Vade farkı ile alım satım yapmak caiz midir?
Değerli kardeşimiz
İslâm hukukunda umumî olarak kâr sınırı getirilmezken bunun piyasanın durumuna ve kişilerin insaf ve vicdanlarına bırakılması ticaret ehline büyük bir sorumluluk getirmektedir. Her nevi ticarette yalan hile ve aldatma yoluyla fahiş bir fiyatla alışveriş de uygun görülmemiştir.
Alışveriş esnasında mal sahibinin yani satıcının hukuku nazara alınıp onun ticaret hayatını devam ettirmesi için bağlayıcı bazı ölçüler getirilirken aynı şekilde müşterinin de durumu göz önüne alınmış onun da bilgisizliğinden ve satın aldığı malın mahiyetini tam olarak bilmemesi yüzünden aldatılması hoş karşılanmamıştır.
İşte tüccarın elindeki sermayesini muhafaza edebilmesi ve ticaret hayatını sıhhatli bir şekilde devam ettirebilmesi için vadeli satışta peşin satışa göre vade farkını belirterek satabileceği yolu da gösterilmiştir.
Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
«... Allah alışverişi mubah kılmış faizi de yasaklamıştır...»(Bakara 2/275)
Bu âyet-i kerime ister vadeli olsun ister peşin olsun alışverişi mubah kılmakta ve helâl olan alışverişin temelini göstermektedir. Ancak Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde bir satış içerisinde iki satışın caiz olmayacağını beyan etmektedir. Bu hadis-i şerif üzerinde izahlar yapan âlimler farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Bazı İslâm âlimleri bu hadis-i şerife dayanarak vâde farkının caiz olmayacağını açıklarken bazı âlimler de vâde farkının faiz olmadığını dolayısıyla bu hadis-i şerifin yasaklama sınırına girmediğini ifade ederler.
İmam Tirmizî hadis-i şerifin izahında şu görüşlere yer vermektedir:
«Bazı âlimlere göre tek satışta iki satış 'Bu elbiseyi peşin on dirheme veresiye yirmi dirheme satarım' diyerek akdin iki satıştan biri üzerine kesinleşip ayrılmamasıdır.» (Tirmizi Buyu 18)
Âlimlerin ekseriyetine göre yukarıdaki hadis-i şerif akid içinde bir şart koşmanın caiz olmadığını semen yani malın karşılığı belli olmadığı takdirde akdin caiz olmayacağını ifade eder. Meselâ Ahmed'in Ali'ye «Arabam bana üç yüz bin liraya satarsan ben de sana evimi iki milyona satarım» demesi hadiste beyan edilen «bir akid içinde iki akid» olur; bu caiz olmaz. Ama ayrı akidler yapıldığı ve iki akid böyle bir şartla birbirine bağlanmadığı takdirde bunda bir mahzur yoktur.
Hadis-i şerifin beyanına göre yasak olan diğer akid tarzı mal karşılığının belli olmamasıdır. Meselâ «Şu malı peşin olarak bine vadeli olarak da iki bine sattım» derse caiz olmaz. Çünkü bu akid belirsizdir. Bu iki şıktan herhangi bir şık üzerinde ittifak hâsıl olmuş değildir. Ancak iki taraf bu iki şıktan biri üzerine anlaşırlarsa akid caiz olur; faizle bir ilgisi de olmaz.
İmam Serahsî'nin meşhur eseri el-Mebsut'ta tarafların peşin veya vadeli olarak tek bir fiyat üzerinde anlaşarak ayrılmaları şartıyla vâde farkı bahis mevzuu olan akitlerin caiz olduğu ifade edilmekte ve aynen şöyle denmektedir:
«Alıcı ile satıcı satış muamelesi yaparken satıcı bu mal veresiye olarak şu fiyata peşin olarak şu fiyata dese veya bir ay sonra ödersen şu fiyata iki ay sonra ödersen şu fiyata dese de iki fiyattan birisi üzerinde anlaşmadan muameleyi tamamlamış olsalar böyle bir satış işi caiz değildir. Resul-i Ekrem Efendimizin iki şart üzerine yapılan satışı yasaklamış olması da bundan dolayıdır. Fakat peşin veya vadeli fiyat üzerinde anlaşıp bu şekilde muameleyi tamamlasalar ve ayrılsalar bu satış caizdir. Çünkü her iki taraf da fiyattan birisi üzerine anlaşmış bulunmaktadırlar.» (el-Mebsût 13/8)
Bugün umumiyetle piyasada yaygın olan tatbikat da buna girmektedir. Meselâ müşteriye önceden peşin veya veresiye fiyatları söylenerek «Peşin şu kadar veresiye şu kadar» denilir şıklardan birinin tercihi istenir. Müşteri de kendisine uygun olan şıklardan birini tercih eder onun üzerine akid yapılır. Burada mühim olan belirtilen fiyatlardan biri üzerinde mutabakata varılmış akdin de o fiyata göre yapılmış olmasıdır.
O hâlde bir kimse satılık bir eşyası için «Peşin fiyatı şu kadardır veresiye fiyatı da bu kadardır» dese yani hem peşin hem vadeli fiyattan söz edip bilâhare bir fiyat üzerine anlaşma yapılsa bu akid caiz olur. Dinî bir mahzur söz konusu değildir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus akdin tesbit edilen peşin veya vadeli fiyatlardan biri üzerinde kesin bir anlaşma ile yapılmasıdır.
Ancak meselâ «Şu aya kadar ödersen şu fiyat ondan sonraki filân tarihe kadar ödersen şu fiyat» gibi bir vâde ile yapılan satışların sahih olmadığı bilinmelidir. Çünkü bu akidlerde alıcı ile satıcı tek bir fiyat üzerinde anlaşmış olmamaktadır. Hadislerde belirtilen faiz böylesi akidlerde açıkça kendisini göstermektedir.
Bazı resmî müesseselerden veresiye mal almada da bir vade farkı uygulanmaktadır. Bu vade farkı resmî olarak faiz adıyla işlem görmekte ise de faiz muhtevasına girmemektedir. Yani burada müşterinin ihtiyarına bırakılmaktadır. Peşin alınınca herhangi bir fark istenmezken veresiye alınırken bir miktar fazlalık istenmektedir. Bu fazlalık alışverişte vade farkına girdiğinden böyle bir muamele caizdir.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki fıkıh âlimlerinin beyan ettiği ve vâde farkının cevazını gösteren hükümler vâde farkını almayı tavsiye mahiyetinde değildir. Ancak ticarî hayatın zaruretlerinden kaynaklanan bir hükümdür. Daha doğrusu bir cevazdır. Yani bir Müslüman tüccar vâde farkını koyarak taksitli satış yapabilir. Ama imkanları zayıf olan müşterilerine vâde farkı koymaksızın yapacağı bir satış da şüphesiz takdire şayandır.
Son dönemlerde yaygın olarak yapılan ürünü peşin alıp sonradan bankada taksitlendirme yapıp fark ödeme faiz olduğundan caiz değildir. Zira doğrudan mal akdi üzerinden satış yapılmayıp banka verdiği para üzerinden işlem yapmaktadır. Paraya uygulanan fark faiz olduğundan caiz görülmemektedir.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi