Değerli kardeşimiz
Irak taraflarına gidip gelen bir sahâbî orada insanların saygı göstermek için üst yöneticilere secde ettiklerini görmüş Hz. Peygamber (asm)'in buna onlardan daha layık olduğunu düşünmüş dönünce bu düşüncesini Peygamberimize (asm) açmıştı şöyle buyurdular:
- Ben vefat ettikten sonra kabrimin yanından geçsen ona secde eder misin?
- Hayır.
- Öyleyse (yaşarken de ölümlü olduğu bilinen insanlara) secde etmeyin. Eğer bir kimseye secde edilmesini emredecek olsaydım Allah kadınlara karşı erkeğe bir hak verdiği için ona secde etmelerini emrederdim.(Ebû Dâvûd Nikah 40; Şerhi Avnu'l-Ma'bûd 6/177; Tirmizî Radâ' 10)
Metinden de anlaşılacağı üzere hadisin asıl konusu Allah'tan başkasına (fâni yaratılmış varlıklara) secde edilemeyeceği ile ilgilidir. Bu münasebetle Peygamberimiz (asm) kadınların üzerlerindeki koca hakkının da önemine vurgu yapmıştır. Başka âyet ve hadislerde de kocanın üzerindeki kadın hakkı anlatılmıştır.
Erkeklerin hakkı bir derecelik üstünlüğü "aile reisliği" ile ilgilidir. Koca hem ailenin geçimini sağladığı hem de aileyi temsil koruma ve yönetme bakımından daha uygun bulunduğu için ailenin reisi olması uygun görülmüştür.
İslam insanın dünya ve ahirette mutluluğunu sağlamak üzere gelmiş ilâhî bir dindir. İnsanın varlığı yaratılış gayesinin gerçekleşmesi ancak bir topluluk içinde olabileceği için dinin hükümleri arasında "topluluğun düzeni" ile ilgili talimat ve tavsiyeler de bulunmuştur. En küçük fakat en önemli topluluk birimi ailedir; o da küçük bir topluluk olduğu için düzen gerektirmiş bu sebeple aile fertlerinin birbirlerine karşı konumları hak ve sorumlulukları belirlenmiştir.
Peygamberimiz (asm)'in çocuklarla ana baba karı ile koca fert ile onun hısım ve akrabası arasındaki bağ karşılıklı haklar ve sorumluluklar üzerine söylediklerini bu çerçeve içinde anlamak gerekirken bazı erkekler geçmişte ve günümüzde "kadının kocasına itâatı" konusundaki hadisleri çerçevesinden saptırmışlar karılarına zulmetmek onları esirler hatta köleler haline getirmek için kullanmışlar; yemek tuzlu oldu diye kadın yatağa veya çalışmak üzere tarlaya gelmedi diye... onu azarlamış hatta dövmüşler bu selahiyeti de İslam'dan aldıklarını söylemişlerdir.
Evet Hz. Peygamber (asm)'in hadisleri arasında
"Kulun kula secde etmesi caiz olsaydı kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim." (Tirmizî Rada' 10)
"Bir koca karsını yatağına çağırır da -karısı gelmezse- sabaha kadar ona melekler lanet eder." (bk. Buharî Nikâh 85 Bed'ü'l-Halk 6; Müslim Nikâh 120-122)
"Kadın evinize istemediğiniz bir kimseyi sokarsa onu yola getirmek üzere -başka çare kalmadığında- hafifçe dövebilirsiniz." (Ahvalü’ş-Şahsiyye Muhammed Muhyiddin Abdülhamit s. 116)
mealindeki hadisler gibi uyarıları teşvik ve irşatları vardır. Ama Kur'an'da ve Sünnette
"eşlerimize karşı makul ve meşru davranmamız"(bk. Müslim Radâ 61; İbn Mace Nikah 3)
"onlara evlilik bağı içinde maddi veya manevi zarar vermekten uzak durmamız"(bk. Nisa 4/19)
"ya iyilikle güzellikle evli kalmamız yahut da yine iyilik ve güzellikle ayrılmamız" (bk. Bakara 2/229-231)
emredilmiştir. Velileri tarafından sevmedikleri istemedikleri kimselerle evlendirilmiş kızlar ve kadınların nikahlarını Peygamberimiz (asm) iptal etmiştir. Kendi kızı Hz. Fâtıma (ra) kocası Ali (ra)'nin ikinci evliliğine razı olmamış o (asm) da kızının tarafını tutmuş damadına "ya Fâtıma'yı boşamasını yahut da ikinci evlilikten vazgeçmesini" söylemiştir.
Zaman zaman Hz. Fâtıma (ra) ile kocası tartışmışlar küsüşmüşlerdir; bu durumda Sevgili Babası (asm) kızına "Sana melekler lanet eder hemen barış dediğini yap." buyurmamış Hz. Ali (ra) karsını dövmeye kalkışmamış Peygamberimiz (asm) aralarına girerek onlar barıştırmış normal evlilik hayatına dönmelerini sağlamıştır.
Bizzat kendi eşleri dini emir konusu olmayan bazı hususlarda ona itiraz etmişler ondan yapmak istemediği bazı şeyleri istemişler bir müddet küs kalmışlar sonra konuşarak anlaşmış barışmış ve mutlu hayata dönmüşlerdir. Hz. Peygamber (asm) çok yaygın bulunan "kadın dövme olayını" yasaklamış birden gelen bu kesin yasaklama alışılan düzeni bozduğu için bilahare "evlilik hukukuna riayet etmeyen kadına karşı son çare olarak ve hafif olmak şartıyla" izin vermiştir; ancak kendisi ömrü boyunca eşlerine bir fiske vurmamış (bk. İbni Mâce Nikâh 51)
"Karılarını dövenler hayırlılarınız değildir." (Ebû Dâvûd Nikâh 42)
"Akşam bir yatağı paylaşacağınız eşlerinizi nasıl hayvanlar gibi dövebiliyorsunuz." (Buhârî Tefsîru sûre (91)1; Müslim Cennet 49)
buyurmuştur.
Aile hayatının düzgün yürümesi kocanın otoritesini kötüye kullanmaması kadar kadının da kadınlığını istismar etmemesi için yapılmış tavsiyeleri tek taraflı olarak ve bağlamlarından kopararak alan ve karşı tarafa zulmeden baskı yapan kimseler Allah ve Rasulü (asm)'nün murat ve maksatlarının dışına çıktıklarını bilmelidirler. Ve bilmelidirler ki hiçbir beşere (bunun içinde koca ana baba ve devleti yönetenler de vardır) itaat mutlak değildir. Hiçbir kimseye haksız olan meşru olmayan emir ve isteklerinde itaat edilmez.
Eğer bir kadın kocasına kırılmışsa onun gül yaprağından nazik gönlü örselenmiş kalbi incinmişse kocanın yapacağı şey "Hemen dediğimi yap ben reisim bana itaat edeceksin etmezsen sana melekler lanet ederler..." demek yerine "En iyileriniz kadınlarına en iyi davrananlarınızdır."(bk. Ebû Dâvûd Sünnet 15; Tirmizî Rada 11) hadisine uyarak onun gönlünü almak meseleyi açık yüreklilikle ve sevgiyle çözmektir.
Allah sevgisine ulaşmanın yolu onun örnek olarak gönderdiği Kâmil İnsan (asm)'a uymak onu hayatta rehber edinmek izinden asla sapmamaktır. Onun söylediklerinin bir kısmını alıp bir kısmını almamak yerine sözlerini bir bütün halinde ve maksadına da dikkat ederek alıp uygulamaktır. Eğer bu yapılır bu yol ve usul takip edilirse Müslümanlar ölmeden cennete gitmeden de -dünyada olabilecek ölçüde- mutlu olur mutlu yaşarlar.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi