Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Kölelik ve cariyelik İslam’ın getirmediği ama önce ıslah ettiği ve zamanla tamamen kalkmasını hedeflediği bir statü idi; dünya milletlerinin de aynı noktaya gelmeleri sonunda geri dönüşsüz olarak tarihe karıştı. Ama şunu unutmayalım ki bugün dünyanın birçok yerinde açlar açıklar işsiziler evsizler güçsüzler var ve bunların bir kısmı eski köleler ve cariyeler gibi kullanılıyorlar yoksullukla özgürlük bir arada olamıyor ihtiyaç insanları köleleştiriyor; bu sebeple insanlık köleliği kaldırmakla yapması gerekenin ancak küçük bir kısmını yapmış oldu.
İslam’ın hedefi bütün dünyada insana yaraşır bir özgürlük ve adalettir. Yepyeni bir dünya düzeninde bu iki amaca ulaşmadıkça dünya insanlığı büyük bir sorumluluk dahası vebal içindedirler dine inanmayanların bundan (haksız yere akan kandan göz yaşından çekilen ıztıraplardan…) dolayı vicdanları sızlamalı dine inananlar da bir gün Allah’ın bundan dolayı kendilerini sorguya çekeceğini unutmamalıdırlar.
Nikah akdi ikisi de hür olan (bu sebeple vücutlarına da malik bulunan) bir erkekle bir kadının karşılıklı olarak bir aile kurma ve cinsî yönden birbirinden yararlanma konulu -şartlarına uyarak yaptıkları- bir sözleşmeden ibarettir.
Cariyeye sahip olmayı sağlayan akit ve tasarruf da (satın alma miras ganimet veya bağış yoluyla elde etme…) bir hukuki işlemdir ve bu hukuki işlem sahibi ile cariye arasında karı-koca gibi yaşama hakkını da vermekte nikah akdinden daha güçlü ve kapsamlı olarak onun yerine de geçmektedir. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)
Şu ayetlerde iki çeşit evlilikten söz edilmektedir: Biri –hür- kadınlar diğeri cariyelerle olan evlilik:
“Onlar/ Müminler mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri ile ilişki kurarlar.”(Müminûn 23/5-6).
“Eğer (birden çok evlilikte kadınlar arasında) adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz bir kadınla veya eliniz altında olan cariyelerle yetinin.”(Nisa 4/3).
Cariyelerle ilgili olan evlilik ayette: “eliniz altında bulunanlar” şeklinde ifade edilmiştir. Buna “milkü’l-yemin” veya “akdu’l-milk” da denilir.
İslam fıkhında bu konuyla ilgili önemli bir kavram da “Teserri” kavramıdır. Bunun anlamı; cariye olarak elde edilen bir köle kadını eş olarak almaya onunla birlikte olmaya karar vermek demektir. İslam hukukuna göre teserri olgusu sadece cariyeye sahip olmakla gerçekleşmez. Nikah akdi dışında normal kadınlarla evlilikte gereken bütün şartların hazırlanması gerekir.
Hanefî mezhebine göre teserrinin gerçekleşmesi için iki şart vardır:Birincisi: Normal hür kadınlardan olan eşlerine ayırdığı gibi tesri(birlikte olmak) istediği cariyesi için de hususî bir mesken ayırması. İkincisi diğer eşlerle birlikte olmak için ayırdığı zamanı ona da ayırması. Ebu Yusuf’a göre ondan bir çocuk edinme arzusu da şarttır.(bk. el-Bedai’ 8/344-45-şamile). Bu iki şart Şafii mezhebinde de geçerlidir.(bk. Muğni’l-Muhtac 20/316; Nihayetu’l-muhtac 29/343-şamile)
Neden cariye için nikah akdi gerekmez? Çünkü; milk akdi nikah akdinden daha güçlüdür. Nikah akdi bir menfaat akdidir. Milk akdi ise önce ilgili şahsın kendisine sahip olmak vardır. Menfaat akdi ise buna bağlı olarak gerçekleşmiş olur.(bk. Mahmud Hamdi Zakzuk et-Teserri adlı makalesi).
- Bu konuda söz sahibi İslam âlimleri ve fıkıh kaynaklarıdır. Ümmetin asırlarca uyguladığı hükümler bu kaynaklara göre olmuştur.
- İslam alimlerine göre bir kadınla birlikte olmak ancak iki şekilde helal olur; nikah akdi ve milkü’l-yemin (cariyenin mülkiyetini elinde tutma) akdi ile olur.(bk. Reddu’l-Muhtar III/163).
Detaylı bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi