Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Kıyamet ahiret alemlerini ve içindekileri de etkileyecek midir?
Değerli kardeşimiz
Her şeyin helak olacağını ifade eden ayetlerde yer alan helak kelimesinin ne anlama geldiği hakkında alimler arasında farklı görüşler vardır. Mesela
“Allah’ın zatından başka her şey helak olacaktır.” (Kasas 28/88)
mealindeki ayette "helak" kavramı şu farklı anlamlarda algılanmıştır:
a.Helak yok olmaktır. Buna göre ayet Allah’tan başka her varlığın yok olacağına delalet etmektedir.
b.Helak bir varlığın faydalı olma özelliğinin kaybolmasıdır. Buna göre ayet kıyametin kopmasıyla her şey -bütün bütün yok olmamakla beraber- faydalı yönünü kaybedecek kendisinden beklenen görevini yapamaz hale gelecektir.
c. Ayetteki helaktan maksat Allah’tan başka bütün varlıkların yok olma kabiliyetinde olduğu gerçeğidir. Buna göre ayette bütün varlıkları fiilen yok olacağından ziyade yoktan var edilmiş özelliği itibariyle tekrar yok olma imkânının var olduğuna işaret edilmiştir.(bk. Razî ilgili ayetin tefsiri)
- Burada “b” şıkkını tercih edenlerin elini güçlendiren bir delil de İbrahim suresinin 48. ayetidir:
“Gün gelir yer başka bir yere gökler de başka göklere çevrilir. Bütün insanlar kabirlerinden kalkıp tek hâkim olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.”
Bu ayette yer ve göklerin -eski fonksiyonlarını yitirmekle beraber -yok olmadığı ancak unsurlarının başka bir şekle girmekle yeni bir konum kazandığına işaret edilmektedir.(Razî a.g.e).
- Mücahid Sufyan-ı Sevrî gibi bazı alimler buradaki helak kavramını tasavvufî bir anlam yüklemişler ve “Allah için olmayan her şey hakikatte yok hükmündedir. Allah için olan her şey de bekaya mazhardır.”demişlerdir. (bk. İbn Kesir ilgili ayetin tefsiri)
Özetle diyebiliriz ki ayet ve hadislerde kıyametin tam olarak ne şekilde kopacağı her şeyin yok olup olmayacağı konusu -detaylı bir şekilde- açıklanmamıştır. Bu konuda en açık ayetlerden biri bizim yukarıda söz konusu ettiğimiz ayettir. Görüldüğü gibi alimler tarafından bu ayet de çok değişik şekilde açıklanmıştır. Bununla beraber İslam alimlerinin kabul ettiği genel kanaate göre kıyamet -yalnız güneş sistemi için değil- bütün varlıklar için söz konusudur. Yukarıda geçtiği üzere Kur’an’da kıyamet sahnelerinin yer ve göklerle ilişkilendirilmesi bunun göstergesidir.
- Üstad Bediüzzaman’ın “Allah’ın zatından başka her şey helak olur âyetinin âhirete cennete cehenneme ve ehillerine şümulü var mı yok mu?” şekilndeki bir soruya verdiği cevap özetle şu anlamdadır:
Bazı alimler ayette ifade edilen yok olma manasının cennet ve cehennemi içine alan beka aleminde olmayacağını söylüyorlar. Yani mana-yı muhalifi ile helak olma sadece maddi alemde tecelli edecek diyorlar.
Bazı alimler ise; yok olma fiilinin maddi alemle beraber cennet ve cehennemi içine alan beka aleminde de olacağını fakat; o kadar hızlı olacak ki kimse yok olduğunun farkında olmayacağını ifade ediyorlar.
Bazı aşırı giden tasavvuf ehli zatların iddia ettiği gibi mevcudat ve mahlukat mutlak anlamda hiçliğe ve yokluğa gitmiyorlar. Zira Allah’ın isim ve sıfatlarına aynedarlık yapan mevcudatın yokluğa gitmesine ebedi olan isim ve sıfatları müsaade etmez. Bu sebepten dolayı varlığın yokluğa gidip tekrar geri gelmemesi düşünülemez.
Öyleyse konu iki şekilde açılanabilir:
1. Allah öyle bir “Kadir”dir ki yokluk ve varlık Onun kudretine ve iradesine göre iki menzil gibi gayet kolay bir surette oraya gönderir ve getirir. İsterse bir günde isterse bir anda oradan çevirir. Varlıklar ve hiçbir şey hissetmeden bir anda yok ile var arasında gidip gelebilir. Bu da Allah’ın azamet ve kibriyası açısından mükemmel ve muazzam bir olaydır.
Ayrıca mutlak anlamda yokluk diye bir şey yoktur. İki zıddın beraber bulunması aklen caiz değildir. Allah’ın mutlak varlığı; mutlak yokluk manasını ve kavramını zaten imkansız kılıyor. Zira mutlak varlık yokluk manasını kabul etmez. Allah’ın sonsuz ilmi bütün varlıkları kuşattığı için faraza bir eşya cismani vücut noktasından yok olsa bile Allah’ın ilmindeki varlığı noktasından yine vardır. Yani her şeyin aslı ve özü vücud-u ilmîde vardır. Kelam alimleri eşyanın bu varlık mertebesine ayan-ı sabit demişler. Yani; eşyanın Allah’ın ilmindeki tasarım ve proje halidir. Eşyanın kudret dairesinde olan harici vücutları gider yerine ilim dairesindeki manevi vücutları kalır. Aslında eşyanın helak olması kudret ve ilim sıfatları arasındaki ani bir gidiş geliş demektir.
2. Eşyanın mana-yı ismi ve mana-yı harfi olmak üzerek iki yüzü vardır. Mana-yı harfi; eşyanın Allah’ın isim ve sıfatlarına ayna olması ve o isimleri talim ettirmesidir ki bu yüzü asla hiçlik ve yokluğa mahkum olamazlar. Zira isimler ebedi olmasından onların aynası olan eşya da onunla birlikte ebediyete mazhardır.
Eşyanın diğer yüzü olan mana-yı ismi ise; Allah’ın isim ve sıfatlarına değil kendi zatına ve nefse bakan yüzüdür. Ya da dinsiz ve inkarcının hevayi kurgusudur. Bu noktada kendi başına bir varlığa sahip olmadığı için hiçliğe ve yokluğa mahkumdur. İşte ayette yokluğa mahkum olacak eşyanın şu asılsız ve temelsiz geçici yüzüdür. (bk. Mektubat On Beşinci Mektup Altıncı Sual; Yirmi Dokuzuncu Mektup Dokuzuncu Kısım)
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi