Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Mezheplere göre abdest gusül ve teyemmüma başlarken besmele çekmenin hükmü nedir bu hükmü verirken dayandıkları deliller nelerdir?
Değerli kardeşimiz
Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Abdesti olmayanın namazı da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur." [Ebû Dâvud Tahâret 48 (101 102); İbnu Mâce Tahâret 41 (399); Tirmizî Tahâret 20; Ahmed b. Hanbel 2/418]
Ahmet ibni Hanbel ve Ebu Davud hadisin zayıf olduğunu bildirmişlerdir.
Hanefi Maliki ve Şafii Mezheplerine göre abdeste gusül ve teyemmüme başlarken besmele çekmek sünnettir. Besmele çeken sevap alır ama çekmeyenin abdestine bir zararı olmaz ve abdest geçerlidir.
Hanbelî mezhebine göre iseabdeste gusül ve teyemmüme başlarken besmele çekmek farzdır. Besmeleyi bilerek terk edenin abdesti olmaz. Ancak “besmele” çekmesini bilmeyen veya bildiği halde unutan kimsenin aldığı abdest geçerlidir.(bk. Cezırî el-Mezahibü’l-Erbaa Abdest ve Gusül Bölümü)
Aliyyü'l-Karî'nin naklettiğine göre bu hadis-i şerifteki “yoktur” anlamına gelen “lâ” üç anlama gelebilir:
- Hakiki manasında kullanıldığı zaman bir şeyin yok olduğunu ifade der.
- Mecazen bir şeyin sahih olmadığından dolayı nazar-i itibara almaya değmediği anlamına gelir.
- Yine mecazen o şeyin "kâmil olmadığı" manasını da ifade eder.
Bu hadiste “Abdesti olmayanın namazı yoktur.” cümlesinde “lâ” kelimesi hakiki manasında kullanılmıştır ki abdesti olmayan kimsenin gerçekte namazı da yoktur. "Besmele çekmeyenin abdesti yoktur." cümlesinde ise mecazi anlamda kullanılmıştır ki “Abdeste başlarken besmele çekmeyenin abdesti kamil değildir.” demektir.
Nitekim “Mescide komşu olanın mescid dışında namazı yoktur.” (Suyûtî Cami'u's-sağîr 2/210) cümlesinde de aynı durum söz konusudur. Çünkü evi camiye/mescide bitişik olan kişinin evinde kıldığı namaz tam ve kamil olmasa da geçerlidir sahihtir.
Bununla beraber besmele ile ilgili cümledeki “lâ” kelimesi üzerinde alimler arasında görüş farkları vardır:
Zahirîlere İshâk'a ve Ahmed b. Hanbel'e göre kasden besmele çekilmeyen abdest sahih değildir yeniden alınması gerekir.
Şafîlere İmam Malik'e ve Hanefilere göre ise besmele çekmeyenin abdestinin kemali yoktur; fakat sahihtir geçerlidir.
Besmele çekmenin farz olduğunu söyleyen alimlerin delili bu ve bunu destekleyen diğer hadislerdir.
Sünnet olduğunu söyleyen alimlerin delilleri ise Dârakutnî ve Beyhakî'nin naklettiği şu hadis-i şeriftir:
“Kim besmeleyle abdest alırsa bütün vücudunu temizlemiş olur kim de besmelesiz abdest alırsa sadece abdest organlarını temizlemiş olur.” (Aynî el-Binaye 1/136-137; Zeylâî Nasbu'r-râye 1/7)
Her ne kadar bu rivayetin senedinde geçen Abdullah b. el-Hakan ez-Zahirî hakkında bazı söylentiler varsa da aynı hadis yine Dârakutnî ve Beyhakî tarafından başka senetlerle rivayet edilerek kuvvet kazanmıştır. (bk. Aynî el-Binaye 1/137)
İbn Seyyidi'n-Nâs'ın Tirmizî'de bu hadis üzerinde yaptığı açıklamaya göre “Abdeste başlarken besmele çekmeyen kimsenin abdesti yoktur.” ifadesini bazı raviler “Besmele çekmeyenin abdesti kâmil değildir." şeklinde rivayet etmişlerdir ki eğer bu rivayet sabitse bu ikinci görüşün doğruluğunu isbat etmiş olur.
İmam Tahâvî Resûlullah (asm)'in “Allah'ın ismi olan selâm kelimesini abdestsiz ağzına almayı çirkin gördüğünü ve selamı abdestli olarak almayı arzu ettiğini" ifade eden hadisi delil getirerek abdest için besmelenin şart olmayıp sünnet olduğunu söylemiştir. (Hadis için bk. Ebu Davud Tahare 8; Nesai Tahare 6; İbn Mace Tahare 27)
Menhel yazarının açıklamasına göre “Besmelesiz abdest olmaz.” hadisinin besmeleyi kasden terk edenlere; tercümesini verdiğimiz Darakutnî ile Beyhakî'nin rivayet ettikleri hadisin de besmeleyi unutarak terk edenlere ait olduğunu kabul ettiğimiz zaman hadisler arasında bir çelişki kalmaz.
İmam Nevevi’nin açıklamasına göre besmelenin abdestin geçerlilik şartı olmayıp mükemmel olmasının şartı olduğunun en büyük delili
“Besmeleyle başlamayan hiçbir önemli iş tam değildir.”(Süyûtî Câmiü's-Sağîr 2/97)
hadis-i şerifidir. Çünkü bu hadiste besmeleyle başlanmayan işin sahih olmadığı değil kâmil olmadığı ifâde edilmektedir. (bk. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi Şamil Yayınevi: 1/ 189-191)
Şunu da ifade edelim ki herhangi bir işe başlarken besmele çekmenin hükmü işin mahiyetine göre değişir. Meselâ içki içmek gasbedilen veya çalınan bir şeyi yemek gibi yasak fiillere besmele ile başlamak onları meşrû saymak anlamına geleceği için haram kabul edilmiştir.
Abdest almak dua okumak gibi ibadetlerle yenilmesi helâl olan gıdaları yemek aynı mahiyetteki şeyleri içmek gibi fiillere besmele ile başlamak sünnet oturma kalkma ve yürüme gibi işlerde ise mubahtır. Necâset mahallerinde besmele çekmek mekruh sayılmıştır.(bk. Tahtâvî Hâşiye alâ Merâkı’l-felâh s. 2-3)
Besmele kâinatı yaratan ve idare eden en yüce varlığın adını Kur’ân-ı Kerîm’de bu ad yerine en çok kullanılan ve doksan dokuz esmâ-i hüsnâ dizisinde ikinci sırayı alan “Rahmân” ile hemen onun ardından gelen “Rahîm” isimlerini toplamış kutsal bir metindir. “Esirgeyen-bağışlayan lütuf merhamet ve ihsanını eksiltmeyen” anlamındaki rahmân ve rahîm isimleri ilâhî rahmet ve koruyuculuğun bütün âlemi kucakladığını ifade etmektedir.
Kur’an ve hadis metinlerinde Yüce Yaratıcı'ya nisbet edilen bütün isim ve sıfatları bir bakıma özet halinde ihtiva eden besmele Müslümanların hem inanç hem ibadet hem de günlük hayatlarında büyük bir yer tutmaktadır.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi