- Miras Fedek bağı mevzusunda Hz. Fatıma Hz. Ebu Bekir’den Fedek bağını istediği zaman Hz. Ebu Bekir der ki: Peygamberler miras bırakmazlar.
- Peki Hz. Davud Peygamber Hz. Süleyman Peygambere miras bırakmadı mı?
- Ayrıca bu hadis rivayeti ayete aykırı olmaz mı?
Değerli kardeşimiz
Hz. Ebu Bekir’in “Peygamberler miras bırakmazlar.” ifadesi Peygamberimiz Hz Muhammed (asm)’in hadisidir:
“Biz miras bırakmayız bıraktığımız sadakadır.” (Buhârî Humus 1; Müslim Cihâd 49)
Bir hadisin Kur'an’a aykırılığının ortaya konulabilmesi için hiçbir tevile ve yoruma yer bırakmayacak kadar açık ve netliğin bulunması gerektiği bilinmektedir.
İlgili ayet meali şöyledir:
"Süleyman Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuşların mantığı (konuşma dili) öğretildi ve bize her şeyden (bol bir nimet) verildi. Hiç şüphesiz bu apaçık bir üstünlüktür.”(Neml 27/16)
Hz. Süleyman acaba hangi konuda babasına mirasçı olmuştu?
Hz. Davud (as) da bir yönetici peygamberdi onun da mülkü (hükümdarlığı) orduları ve yönetimi vardı; Allah ona da ilim hikmet peygamberlik ve hüküm vermede isabet etme yeteneği vermişti.
Demek ki ayette geçen mirasçılık mal mirası değildi. Zira Hz. Davud'un Hz. Süleyman'dan başka çocukları da vardı.
Eğer miras alınan şey mal olsaydı babanın malı evlatlar arasında eşit bir şekilde taksim edilirdi. O zaman da böyle bir taksimi özel olarak almanın bir anlamı olmazdı. Çünkü Hz. Davud'a -bu anlamda- yalnızca Hz. Süleyman değil bütün babalara mirasçı olan çocuklar gibi onun çocukları da mirasçı olurlardı.
O halde ayetten öyle anlaşılıyor ki Hz. Süleyman babasına daha özel diğer kardeşlerin ulaşamadığı onların varis olamadığı daha değerli bir şeyde mirasçı olmuştu.
Bazı alimlere göre Hz. Süleyman babasına nübüvvet (peygamberlik) ve mülkte (hükümdarlıkta) mirasçı oldu.(Kurtubî İbn Kesir Meraği ilgili ayetin tefsiri)
Hz. Süleyman yöneticilikte ve peygamberlikte babasının makamına mirasçı oldu denirse şüphesiz bu da uygun bir yorum olur. Zira ayetin devamında “kuş dilinin öğretilmesinden” bahsediliyor. Bu da Hz. Davud'un bıraktığı miras içerisinde sayılmaktadır. (Razi ilgili ayetin tefsiri)
Bazı alimlere göre bu miras Hz. Davud'a verilen ilim ve hükümdarlıktır Hz. Süleyman bu iki konuda babasının makamına geçmiştir. (bk. Taberi Tefsir; Ebu's Suud İrşadu Akli-i Selim ilgili ayetin tefsiri)
Allah Hz. Davud'u yeryüzünde hak ve adaletle hükmetmesi için halife yapmıştı. (Sad 38/26)
Hz. Süleyman da insanlar arasında hak ve adaletle hükmetmek üzere babasının yerine geçti. Böylece o ilimde iyilik yapmakta hakimiyet ve siyasette halifelikte babasını takip etti bu konularda babasına mirasçı oldu. (Elmalılı Hak Dini ilgili ayetin tefsiri)
Konuyla ilgili başka bir ayet meali de şöyledir:
“Doğrusu ben arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver. Ki o bana varis olsun; Yakub hanedanına da varis olsun.”(Meryem 19/5-6)
Ayetten anlaşıldığı gibi ihtiyarlayan Hz. Zekeriya kendi yerine geçecek bir çocuğu olmadığını düşünmekte sulbünden olmayan varislerin kendi yolunda gitmeyeceklerinden endişe etmekte ve Allah’tan kendi yolunda yürüyecek salih bir akraba veya çocuk vermesini niyaz etmektedir.
Buna göre Hz. Zekeriya Allah’tan malına varis olacak çocuk değil yoluna yani risaletine nübüvvetine ve ilmine varis olacak çocuk istemektedir. Zaten varis ve miras kelimelerinin Kuran’da birçok yerde maddi değil manevî anlamda kullanıldığı bilinmektedir.
Tefsirlere baktığımızda bu konuda ihtilafın var olduğunu görmekteyiz:
Taberi Abdurrezzak’ın Hasan el-Basri’den naklettiği bir rivayete dayanarak verasetin malla ilgili olduğunu kabul etmiştir. Bunun yanında tabiundan pek çok kimsenin verasetin nübüvvetle ilgili olduğunu nakletmiştir. Ayrıca ayeti “vefatımdan sonra benim malıma ve Al-i Yakub’un nübüvvetine varis olsun” şeklinde tefsir etmiştir. (Tefsir ilgili ayetin tefsiri)
İbn Kesir ise peygamberlerin miras bırakmayacağına dair sahih hadisler olduğu için Taberi’nin tercihini eleştirmiş nakledilen haberlerin mürsel olduğunu ve bunların sahih hadislere mukavemet edemeyeceğini belirtmiştir.
Ayrıca İbn Kesîr iki yönden ayette kastedilenin nübüvvet mirası olduğunu açıklamıştır:
Birincisi: Hz. Zekeriya’nın mal sahibi olduğu zikredilmemiştir. Bilakis marangoz olup kazandığını yerdi. Ayrıca özellikle peygamberler kazandıklarını biriktirmezler. Zira onlar dünyaya karşı en zahid kimselerdir.
İkincisi: Peygamberlerin miras bırakmayacağı sahih hadislerle belirtilmiştir. Buna göre ayetteki miras nübüvvet mirasına hamledilmelidir. Dolayısıyla “Yakub oğullarına da varis olsun.” ayetinde “Süleyman Davud’a varis oldu.” ayetinde olduğu gibi peygamberliğin kastedildiği anlaşılmaktadır. (İbn Kesir ilgili ayetin tefsiri)
Kuşeyri Beydavi Ebu’s-Suud ve Alusi gibi müfessirler de ayetin hadisle ilişkisine değinmeksizin ayetteki mirasla din ilim ve nübüvvet mirasının kastedildiğini söylemişlerdir.
Tahir b. Aşur ise ayetteki mirası mal mirası olarak anlamaktadır. O da Taberi’de olduğu gibi bu durumu Abdurrezzak’ın naklettiği rivayetin teyid ettiğini belirtir. Bu duruma göre peygamberlerin miras bırakmayacağına dair hadiste sadece Hz. Peygamber’in kastedildiğini söyler. Buna Hz. Ömer’in Hz. Abbas ve Hz. Ali’ye söylediği “Hz. Peygamber 'bizler' ifadesiyle kendini kastediyordu değil mi?” sözünün delil olduğunu ifade etmiştir. (İbn Aşur ilgili ayetin tefsiri)
Diğer taraftan İbn Kuteybe ilgili hadis ve ayetlerin arasını bularak telif etmiştir:
İbn Kuteybe’ye göre bu hadis Hz. Zekeriya’nın sözüne aykırı olamaz. Onun maksadı mala varis olmak değildir. İbn Abbas’ın tefsirine göre Hz. Zekeriya’nın ilmine; Yakub hanedanının ise mülküne varis olmuştur.Hz. Süleyman’ın veraseti de mülk nübüvvet ve ilim verasetidir. Mülk ise mal değil sultan hüküm ve siyaset demektir.
Demek ki:
- Ayetlerde kastedilen varislik nübüvvet ve ilim mirasıdır. Zira “Biz nebiler topluluğu miras bırakmayız.” hadisi hem sahihi hem de açık bir nastır. Bütün peygamberler hakkında umumî bir lafızdır. Bunu sınırlandırmaya gerek yoktur.
Bu durumda ayetlerle hadisin çelişmesi söz konusu değildir.
- Ayette mal mirasının kastedilmesi ihtimaline göre ise hadisi sadece Hz. Peygamber’le tahsis etmek gerekecektir.
Bazı sahabenin “bizler” ifadesini Hz. Peygamber (asm)’in kendisi olarak anlaması bunu desteklemektedir.
Her iki durumda da hadis ayetle çelişmez ve bir aykırılık da olmaz.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi