Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

“Şunu yapmazsam eşim boş olsun” yahut “Şunu yaparsan boş ol” gibi boşama fiilinin şarta bağlandığı ifadelerin hükmü nedir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

“Bu kurumdan ayrılırsam eşim boş olsun” “Şunu yapmazsam eşim boş olsun” yahut “Şunu yaparsan boş ol” gibi boşama fiilinin şarta bağlandığı ifadelerin hangi sonuçları doğuracağı kullanan kişinin maksadına bağlı olduğundan hareketle bu gibi sözlerin hükmü nedir?
- Şarta bağlı boşama -muallak talak- hakkında bilgi verir misiniz?

Değerli kardeşimiz

Şarta Bağlı Boşama (Muallak Talâk)

 “Bu kurumdan ayrılırsam eşim boş olsun.” “Şunu yapmazsam eşim boş olsun.” yahut “Şunu yaparsan boş ol” gibi boşama fiilinin şarta bağlandığı ifadelerin hangi sonuçları doğuracağı kullanan kişinin maksadına bağlı olduğundan hareketle bu gibi sözlerin;

a) Eşi ile arasındaki nikâh bağını sona erdirmek kastı ile söylenirse birer boşama ifadesi olarak

b) Söze kuvvet kazandırmak bir işi teşvik ya da bir işe engel olmak amacı ile söylenmiş ise yemin olarak değerlendirilmesi gerektiği; “Falanca şu işi yaparsa boşsun” gibi karı-kocanın dışında üçüncü kişilerin fiiline bağlanan boşamaların yemin anlamı taşımadığı için geçerli olduğu; şartlı boşama ifadelerinin ikrah altında söylenmesinin ise hiçbir sonuç doğurmayacağı; ileride yapacağı evlenme akdinin o anda boşama ile sonuçlanması şartına bağlı olarak yapılan boşamaların da herhangi bir hüküm ifade etmeyeceği mütalaa olundu.

GEREKÇE: Şarta bağlı (muallak) talâkın geçerliliği ilk dönemlerden itibaren tartışıla gelmiştir. Farklı düşünen fakihler bulunsa da âlimlerin çoğunluğuna göre eşini bir şarta bağlı olarak boşayan kişinin niyeti ne olursa olsun koşulan şart gerçekleştiğinde boşama da gerçekleşir(Mergınânî el-Hidâye Beyrut 1410/1990 III 227-228; İbn Kudâme el-Muğnî Beyrut 1994 X 452.; Şirbînî Muğnî’l-muhtâc Dâru’l-Marife Beyrut 1418/1997  III 411 vd.).

Bu görüş konuyla ilgili doğrudan ve açık bir delile değil koşulan şartlara uymayı verilen sözlere bağlı kalmayı emreden genel anlamlı âyet ve hadislere (Bakara 2/177; Mâide 5/1; Buhârî İcare 14; Tirmizî Ahkâm 17) bazı sahabî görüşlerine (bk. İbnü’l-Kayyım İ’lâmu’l-muvakkıîn Demmâm 1423 II 249 III 84) ve kişilerin kendi yetkilerini serbest iradeleri ile şarta bağlayabilecekleri yönündeki hukuk kuralına (Haddâd el-Cevheratu’n-Neyyira Mektebetu Hakkaniyye Pakistan ts. II 111) dayandırılmıştır.

Buna karşılık kendisinden yapılan bir nakle göre İmam Şâfiî Süfyân es-Sevrî Kaffâl Hanefîlerden Tahâvî gibi bazı fakihler ve Zâhirîler Kur’ân ve Sünnet’in belirlediği boşama süreç ve şekillerine uymadığı gerekçesi ile şarta bağlı talâkın ve talâka yapılan yeminin geçersiz olup hiçbir sonuç doğurmayacağını kabul etmişlerdir (Cessâs Muhtasaru İhtilâfi’l-ulemâ Beyrut 1417 II 438; İbn Hazm el-Muhallâ Beyrut 1988 X 211‐216; Ebû Zehra el-Ahvâlü’ş-şahsıyye Kahire ty. s. 302; Abdulkerim Zeydân el-Mufassal fî ahkâmi’l-mer’e Muessesetü’r-risâle Beyrut 1993 VII 471‐473).

Ancak  “Kelâmın i’mâli ihmâlinden evladır.” (Bir sözün dikkate alınması alınmamasına göre daha yerindedir)(Mecelle md. 60) ilkesi ve hukuka uygun olmayan tasarrufların da hüküm doğurduğu gerçeği karşısında bu görüşün zemininin sağlam olmadığı söylenebilir.

Konuyla ilgili serdedilen üçüncü görüş kendisinde yemin anlamı ve kastı bulunan muallak talâkın yemin; boşama anlamı ve kastı bulunan muallak talâkın ise talâk olarak değerlendirilmesidir. Buna göre söz konusu ifadeler eğer kişinin kendisini veya muhatabını teşvik engellemek veya korkutmak için sarf edilmişse yemin hükümleri geçerli olur. Dolayısıyla şart koşulan olay gerçekleşirse talâk meydana gelmez fakat kişi yemin keffâreti öder. Buna karşılık şartlı ifadeler boşama amacıyla sarf edilmişse öne sürülen şart tahakkuk ettiğinde talâk da gerçekleşir. Kaynaklarda Hz. Âişe  Hafsa Ümmü Seleme İbn Abbas İbn Ömer (r.a.) başta olmak üzere bazı sahabîler ile Kadı Şurayh İkrime Atâ ve Tâvûs gibi tâbiîn âlimlerine atfedilen bu üçüncü görüş daha sonraları İbn Teymiyye ve İbnü’l-Kayyım tarafından benimsenmiştir (İbn Teymiyye Mecmûu Fetâvâ Medine 1995 XXXIII49 -50; İbnü’l-Kayyım İ’lâmu’l-Muvakıîn Dâru İbn’l-Cezvî Suudi Arabistan  H. 1423  IV 433- 452.)

Gerek Kur’ân-ı Kerim gerek Sünnet-i Nebeviyye talâkın belli bir nizama ve ona yönelik bir azme ve niyete bağlı olduğunu bildirmiş; dinî-hukukî amel ve tasarrufların kişinin niyetine göre sonuç doğuracağını haber vermiştir(Bakara 2/227; 229; 231; 265; Âl-i İmrân 3/152; Nisâ 4/ 114; Talâk 65/1-2; Buhârî Talâk 1; Bed’ü’l-vahy 1; Ebû Dâvûd Talâk 10-11). Âlimlerce fıkhın özeti sayılan beş temel esastan biri olan “Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.”(Mecelle md. 2) kuralı da aynı hususu teyit etmektedir.

Bu yaklaşıma göre muallak talâkın hükmünü belirlemede boşamayı kendisinin veya eşinin fiiline bağlayan kişinin bunu yaparken sahip olduğu niyet ve asıl amacın belirleyici olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla niyeti boşamak olan kişinin koştuğu şart gerçekleşince talâk da meydana gelmiş sayılacaktır.

Fakat niyeti ve asıl amacı kendisini veya eşini bir iş yapmaktan engellemek ya da bir işi yapmaya  teşvik  etmek  ise bu şart  yemin hükmünde değerlendirilecek dolayısıyla kendisi veya eşi ileri sürülen şartın aksini yapmış ise boşama söz konusu olmayacak ama yemin kefareti ödenecektir. Karı-kocanın dışında üçüncü kişilerin bir işi yapıp yapmamasına bağlanan boşamalar ise yemin anlamı içermediği için geçerlidir ve söz konusu şartın gerçekleşmesi ile boşama da vâki olur.

Günümüzde genel olarak Müslümanlar arasında hem resmî mevzuatta hem de âlimlerin fetvalarında şarta bağlı talâkın geçerli olmayacağı yaklaşımı benimsenmiştir. Nitekim İslam hukukuna dayanarak hazırlanmış bulunan Mısır (1929 tarih ve 25 sayılı kanun) Ürdün (2010 tarih ve 87 sayılı kanun) Kuveyt (2007 tarih ve 105 sayılı kanun) Fas (2010 tarih ve 93 sayılı kanun) Irak (36 numaralı kanun) Suriye (173 numaralı kanun) ve Suudi Arabistan (85 numaralı kanun) mevzuatında şartlı (muallak) boşamaların yemin kapsamında değerlendirileceği hükmü açıkça yer almıştır. Aynı şekilde birçok çağdaş âlim de şarta bağlı boşamaları yemin kapsamında değerlendirmişlerdir (bk. Ebû Zehra el-Ahvâlü’ş-şahsıyye s. 302; Şeltût  el‐Fetâvâ Beyrut 1991  s. 304‐306;  Zerkâ Fetâvâ  Dımaşk 2004  s. 309-310; Zeydân el-Mufassal fî Ahkâmi’l-Mer’e VII 471‐473; Hallâf Ahkâmü’l‐ahvâli’ş‐şahsiyye Kuveyt 1990 s. 137‐138; Şerebâsî Yes’elûnek Beyrut ts. I 266‐269 271‐272; II 236‐237; Karadâvî Fetâvâ Muâsıra Kuveyt 1996 I 554-555; http://www.hayrettinkaraman. net/sc/00087.htm Erişim:11.04.2014).

Şartlı boşama ifadelerinin ikrah (baskı ve zorlama) altında söylenmesi halinde her ne kadar Hanefîler aksi kanaatte olsa da (Merğînânî el-Hidâye -Leknevi Şerhi ile birlikte-   Karaçi-Pakistan 1417 VI 426) bunun hem yemin hem de talâk bağlamında hiçbir sonuç doğurmayacağı açıktır (Sahnûn el-Müdevvenetü’l-kübrâ Bey­rut 1994 II 83; İbn Kudâme el-Muğnî Beyrut 1994 X 350-351; İbn Hazm el-Muhallâ Beyrut 1988 X 202; Şirbînî Muğnî’l-muhtâc Dâru’l-Marife Beyrut 1418/1997 III 381; Osmanlı Hukuk-ı Âile Kararnâmesi md. 105). Nitekim Hz. Peygamber (asm)

“Kuşkusuz Allah ümmetimden yanılma unutma ve yapmaya zorlandıkları şeyin hükmünü kaldırmıştır.” (bk. Buhârî Talâk 11; İbn Mâce Talâk 16 . bk. Müslim Îmân 201; Ebu Dâvûd Talâk 16; Tirmizî Talâk 8) buyurmuştur.

“Şu işi yaparsam/yapmazsam  evleneceğim hanım boş olsun.” gibi ifadelerle ileride yapılacak evlenme akdinin o sırada boşama ile sonuçlanması şartına bağlı olarak yapılan boşamalara gelince; her  ne kadar  bu akitler Hanefîlerce geçerli görülmüşse de (Merğînânî el-Hidaye -Leknevi Şerhi ile birlikte- Karaçi-Pakistan 1417 III 227) âlimlerin büyük çoğunluğu tarafından hükümsüz sayılmıştır(İbn Rüşd Bidâyetü’l-müctehid Dâru’l-Ma’rife Beyrut 1982 III 1443-1444; Zürkânî Şerhu’z-Zürkânî alâ Muvatta Mâlik Kahire 2003 III 325; İbn Kudâme el-Muğnî XI Darü Alemi’l-Kütüb Riyad ts.   II 488-489). Zira nikâh akdinin rükünleri/temel unsurları olduğu gibi boşamanın da rükünleri vardır. Bunlardan biri de boşanan kadının boşayanın nikâhında olmasıdır. 

Dolayısıyla bir kimse bir kadına hitaben “Seni boşadım.” derken kadının o esnada kendisi ile nikâhlı olması gerekir. Konuyla ilgili hadis-i şeriflerde Hz. Peygamber (asm.)

“Nikâhtan önce boşama yoktur.”(Ebû Dâvûd Talâk 7; İbn Mâce Talâk 17; Müsned II 207) ve

“İnsanoğlu sahip olmadığı bir şeyi adar azad eder ve boşarsa bunlar hükümsüzdür.” (bk. Ebû Dâvûd Talâk 7; İbn Mâce Talâk 17; Müsned II 207; Şevkânî Neylü'l-evtâr Kahire ts. VIII 197)

diyerek bu tasarrufun sonuç doğurmayacağını açıkça beyan buyurmuştur. Dolayısıyla bir kişinin henüz evlenmediği bir kadın üzerinde boşama tasarrufu söz konusu olamadığı gibi bu yönde bir şart veya yeminin de herhangi bir geçerliliği yoktur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet