Değerli kardeşimiz
Müslüman bir kadının toplum içinde nasıl davranması gerektiği ölçüsü ayet ve hadislerde belirtilmiştir. Kur'an ahlakı tüm insanlara olduğu gibi kadınlara da olabilecek en güçlü en sağlam ve en güzel kişiliği kazandırır. Allah'ın
"... Hayır Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz..." (Müminun 23/71)
ayetiyle bildirdiği gibi Kur'an ahlakı insanlara 'şan ve şeref' kazandırmaktadır. Dolayısıyla bu ahlakı yaşayan bir kadın saygı duyulacak onurlu ve vakarlı bir karaktere sahip olur.
İman sahibi insanlar yaşadıkları toplumdan ailelerinden ya da arkadaş çevrelerinden aldıkları telkinler her ne olursa olsun bunları bir kenara bırakır ve Kur'an'da belirtilen Müslüman karakterini yaşarlar. İşte mümin bir kadın da karakterini Allah'ın beğendiği ve hoşnut olacağı ahlakı ölçü alarak Kur'an'a göre belirler.
Hz. Meryem bu kişiliği yaşayan kadınların en güzel örneklerindendir. Hz. Meryem cahiliye ahlakını yaşayan bir toplum içerisinde pek çok zorlu imtihanla karşı karşıya kaldığı ve tüm bunlara tek başına karşı koymak durumunda olduğu halde çok güçlü ve dirayetli bir karakter sergilemiştir. İslam ahlakının Allah'a gönülden bir imanın derin bir tevekkül ve teslimiyetin kendisine verdiği güç ile her işinde daima üstün gelmiştir. Karşılaştığı tüm zorluklara rağmen onurunu ve vakarını korumuş bu özellikleriyle insanlar arasında dikkat çeken bir kişilik ortaya koymuştur.
"Hani melekler: 'Meryem şüphesiz Allah seni seçti seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı.' demişti."(Âl-i İmran 3/42)
Müslüman bir kadının tüm tavırlarından konuşmalarından hareketlerinden yüzündeki ifadeden bakışlarından gülüşünden ne kadar iffetli ve vakarlı bir kimse olduğunu anlayabilmek mümkündür. İffetli bir kadının doğal bir asaleti insani bir heybeti ve güvenilir bir kişiliği vardır. Mümin kadının belirleyici bir diğer özelliği ise Allah (cc)'ın Kur'an'da emrettiği üzere giyiminde tesettür ölçülerine dikkat etmesidir. Kur'an'da bu konudaki hüküm şu şekildedir:
"Ey Peygamber eşlerine kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir." (Ahzab 33/59)
“Mü'min kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar zînet yerlerini kendi kocalarından kocalarının babalarından oğullarından kocalarının oğullarından kendi erkek kardeşlerinden kendi kardeşlerinin oğullarından kız kardeşlerinin oğullarından kendi kadınlarından kölelerinden erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttalî olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizlemekte oldukları zînetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz Allah'a tevbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin umduğunuza nail olursunuz.” (Nûr 24/31)
İman eden kadınların şerefi olan tesettür Kur'an-ı Kerim'in sünnetin ve İslam alimlerinin ittifakıyla sabit olan kesin bir emirdir. Bu konuda Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri şöyle söylemiştir:
"Kur'an'ın tesettür emri fıtri (yaratılışa uygun) olmakla beraber; o maden-i şefkat (şefkat kaynağı) ve kıymettar birer refika-i ebediyye (ebedi dost) olabilen kadınları tesettür ile sukuttan (ahlaken bozulmaktan) zilletten ve manevi esaretten ve sefaletten kurtarıyor." (Hanımlar Rehberi s. 52)
Tesettür kadının kalkanıdır onu kendisine karşı gelebilecek kötülüklerden korur iffetli temiz güvenilir ve emin bilinmesini sağlar.
Kadının sesi yaratılışı icabı dikkat çekicidir. Özellikle ses normalin dışında bir tonda çıkarsa birtakım mahzurları beraberinde getirmektedir ve dinî tabiriyle “fitneye” sebep olmaktadır. Demek ki haram olan sesin kendisi değil de kontrol dışı bir mahiyet taşımasıdır.
Ahzab Sûresinin 32. âyet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor:
“Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız yabancılarla câzibeli bir şekilde konuşmayın ki kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin.”
Müfessir Vehbi Efendi bu âyeti tefsir ederken “Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecânibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin” şeklinde izah getirmektedir. Elmalılı’nın ifadesiyle “Yayılarak kırıtarak sınık yılışık” olduğunda “kalbi çürük kötülüğe meyilli kimseler” bir ümide kapılırlar. Bundan dolayı da günaha girilmiş olur.
İbni Âbidîn ise meseleye şu şekilde bir açıklık getirir:
“Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir. Yalnız zekâsı kıt olanlar zannetmesinler ki ‘biz kadının sesi avrettir demekle konuşmasını kasdetmiyoruz. İhtiyaç halinde ve benzeri durumlarda kadının yabancı erkeklerle konuşmasına cevaz veriyoruz. Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını seslerini uzatmalarını yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda erkekleri kendilerine meylettirmek ve şehvetlerini tahrik etmek vardır. (Reddü’l-Muhtar 1: 272.)
Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır. Peygamber'e (sav) biat eden kadınlar dediler ki: Ey Allah'ın Resulü biat ederken elimizi tutmadınız. Peygamber (sav) kadınların elini tutup tokalaşmam buyurdu (Ahmed bin Hanbel Nesâî İbn Mâce). Hazreti Aişe (ra) biat ile ilgili şöyle buyuruyor: "Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı" (Müslim).
Peygamber (asm) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: "Sizden biriniz başına iğne ile dürtülmesi kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır." İslâm dini kadınla tokalaşmayı yasaklamakla kadını tezyif etmiyor. Bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor. (bk. Halil GÜNENÇ Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 170)
Bir kadının eli yabancı bir erkeğin eline değmesi zaruret yokken haramdır. Bu itibarla hiçbir ihtiyaca dayanmayan tokalaşmada bu haramlık bahismevzu olur. Yabancı bir erkek yabancı kadınla tokalaşamaz elini namahremin eline süremez. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu haber vermiş namahremin elini tutanın cehennem ateşi avuçlayacağına işarette bulunmuştur.
Peygamber (asm) şöyle buyurmuşlardır:
"Herhangi bir kimse bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır." (Tirmizi Rada' 16).
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi