Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Abdestte ben mi aşırıyım insanlar mı gevşek? 

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

​- Abdest alırken her yerimi inceliyorum aynada yüzüme bakıyorum çapak yaş sümük veya siyah teltokalar kavlayınca incecik ama toz şeklinde de olmayan siyah noktalar olur ya onlardan var mı diye inceliyorum. Ve illa ki gördüğüm oluyor yüzde olmasa elde elde olmasa ayakta. Parmak aralarımı bile hatta parmakların yanlarını dahil inceliyorum. İnternetteki videolardakiler neden incelemiyor ben onları almasam eğer abdestim batıl olmayacak mı?
- Evet benim aşırı sürüyor abdestim ama ne yapayım dikkat etmek zorunda değil miyim?
- Yüzümü de aynada inceliyorum hatta cevabını bulamadığım bir sorum var. Yüz ile kulak arasında üçgen bir bölge var onun tam altı kulak memesi üstü de kulak kepçesi şimdi orası da yıkanacak diyen alimler olduğundan sadece üçgen kısmını mı kastettiklerini bilmediğimden tüm kulağı yıkamaya çalışıyorum. Üçgenin üstü ve altıda yıkanacak mı?

Değerli kardeşimiz

Sünnete uygun olan sizin yaptığınız değildir. Bu açıdan sizin aşırıya kaçtığınız anlaşılıyor. Bu da vesveseye neden olabilir daha da zorlaşmaya gidebilir.

Ayrıca asla kulağı yıkamayın sünnete aykırı olur. Kulağınıza kadar olan yerleri yıkamanız yeterlidir.

Abdestin farzlarını ve sünnetlerini yapın daha fazlasını yapmayın. Örneğin  bir uzvunuzu en fazla üç defa yıkayın üçten fazla yıkamak sünnete aykırı olur.

Soruda geçtiği tarzda bir abdest veya gusül almak sizi usandırabilir bıktırabilir hatta bunları bırakmaya bile götürebilir.

Nitekim Ebû Hüreyre radıyallanu anh’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Din kolaylıktır. Dini aşmak isteyen kimse ona yenik düşer. O halde orta yolu tutunuz en iyiyi yapmaya çalışınız o zaman size müjdeler olsun; günün başlangıcından sonundan ve bir miktar da geceden faydalanınız.” (Buhârî Îmân 29;  bk. Nesâî Îmân 28)

Buhârî’nin bir başka rivayeti şöyledir:

“Orta yolu tutunuz amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah’a yakın olmaya gayret ediniz. Sabahleyin öğle ile akşam arası çalışınız. Bir parça da geceden faydalanınız. Aman acelesiz gidin telaşsız gidin ki menzilinize varacağınız hedefe ulaşasınız.” (Buhârî Rikâk 18)

Din Allah Teâlâ’nın kulları için kendi katından Cebrâil aleyhisselam aracılığıyla peygamberlerine gönderdiği onların da insanlara tebliğ ettiği kurallar bütünüdür. Yani din bir hayat tarzıdır.

Allah’a inanan bir mümin hayatını bu sistem içinde şekillendirir onun kâide ve kurallarına uymak zorunda olduğunu bilir.

Bu hadis hayatımızı kendisine uydurmak zorunda olduğumuz dinin kolaylıktan ibaret olduğunu bildirmektedir. Bu genel bir kaidedir.

Din zorluk üzerine değil kolaylık üzerine bina kılınmıştır. Allah Teâlâ  

“...Allah sizin için kolaylık ister zorluk istemez...” (Bakara 2/185); 
“...O sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi...” (Hac 22/78)

ayetlerinde bunu beyan buyurur.

Dini zorlaştırmak ibadet ve taatte haddi aşmak müsamahasız davranmak daha iyi dindarlık değil kendi nefsine eziyet etmek başkalarını da dinden nefret ettirmektir. Çünkü bir insan ne kadar çok ibadet etse salih ameller işlese dini aşamaz ve Allah’ı da usandıramaz. Dinde hem azimet hem de ruhsat vardır. Azimet yolunu tutan da ruhsatı seçen de dindardır. Her iki durumda da haddi aşmamak ifrat ve tefrite düşmemek en doğru davranıştır. Peygamber Efendimiz (asm)  Allah azîmeti sevdiği gibi ruhsat yolunu tutanı da sever.” (Süyûtî  el-Câmiu’s-sağîr  I 286) buyurur.

Bu hadisler bütün amellerde kolaylığı teşvik ettiği gibi en iyisini yapacağım diye uğraşıp didinmekten sakınmayı da tavsiye etmektedir. Allah yolunda bir iş işlerken yalnız kolaylıkla üstesinden gelebileceğimiz şeylerle mükellef olduğumuzu bize hatırlatır. Birbirimize yükleyeceğimiz işlerde de güç yetirilebilecek miktarla yetinmemiz gerektiğini öğretir.

Nafile ibadetlere ve fazilet kabul edilen işlere dalanlar kendisini helak edercesine ileri gidenler neticede farzları da hakkıyla yerine getiremeyecek derecede yorgun ve güçsüz düşerler.

Bu sebeple Peygamberimiz (asm) din konusunda aşırı davrananlara izin vermemiş onları ölçülü olmaya davet etmiştir. Nitekim Abdullah İbni Amr henüz genç iken haddinden fazla ibadet etme yönünde Resûl-i Ekrem’den aldığı ruhsat için ihtiyarlayıp güç ve kuvvetten düşünce “Keşke Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ruhsatını kabul etmiş olsaydım.” (Buhârî Savm 55; Müslim Sıyâm 182) temennisinde bulunarak bu yolda tereddüt edenlere örnek olmuştur.

O halde yapılacak iş orta yolu tutmak ölçülü olmak ibadet ve taatte hayırlı işlerde haddi aşmamaktır.

Ancak mükemmeli yakalamaya çalışmak müminin görevidir. Bu konudaki ölçü sırat-ı müstakîmden sapmamak ibadetleri ve birtakım hayırlara yönelik faziletli işleri gücünün yettiği nisbette yapmak yasaklardan ise kesinlikle uzak durmaktır. Bunun da ölçüsü Peygamber Efendimiz (asm)'in hayatıdır onun gibi yapmaktır onun gibi olmaktır.

Bu şekilde hareket edenleri  cennetle kurtuluşa ermekle dünya ve ahiret saadetine kavuşmakla müjdelemek dinimizin alimlere yüklediği görevler arasındadır.

Bu vesile ile şunu vurgulamak gerekir: Müminler ibadet ve taat için çalışıp çabalamak için bazı vakitleri iyi değerlendirmelidir. Bu hadiste üç vakit özellikle tavsiye edilmiştir: Gündüzün evveli günün sonları ve gecenin son üçte biri.

Bu vakitler insanın en dinç olduğu anlardır. Hem ibadet hem de çalışma için en uygun zamanlardır. Çünkü her üç vakit uyku zamanlarından sonraki uyanıklık anıdır.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi