet ve hadislerle sabittir:

“Asmalı - asmasız bağ ve bahçeleri mahsûlleri çeşit çeşit hurma ve ekinleri birbirine şekil ve renk yönünden benzer tat bakımından benzemez tarzda yaratıp yetiştiren hep O’dur. Her biri mahsul verince ürününden yiyin devşirildiği gün hakkını (öşürünü) da verin israf etmeyin çünkü O müsrifleri sevmez.” (Enam 6/141)

mealindeki ayette yer alan “devşirildiği gün hakkını da verin” cümleyi tefsir eden İbn Abbas bunun farz zekât olduğunu yerine göre öşür yerine göre öşürün yarısı (yirmide bir) olduğunu ifade etmiştir. Hz. Enes Hasan-ı Basrî Said b. El-Müsayyeb Katade Muhammed b. El-Hanifiye de aynı görüşteler. İslam alimlerinin cumhuru da -prensip olarak- bu görüşü benimsemişlerdir.(bk. Taberî Razî İbn Kesir ilgili ayetin tefsiri).

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızı helal olanından ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin / verin.” (Bakara 2/267)

mealindeki ayette de yerden çıkan tarım ürünlerinin zekâtının verilmesi emredilmektedir. Çünkü “infak” "zekât” manasında da kullanılmıştır. Tevbe suresinin 34. ayeti bunun delilidir.(bk. a.g. e ilgili ayetin tefsiri).

Resulullah (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Yağmur suyu veya kaynak suyu ile sulanan veya kendiliğinden sulu olan toprakların ürünlerinden onda bir hayvanlar veya taşıma su ile sulanan topraklardan ise yirmide bir zekât vermek gerekir.” (Buharî zekât 55; Müslim zekât 8; Ebu Dâvud zekât 5 12; Tirmizî zekât 14).

Diğer hadiste ise şöyle buyurmuştur:

“Nehirler ve yağmur sularının suladığı topraklardan öşür (onda bir) develer yardımıyla sulanan topraklardan yirmide bir zekât vermek gerekir.” (Tirmizî Zekât 14; Şevkânî Neylu’l-Evtar 4/139).

Tarım ürünlerinin zekâtı konusunda alimler arasında farklı görüşler vardır. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre öşür zekâtı ancak bozulmadan depo edilip saklanabilen ürünlerden verilir. Bu sebeple bu şartlara haiz olmayan meyve ve hadaravattan zekât verilmez.(bk. V. Zuhaylî el-Fıkhu’l-İslamî 2/805).

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi