Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Habais yani pis sayılan bir hayvan coğrafya ve kültüre göre değişmez mi?
- Bazı ülkelerde bizim için iğrenç olan bir şey onlarda normal olabilir. Mesela böcek yemenin normal sayıldığı bir ülkede yetişen bir Müslüman için o tarz hayvanları yemesi haram olur mu?
- Tabi sağlığa zararı olmadığı da belliyse. Buna benzer karides pis olarak görüldüğü için Hanefi mezhebinde haramdır ama çoğu ülkede kardeş (karides olmalı) yemek normaldir.
- Ayrıca ayette geçen deniz avı size helaldir denmesi deniz avının tamamı habais değildir anlamına gelmiyor mu?
- Kısaca habais kavramı toplumsal değil midir? Çünkü ayette de açık bir ifade yok o yüzden toplumsal değil midir? Zararı da yoksa sağlığa.
Değerli kardeşimiz
Kuran’da Hz. Peygamber (asm) Efendimizin övgüye değer bir vasfı da “Tayyibatı helal habisatı haram kılan bir Peygamber…” olarak nitelendirilmiştir. (bk. Araf 7/157).
İslam âlimlerinin bildirdiğine göre ayetteki “Tayyibat” kelimesi “Tayyib”in çoğuludur. Ayetteki bu kavram “helal” anlamından ziyade “insan tabiatının hoş gördüğü nefsinin lezzet aldığı” şeylerdir.
Ayetteki “habisat” kelimesi ise “habis”in çoğuludur. Bu da haramdan ziyade “insan tabiatının tiksindiği nefsinin hoşlanmadığı” şeylerdir.
Bu durum gösteriyor ki “insan tabiatının hoşlandığı şeyler aslı itibariyle helal hoşlanmadığı şeyler ise aslı itibariyle haramdır.” Bu kuraldan istisna edilen şeyler bir şer’i delile dayanmak zorundadır. (bk. Razi ilgili yer)
Mesela: Domuz etinden hoşlanan birçok insan vardır. Fakat burada ayet ve hadisin hükmü olduğundan domuz eti haram kabul edilmiştir.
Fıkhi hükümler açısından bakıldığında bazı konularda âlimlerin farklı içtihatlarının olduğu görülmektedir. Örneğin İmam Şafii’nin bütün deniz ürünlerini helal sayması delile dayalı bir hükümdür. Onun bu fetvasının dayandığı delillerden biri “Denizin suyu temiz ölüsü ise helaldir.” (bk. Neylu’l-Evtar 8/149) manasındaki hadistir.
Bunu İmam Malik İmam Şafii Ebu Davud Tirmizi Nesai ve daha başka alimler rivayet etmiştir. Tirmizi bu rivayetin “sahih” olduğunu bildirmiştir. (bk. Nevevi el-Mecmu 1/82)
- Denizde yaşayan bütün canlıların balık gibi olup helal olduğu yorumu Maliki Şafii ve Hanbelilerin ortak görüşüdür.
- Hanefiler ise balığın dışındaki deniz canlılarını balık gibi helal saymıyorlar.
Her iki tarafın da ayet ve hadislerden delilleri vardır. (bk. V. Zuhayli el-Fıkhu’l-İslami 4/2791-2792).
- Bilindiği üzere önce Mekke’de inen ayetlerde dört şey haram kılınmıştır: “Leş akıtılmış kan domuz eti Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar.” Cahiliye döneminde değişik sebeplerden dolayı insanların haram saydığı başka hayvanlar da vardı. Enam suresinde bu Cahili iddiaların hatalı olduğu İslam dininde yalnız söz konusu dört şeyin haram olduğu bildirilmiştir.
İlgili ayetin meali şöyledir:
“De ki: Bana vahyolunanlar içinde bu haram dediklerinizin yemek isteyen kimseye haram kılındığını görmüyorum. Ancak leş yahut akıtılmış kan yahut pis olduğunda hiç şüphe olmayan domuz eti veya Allah yolundan çıkarak Allah’tan başkası adına kesilen hayvan olursa başka (bunlar haramdır). Fakat kim çaresiz kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere bunlardan yiyebilir. Çünkü Rabbin gafurdur rahimdir/affı ve merhameti boldur.”(Enam 6/145)
Sonra bu dört çeşit haram yine Mekke’de inen Nahl suresinde tekiden vurgulanmıştır. (bk. Nahl 16/115)
- Medine’de inen Maide suresinde ise bu dört harama “boğulmuş bir şey vurularak öldürülmüş yukarıdan yuvarlanmış boynuzlanmış canavar tarafından parçalanmış olarak ölen hayvanların etleri putlara ait sunaklarda kesilen hayvanların etleri ve zar atarak-kumar oynayarak elde edilen etler.” ve şarap / içki (bk. Miade 5/3 90) de ilave edilmiştir.
- Bir kısım haramlar ise Hz. Peygamber (asm) tarafından belirlenmiştir. (bk. el-Fıkhu’l-İslami 4/2791-2792)
Hz. Peygamber’in (asm) sünneti Kuran-ı Kerîm’deki bu yasaklamaları teyit eden ifadelerin yanı sıra “pis ve iğrenç” şeylerin özelliklerine ilişkin açıklamalar da içermektedir. Hayvanların etleriyle ilgili olarak Kuran ve sünnetin getirmiş olduğu sınırlamalar incelendiğinde bunların mükellefleri bazı nimetlerden mahrum bırakarak cezalandırma yahut bazı yiyeceklere kutsallık verme amacına yönelik olmadığı temel amacın Müslümanları insana yaraşır davranışlara yöneltme onların yararlarını gözetme ve onlardan zararı savma olduğu görülür.
Bu konudaki yasakların her birinde –iyi bir tetkik sonunda kavranabilecek– birçok hikmetin bulunduğu söylenebilir. Bu yasakların her şeyden önce Müslümanlara onları diğer dinlerin mensuplarından ayırt edici özellikler sağladığı bir gerçektir.
Fakat bütün bunların ötesinde ilahi buyruk ve yasaklar Allah’ın iradesine canı gönülden boyun eğenleri diğerlerinden ayırt eden bir sınav oluşturma hikmet ve amacında birleşir.
İslam bilginleri belirtilen amaç ve ilkeler ışığında içtihat ederek hangi hayvanların etinin helal veya haram olduğunu ya tek tek veya gruplandırarak belirlemeye çalışmışlardır.
Bu belirlemelerde bazı hadislerin sahih kabul edilip edilmemesi veya farklı yorumlanmasının yanı sıra mahallî âdetlerin ilkeyi somut olaylara uygulamadaki değerlendirme farklılıklarının hatta aynı hayvanın değişik yerlerde farklı isimlerle anılmakta oluşunun etkili olduğu bir gerçektir (bk. İbrahim Kâfi Dönmez “Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar” İFAV Ans. I 504-505)
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi