Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Allah Kuran'da: “Eğer müşriklerden birisi senden eman dilerse ona eman ver ta ki Allah'ın kelâmını dinlesin.” ve “Bilesiniz ki yaratma (halk) da emir de O'na mahsustur.” buyurmuş ve emrin de yaratmanın da kendisine ait bulunduğunu emrin yaratmadan başka bir şey olduğunu haber vermiştir!..
- Ahmed b. Hanbel'in Halife Mütevekkile yazdığı mektupta yer alan ifadelere göre Ahmed b. Hanbel yaratma ile emir arasında bir fark bulunduğunu Kuran'ın Allah'ın emrinden kelâm ve ilminden olduğunu yaratmasından olmadığını göstermektedir. Buna göre Ahmed b. Hanbel Kuran'ı mahluk saymamaktadır...
- Bu duruma göre ruh da Allah’ın emrindendir. O zaman ruh da yaratılmadı mı mahluk değil midir?
- Ruh yaratılmış mıdır?
Değerli kardeşimiz
Ehl-i sünnetin alimlerine göre Kur’an mahluk değildir yaratılmamıştır. Çünkü kelam sıfatı da diğer sıfatlar gibi ezelidir.
“Eğer müşriklerden birisi senden eman dilerse ona eman ver ta ki Allah'ın kelâmını dinlesin.”(Tövbe 9/6) mealindeki ayet ile “Bilesiniz ki yaratma (halk) da emir de O'na mahsustur.”(A'rfa 7/54) mealindeki ayet arasındaki ilişkiyi anlayamadık.
"Emir" kelimesinin geçtiği bu ayetin bir önceki ifadesinde de geçmektedir. Bu iki ifadeyi bir arada gördüğümüzde bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlarız:
“... Güneş ay ve bütün yıldızlar hep O’nun emriyle hareket ederler. İyi bilesiniz ki yaratmak da emretmek yetkisi de O’na mahsustur.”
Görüldüğü gibi bu ayette “varlıkları yaratmak da onları emriyle idare edip yönetmek de Allah’a mahsus olduğu” bildirilmiştir.
- Burada geçen “emir” sözcüğünün Kur’an’ın kendisiyle bir ilişkisi olmadığı gibi “Ruh”(İsra 17/85) için kullanılan “emir” kavramıyla da bir alakası yoktur.
Ruh için kullanılan “emir” kavramının ne anlama geldiğini ise Bediüzzaman Hazretlerinden dinleyelim:
“Ruha bir derece müşabih ve ikisi de âlem-i emirden ve iradeden geldiklerinden masdar itibariyle ruha bir derece muvafık fakat yalnız vücud-u hissî olmayan nevilerde hükümran olan kavanine dikkat edilse ve o namuslara bakılsa görünür ki: Eğer o kanun-u emrî vücud-u haricî giyse idi o nevilerin birer ruhu olurdu.”
“Halbuki o kanun daima bâkidir. Daima müstemir sabittir. Hiçbir tegayyürat ve inkılabat o kanunların vahdetine tesir etmez bozmaz. Meselâ: Bir incir ağacı ölse dağılsa; onun ruhu hükmünde olan kanun-u teşekkülâtı zerre gibi bir çekirdeğinde ölmeyerek bâki kalır.”
“İşte madem en âdi ve zaîf emrî kanunlar dahi böyle beka ile devam ile alâkadardır. Elbette ruh-u insanî değil yalnız beka ile belki ebed-ül âbâd ile alâkadar olmak lâzım gelir. Çünki ruh dahi Kur'an’ın nassı ile قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبِّىferman-ı celili ile âlem-i emirden gelmiş bir kanun-u zîşuur ve bir namus-u zîhayattır ki; kudret-i ezeliye ona vücud-u haricî giydirmiş.”
“Demek nasılki sıfat-ı iradeden ve âlem-i emirden gelen şuursuz kavanin daima veya ağleben bâki kalıyor. Aynen onların bir nevi kardeşi ve onlar gibi sıfat-ı iradenin tecellisi ve âlem-i emirden gelen ruh bekaya mazhar olmak daha ziyade kat'îdir lâyıktır. Çünki zîvücuddur hakikat-ı hariciye sahibidir. Hem onlardan daha kavîdir daha ulvîdir. Çünki zîşuurdur. Hem onlardan daha daimîdir daha kıymetdardır. Çünki zihayattır.”(1)
(1) bk. Sözler Yirmi Dokuzuncu Söz İkinci Maksat.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Ruh mahluk mudur?
- Ruh nedir ruhun mahiyeti anlaşılabilir mi? Ruh beyinden mi ibarettir ...
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi