Değerli kardeşimiz
1.Gülmek:
Gülmek genel anlamıyla tebessüm gülmek (dahk) ve kahkaha olmak üzere üç çeşittir:
- Dışarıdan dişlerin göründüğü fakat sesin söz konusu olmadığı bir gülmeye tebessüm / gülümseme denir.
- Hafif bir ses tonuyla yapılan gülmeye “dahk = gülmek” denir.
- Uzaktan / çevredeki insanlar tarafından işitilen bir sesin eşlik ettiği gülmek ise kahkaha olarak bilinir. (İbn Hacer Fethu’l-Bari 10/504) Kuşkusuz bunun da kendi içinde farklı dereceleri vardır.
2. Gülmenin Kaynağı:
Gülmek insanın yaratılışında var olan fıtri bir duygudur. Mantık ilminin diliyle gülmek: insanın zâtî bir arazıdır. Yani kendisinden ayrılmaz fıtri bir özelliğidir.
“O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan.” (Necm 53/43-44)
mealindeki ayette gülmek ve ağlamanın ölüm ve hayat kadar insan için zaruri birer realite olduğunu göstermektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman gülmek erkek-kadın her insanın doğuştan var olan bir hakkıdır.
3. Gülmenin Hükmü:
a. Gülümsemek / tebessüm etmek Hz. Peygamber (asm)'in bir sünnetidir. Bu konuda erkek ve kadın ayırımını yapmak mümkün değildir. Yeter ki bu durum bazı fitnelere sebep olmasın ve kendini bilmez bazı serserilerin iştihalarını kabartmasın.
- Manasını vereceğimiz hadis-i şerifler tebessüm etmenin güler yüzlü olmanın sünnet olduğunun göstergesidir:
Sahabeden Cerir b. Abdullah el-Becelî anlatıyor:
“Müslüman olduğum günden beri Resulullah hiçbir zaman -yanına varmak için izin istediğimde- beni geri çevirmedi ve beni her gördüğünde mutlaka yüzüme tebessüm ederdi.” (Buhari Edeb 68)
“Kardeşinin yüzüne güler yüzle bakman senin için bir sadakadır.”(Tirmizi Birr 36)
b. Gülmek: Yukarıdaki ayette geçtiği üzere gülmek insanın yapısında var olan fıtri bir özelliğidir. Bu sebeple -yerinde ağlamak gibi- yerinde gülmek de insanlık vasfının bir tezahürüdür.
- Hz. Ebu Hureyre anlatıyor:
Adamın biri Resulullah’ın yanına geldi ve “Helak oldum; Ramazanda (gündüz vakti) eşimle yattım.” dedi.
Hz. Peygamber: “Kefaret olarak bir köle azat et.” buyurdu.
Adam: “Kölem yok.” dedi.
Hz. Peygamber: “Öyleyse iki ay üstüste oruç tut.” dedi.
Adama “Buna da gücüm yetmez.” dedi.
Hz. Peygamber: “O halde altmış fakiri doyur.” buyurdu.
Adam: “Böyle bir imkânım da yok.” dedi. Bu arada bir kapta bir miktar hurma getirildi. Hz. Peygamber: Adam nerede diye sordu ve “Al bunun sadaka ver!” dedi.
Adam: “Yani benden daha fakir olana mı?.. Allah’a yemin ederim ki Medine’nin iki yamacı arasında benim ailemden daha fakiri yoktur.” deyince Hz. Peygamber öyle bir güldü ki azı dişleri göründü. Ve: “Öyleyse bunları kendi evine götür.” diye buyurdu. (Buhari Edeb 68)
Azı dişlerinden maksat en arkadaki dişler değil önceki sivri dişlerin hemen yanındaki dişlerdir. Onun için bu da tebessümün biraz daha mübalağalı bir şeklidir. Kaldı ki diğer bir rivayette “nevaciz - azı dişleri” yerine “enyab - ön sivri dişler” ifadesine yer verilmiştir. (krş. İbn Hacer)
Bununla beraber Resulullah’ın tebessüm dışında böyle biraz daha fazla gülmesi çok ender olan istisnai hallerden olduğunda şüphe yoktur.
c. Kahkaha ile Gülmek: Prensip olarak hoş karşılanmayan bir gülme tarzıdır.
Konuyla ilgili hadis rivayetlerinin büyük kısmı göz önüne alındığında rahatlıkla şu görülür ki; Hz. Peygamber daima tebessümlü/güler yüzlü idi. Çok nadir olarak tebessümün biraz üstünde gülmüştür. Bu tür gülmek de kötü değildir. Mekruh olan gülme biçimi ise aşırılıktır kahkahadır. Çünkü bu tür aşırı gülmek insanın vakarını mehabetini zedeler. Şu hadis rivayetleri bunu göstermektedir:
- Hz. Aişe anlatıyor: “Ben hiçbir zaman Hz. Peygamberin ağız dolusu güldüğünü görmedim. O her zaman sadece tebessüm ederdi.” (Buhari Edeb 68; İbn Hcaer 10/504)
- Hz. Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre peygamberimiz şöyle buyurdu: “Çok gülmeyin! Çünkü çok gülmek kalbi öldürür.” (İbn Mace Zuhd 19; İbn Hacer 10/506)
4. Prensip Olarak -tebessüm dışındaki- Gülmenin Durumu:
İslam’da gülmeyi -özellikle sürekli- bir alışkanlık haline getirmek pek hoş karşılanmamıştır. Bunun da bazı sebepleri vardır. Aşağıdaki ayet ve hadislerin ifadesinden bunları anlamak mümkündür:
a) Aşırı gülmek ahiret sorumluluğunu göz ardı etmeye sebep olur.
“Şimdi siz bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşırıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz ama ağlamıyorsunuz. Üstelik kafa tutuyor oyalanıyorsunuz. Haydi artık (bırakın bu gafleti de) Allah’a secde ve ibadet edin!”(Necm 53/59-62).
- Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: Resulullah bana hitaben şöyle buyurdu:
“Haramlardan sakın ki insanların en abidi (en güzel kulluk yapan bir kul) olasın. Allah’ın taksimatına razı ol ki insanların en zengini olasın. Komşunu iyi davran ki mümin olasın. Kendin için sevdiğini / istediğini diğer insanlar için de sev / iste ki Müslüman olasın. Çok gülme; zira fazla gülmek kalbi öldürür.”(Tirmizi Zuhd 2 H. No: 2305)
-“... Allah’a yemin ederek söylüyorum ki eğer siz benim bildiğimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz…” (İbn Mace Zuhd 19)
- Hz. Selman-ı Farisi anlatıyor: “Üç kişinin durumu beni güldürecek kadar şaşkına çevirdi: Ölüm kendisini kovaladığı halde dünyayı kovlayan kimseye şaşarım. Kendisinden gafil olunmadığı halde gaflete dala kimseye şaşarım. Allah’ın kendisinden razı olup olmadığını bilmediği halde ağız dolusu gülen kimseye şaşarım.” (İhya 4/454)
b) Fazla gülmek özellikle kahkaha atmak kişinin vakarını mehabetini ağırbaşlılığını zedeler.
- Hz. Ömer anlatıyor: “Kim fazla gülerse onun heybeti azalır.” (Gazali İhya 3/128)
- Selef-i salihlerden biri şöyle demiştir: “Alim bir kimse bir defa güldüğünde kocaman ilim ağırlığını da havalandırmış berhava etmiş olur.” (İhya 1/76)
5. Kadının Sesi Avret Değildir:
“Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Takvâ sizin sıfatınız olduğuna göre namahrem erkeklere hitab ederken tatlı ve cilveli bir eda ile konuşmayın ki kalbinde hastalık bulunan bir şahıs şeytanî bir ümide kapılmasın. Ciddi ölçülü konuşun.”(Ahzab 33/32)
mealindeki ayette kadınların zararına gelişebilecek olan hususlar konusunda dikkatli olmaları tavsiye edilmiştir.
Bununla beraber bu ayetten açıkça kadının sesinin avret / haram olmadığını da anlıyoruz.
- İmam Gazali de -fitneye sebep olduğu yerler dışında- kadının sesinin haram olmadığını belirtmiştir. (bk. İhya 2/278)
- Burada birkaç noktaya temas etmeden geçemeyeceğiz:
a) Uhrevi değerlendirme açısından insanların en üstünü Allah’a karşı en fazla saygılı / en çok takvalı olanıdır.
b) Ancak dünyevi değerlendirmelerde makam ve mevkiler ilim ve başarılar ayrı bir kriter olarak kabul edilir. Ahirette geda olan nice kimseler var ki burada şahtırlar.
c) İslam hukukunda evlilikteki denklik konusunun ana mihveri din unsuru olmakla beraber dünyevi olan konumlar da yerlerine konumlandırılmışlardır. Çünkü sosyal hayatın uyum içinde olması bunu gerekli kılabilir.
d) Bu kriterden ötürüdür ki İslam literatürüne göre bir hamal çarşı-pazarda eline simit alıp yerse hiçbir kayba uğramaz. Fakat bir vali bir müftü öyle bir iş yapsa fasık sayılır şahitliği reddedilir. Çünkü hamal bu işi yaparken mürüvvetinden bir şey kaybetmez. Oysa makam ve mevki sahibi bir kimse -oradaki teamüle aykırı olarak- böyle bir şey yaparsa şeref ve haysiyetinden çok şey kaybeder ve kişiliği zedelenir.
- Bundan da anlaşılıyor ki hasletler yerlerine ve adamına göre değer kazanabilir. Örneğin bir Müdürün makamında gösterdiği ağırbaşlılık onun vakarının göstergesi olduğu halde aynı vakarı kendi evinde gösterse kibir ve gururun göstergesi olur.
Aksine ailesi içinde gösterdiği tevazuyu makamında gösterse bir zillet göstergesi olur.
e) İşte bunun gibi tebessüm konumu itibariyle bütün insanlar için bir erdem olduğu halde kahkaha adamına göre değişebilir.
Örneğin normal bir vatandaşın çarşı-pazarda kahkaha ile gülmesinin olumsuz puanı yüz üzeri on ise makam sahibi ilim sahibi bir adam için yüz olur.
- Demek ki kahkaha haddi zatında haram veya mekruh olmamakla beraber toplum tarafından daha mümtaz bir konuma konulan kimseler için haram olmasa da “tenzihen mekruh” denilebilir.
- Kadınlar ise erkeklere göre çok daha nazik nazenin kibar şeref timsali iffet ve mürüvvetine düşkün bir varlık olarak kabul edilir. Toplum nezdinde manevi makamı ve değeri yüksek olan kadının dışarıda çarşı-pazarda kahkaha ile gülmesi elbette erkeklerin gülmesiyle kıyaslanmaz.
Yukarıdaki açıklamalara bakıldığında bu gerçek kabul edilir diye düşünüyoruz. Çünkü çarşı-pazarda kahkaha atmak değerli insanların değerinden ve kişiliklerinden değer kaybettirir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet