- Nazara / göz değmesine karşı ne gibi tedbirler alınabilir?
- Büyüye karşı sirke tedavisi var mıdır?
- Göz değmesinin sebepleri nelerdir?
- Nazar değmesine karşı nazar boncuğu takılabilir mi?
Değerli kardeşimiz
Cevap 1:
İnsanı tesir altına alan hasta eden bazı vak’alar vardır ki tıp ilmi bunlar için kesin teşhise varamamıştır. Gerçek sebebi hakkında da açık bir bilgi verememektedir. İşte bunlardan birisi de “nazar etme ” “göz değme”dir. Nazarın gerçek olduğu nazar edilen kimsenin hastalanmasına hattâ ölümüne sebep olduğu da bilinen ve kabul edilen bir hakikattir.
Nazarın gerçek olduğunu ve insanın kaderiyle yakından alâkasının bulunduğunu ifade eden Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:
“Nazar haktır kader ile yarışan bir şey olsaydı nazar değme işi yarışıp onu geçerdi (kaderi değiştirirdi).” (Müslim Selâm: 42; İbni Mâce Tıb: 3)
Nazarın kaderle her ne kadar alâkası varsa da onun tesirini yaratan yine Cenab-ı Hakk'tır. Yoksa bizzat nazar eden kişi o hadiseyi meydana getirmiş değildir. Nazarı keskin olan kimse bir şeye baktığı anda Cenab-ı Hak o şeyde zararı yaratmaktadır. Çünkü iyiliği de kötülüğü de yaratan Allah’tır. Allah’ın iradesi dışında hiçbir şey meydana gelmez.
Nazar etmenin ölümü kişinin helâk olmasını netice veren cihetini Peygamberimiz (asm)'den öğreniyoruz. Câbir bin Abdullah’ın rivayet ettiği hadiste şöyle buyurulmaktadır:
“Göz değmesi haktır. Deveyi kazana insanı da kabre girdirir.” [Keşfü’l-Hafâ 2: 76 (Ebû Naim’den naklen)]
Böylece nazara uğrayan deve nasıl ki ölüp eti tencereye konuyorsa aynı şekilde nazar edilen kişi de hayatından olup mezara girebilmektedir. Hadis-i şeriften nazarın tesirinin yalnız insana bağlı kalmadığı bütün canlılara hattâ insanı dikkatini çeken hertürlü şeye de zarar verebildiği anlaşılmaktadır.
Asr-ı saadet'te geçen nazarla ilgili bir hadiseden mü’minin beğendiği bir şey karşısında nasıl davranması neler söylemesi gerektiği nazar etmenin din kardeşini öldürme sayılacağı nazara uğrayan ve nazar eden kimsenin neler yapması gerektiği hususunda geniş bilgiler çıkarmak mümkündür.
Sahabîlerden Amr bin Rebia Sehl bin Huneyf’i yıkanırken görür nazar eder. Sehl çarpılmış gibi yere yıkılır. Alıp Peygamberimiz (asm)'in bulunduğu yere götürürler. Durumu öğrenen Peygamberimiz (asm) “Kimden şüphe ediyorsunuz?” diye sorar. Sahabîler Amr bin Rebia’nın ismini verirler. Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) Amr’ı azarlayarak
“Sizden biriniz neden din kardeşini öldürüyor? Biriniz kardeşinde beğendiği hoşuna gittiği bir şey gördüğü zaman ona mübarek olması için dua etsin (Mâşallah Bârekallah gibi sözler söylesin)” buyurur.
Daha sonra Peygamberimiz (asm) bir miktar su ister ve nazar eden Amr’ın abdest almasını emreder. (İbni Mâce Tıb: 32 Müsned 3: 447)
Bir nevi abdest olan bu tatbikatı fıkıh âlimlerimiz şöyle tarif ederler: Bir kabın içine su konur. Nazar eden kimse bir avuç alır ağzını çalkar suyu kabın içine püskürtür. Sonra aynı sudan alarak yüzünü yıkar sonra sol eliyle su alarak sağ elini yıkar sağ eliyle de alarak sol elini bileklere kadar yıkar. Daha sonra sağ ve sol dirseklerini yıkar. Sonra dirseğini ve omuzu arasını yıkar. Sonra ayaklarını sağ ve sol dizini yıkar. Elini ve ayaklarını yıkarken kolunu ve dizinden aşağısını yıkamaz. Daha sonra sağ böğrünü aşağı doğru yıkar. Bütün bu organlarını yıkadıktan sonra su aynı kapta biriktirilir. Nazar eden kişi bu işi tamamladıktan sonra su kabını alarak nazar ettiği şahsın arkasında durup başına döker.(Neyevi Şerh-u Sahih-i Müslim 14 % 172-173) Kullanılan bu su pis sayılmamaktadır. Bunu Peygamberimizin (asm) bizzat kendi tatbikatından anlamaktayız.
Peygamberimizin kısaca tarif ettiği ve âlimler tarafından da genişçe izah edilen bu yıkamanın bilinmeyen pek çok hikmeti şüphesiz vardır. En azından nazar şüphesini gidermek için bu sünneti yapmak gerekir. Bu yıkama ve dökme işi sahabîler tarafından da zaman zaman tatbik edilmiştir.
Bu iş yapıldıktan sonra nazar eden kimse bereket duasında bulunarak “Mâşallah Lâ kuvvete illâ billah” derse meydana gelebilecek zararı Allah’ın gidereceği bildirilmektedir. Zaten bu yıkama işinin yapılması bir nevi fiilî duadır. Tesir ve şifa ise Allah’tan beklenmelidir.
Nazardan ve ondan gelebilecek şerden Allah’a sığınmalıdır. Hz. Âişe (ra)’den öğrendiğimize göre Peygamberimiz (asm) ona göz değmesine karşı rukye yapmasını (dua okumasını) emretmiştir.(İbni Mâce Tıb: 34)
Başka bir hadiste “Nazardan Allah’a sığınınız” (age. Tıb: 32) buyurularak şifayı Allah’tan istememiz tavsiye edilmektedir.
Peygamberimiz (asm)'in göz değmesi karşısında ondan korunmak için hangi duaları okuduğunu ve neler yaptığını Ebû Said el-Hudrî (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
“Resulullah (a.s.m.) (Cinlerin ve insanların nazarından Allah’a sığınırım gibi dualarla) cinlerin nazarından sonra da insanların nazarından Allah’a iltica ederdi. Sonra Muavvizetân (Felâk ve Nâs Sûreleri) inince bu sûrelere devam etti. Diğer duaları terk etti.” (age. Tıb: 34)
Şu halde nazar eden ve zarar verenler yalnız insanlar değildir. Aynı zamanda cinler de nazar edip insana zarar vermektedir. “Cinlerin nazarı oktan daha sür’atli geçer.” diyen bazı âlimler göz değmesini cinlerin çarpması ve nazar etmesi mânâsında da anlamaktadırlar.
Peygamberimiz (asm)'in tatbik ve tavsiye ettiği mânevî ilaçlardan başka yollara başvurup şifa aramak mü’mine yakışmaz. Cahiliye devrinde Araplar bazı hastalıklardan dolayı boyunlarına ve kollarına çeşitli âlet ve boncuklar takarlardı. Deva ve şifayı da o taktıkları şeylerden beklerlerdi. Şirk kokan inancına uymayan bu nevi işleri şiddetle yasaklayan Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Kim bir şey takarsa bütün işleri o taktığı şeye teslim edilir.” (Tirmizi Tıb: 24)
Böylece takılan o şeyin bir fayda vermeyeceği ayrıca kişinin bütün ümidini bizzat ona bağlamasıyla da inancına zarar geleceği anlaşılmış oluyor.
Nazardan korunmak için mânâsı bilinmeyen bazı muskalar yazıp kullanmak veya “nazar boncukları” takmak İslâm inancına uymayan bâtıl âdetlerdir. Bu gibi şeyleri insanın takınması caiz olmadığı gibi bir hayvana veya bir eşya üzerine takmak da aynı şekilde meşru değildir. Peygamberimiz (asm)'in haram saydığı bazı şeyler arasında nazarlık takınmak da sayılmaktadır.(Neseî Zînet: 17)
Bu işlere benzeyen ve halk arasında "mum eritmek" "kurşun dökmek" veya "ot yakıp hastanın başının üzerinde gezdirmek" gibi hiçbir mânâsı olmayan tatbikatlara tevessül etmemek lâzımdır. Çünkü Cenab-ı Hak her türlü derdi verirken meşru olarak dermanını da yaratmıştır.
Mü’min ölçü olarak sünneti almalı o çizgiden çıkmamaya çalışmalıdır. İstikamet ancak bu yolla mümkündür.(bk. Mehmed Paksu Helal-Haram)
Cevap 2:
Nazardan Korunma Tedbirleri
Nazara karşı su ile tedaviyi Peygamberimiz uygulamıştır. Ancak büyü veya nazara karşı sirke ile tedavi uygulamasını bilmiyoruz.
Gözdeğmesi (nazar) illetine yakalanmadan önce korunmak için şu tedbirler alınmalıdır:
1) BİRİNCİ TEDBİR: Sabah ve akşam koruyucu dua evrad ve zikirlere devam edilmelidir.
Onları okuyan kimseyi Allah (c.c.) nazardan muhafaza buyurur. Okunacak sure ve dualar çoktur.
Bazıları şunlardır: Fatiha Suresi Ayetü'l-Kürsî Felâk Suresi Nâs Suresi
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in okuduğu muhtelif dualar. Nazara karşı şu duayı okumalıdır:
"Yarattığı şeylerin şerrinden Allah (c. c.)' in tam olan kelimelerine sığınırım." (Ebu Davûd Tıp 19; Dârimî İsti'zan 48; Muvatta İsti'zan 34; Ahmed b. Hanbel 4/430)
Yine şu duayı okumalıdır:
"Bütün şeytanlardan zararlı hayvanlardan Kem gözlerden Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığınırım.
Hiçbir iyinin ve kötünün yapamadığı ve Allah (c. c.) 'in yaratıp vücuda getirdiği bütün şerlerin şerrinden
Gökten inenlerin ve göğe çıkanların şerrinden
Yerde bitenlerin ve yerden çıkanların şerrinden
Gecenin ve gündüzün fitnelerinin şerrinden
İyilik için kapı çalan hariç gece ve gündüz her kapı çalanın şerrinden Allah (c. c.) 'ın tam olan kelimelerine sığınırım.
Ey Rahman (olan Allah'ım)." (Buharî Kitabü'l-Enbiya 10; Müslim Kitabu'z-Zikr 54 55)
Yine şu ayeti okumalıdır:
"Doğrusu inkâr edenler Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi! Hâlâ da (senin için) mutlaka o delidir diyorlar. Halbuki Kur'an bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir."(Kalem 68/51 52.)
İnsanların ahvâline bakan kimse nazar konusunda onlarda bir umursamazlık olduğunu görür. Oysa ki bilhassa bebeklerin ve küçük çocukların şeriata uygun dualarla nazardan korunmaları gerekir.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'ı şu dua ile koruyordu:
"Sizi bütün şeytanlardan zararlı hayvanlardan kem gözlerden Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığındırırım." (Buharî Abdullah b. Abbas'dan rivayet etmiştir.)
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz torunları olan Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'a hitaben yine şöyle derdi:
"Şüphesiz ki sizin atanız (İbrahim Aleyhisselâm) İsmail'i ve İshak'ı onlarla koruyordu." (Buharî İbn-i Abbas'dan rivayet etmiştir.)
2) İKİNCİ TEDBİR: Nazar değmesinden korunma yollarından biri de korktuğu ve şüphelendiği kişilerin yanında güzelliklerini teşhir etmemelidir.
Hafız el-Bağavî "Şerhü's-Sünne" eserinde anlattığına göre Hz. Osman b. Affan (r.a.) çok güzel bir çocuk görmüştü. Bunun üzerine onu nazardan korumak için çocuğun velisine şöyle dedi: "Bu çocuğun çenesine siyah boya sürerek onun güzelliğini kamufle ediniz."
3) ÜÇÜNCÜ TEDBİR: Göz değmesinden korunma yollarından biri de görüp beğendiği bir şey hakkında gören kişinin bereketle dua etmesidir.
Bir kimse kendi gözünün başkasına zarar vermesinden korkarsa ona baktığı zaman şöyle demelidir:
"Allah (c.c.) onu sana mübarek etsin."(Benzer ifade ile bk. Ebu Davud. Nikâh 36; Tirmizî Nikâh 7; İbn-i Mâce Ezan 2; Ahmed b. Hanbel Müsned 3/281.)
Veya şöyle demelidir:
"Ya Rabbi! Ona mübarek eyle."(Benzer ifade ile bk. Müslim Zühd 74; Ebu Davud Vitir 31; Nesaî Zekât 12; İbn-i Mâce Zühd 8; Ahmed b. Hanbel müsned 3/108 188 5/77.)
Yahut şöyle demelidir: "Mâşâallah (Allah ne güzel yapmış) Allah'tan başka kuvvet (sahibi) yoktur." (Ebu Davud Edeb 101.)
Ya da buna benzer dualar etmelidir. O zaman Allah (c.c.)'ın izni ile zarar defolur gider.
Kendi nefsinden başkasına nazar değmiş olmasından şüphelenen ve endişe duyan kimsenin yapması gereken şey Allah (c.c.)'dan korkması ve gözdeğmesine sebep olabilecek şeylerden sakınmasıdır. Bunun için Allah (c.c.)'ı çokça zikretmeye devam etmelidir. İnsanlardan hoşa giden bir şey gördüğü zaman Allah (c.c.)'dan onu mübarek kılmasını dilemelidir.
Yüce Allah (c.c.)'ın insanlara vermiş olduğu nimetlere kesin olarak hased etmemelidir. Çünkü eğer onlara hased ederse sanki Rabbine karşı itirazda bulunmuş gibi olur.
Cevap 3:
Nazar Değmesinden Sonra
Yukarıda nazar değmemesi için alınacak tedbirler ve korunma çareleri açıklanmıştı. Nazar değdikten sonra da şeriata uygun çareler vardır. Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde bu hususa işaret eden deliller bulunmaktadır.
Yine şu sure ve ayetler dua maksadıyla okunmalıdır:
a) Fatiha Suresi
b) Ayetü'l-Kürsî
c) Felâk Suresi
d) Nâs Suresi
e) Ayrıca Cebrail Aleyhisselâm'ın Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e okuduğu ve öğrettiği şu dua okunmalıdır:
"Allah (c. c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim). Sana eziyet veren her şeyin şerrinden her nefsin yahut hased edenin kem gözünün şerrinden Allah (c.c.) sana şifa versin. Allah (c.c.)'in ismi ile sana rukye ederim." (Buharî Kitabu't-Tıb 38; Müslim Kitabu's-Selam 40; Ebu Davud Kitabu't-Tıb. 19; Tirmizî Kitabu'l-Cenâiz 4; İbn-i Mâce. Kitabu't-Tıb 36. 37; Ahmed b. Hanbel Müsned. 6/332.)
Yine Resûlüllah (s. a.v.) Efendimiz'in bir hastalığı olduğu zaman Cebrail Aleyhisselâm gelir ve şu duayı okurdu:
"Allah (c.c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim). Allah (c.c.) bütün hastalıklardan sana şifa versin. Hased ettiği zaman hased edenin şerrinden ve bütün kem gözlülerin şerrinden (seni korusun.)" [Müslim Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet .etmiştir.]
Bazı İslâm büyüklerinden nakledilmiştir ki; gözden sakınmanın şartı iyilikleri güzellikleri zînetleri gizlemektir. Bir kimsenin kendisini ailesini veya çocuğunu süsleyip el âleme teşhir etmesi uygun değildir. Allâme İbnu'l-Kayyım diyor ki:
"Kim bu duaları okuyup tecrübe ederse faydasının derecesini ve ona ne kadar çok ihtiyaç bulunduğunu anlar. Bu dualar nazar edenin tesirine mâni olur. Onu okuyan kimsenin imanının kuvvet derecesine göre nazarın etkisini giderir. Çünkü bu dualar silahdır. Silah ise kullanana göre etkili olur."
Abdullah es-Sâcî (r.a.)'ın anlattığına göre kendisinin çok güzel bir devesi vardı.
Birgün devesine binerek yol arkadaşları ile beraber sefere çıktı. Yolculardan biri vardı ki gözü değerdi. Bu durumu bilenler Abdullah'ı uyardılar. Devesini o adamın gözünden sakınmasını söylediler. Abdullah o adamın devesine bir zarar veremeyeceğini söyleyip pek aldırmadı. Abdullah'ın sözlerini ve davranışını da o adama anlattılar. Adam kendisini ispat etmek için Abdullah'ı kollamaya başladı. Bir mola sırasında Abdullah oradan ayrılınca adam hemen gelerek deveye nazar etti. Biraz sonra deve hastalanıp yere düştü. O sırada Abdullah da çıkageldi. Deveyi o vaziyette görünce neler olduğunu sordu.
Dediler ki: "Sen gidince hemen o adam gelip deveye nazar etti. Hayvana bakınca o da bu hâle geldi."
Bunun üzerine Abdullah: "O adamı bana gösterin" dedi. Onlar da gösterdiler. Abdullah adamın yanına varıp karşısında durdu. Sonra şu duayı okudu:
"Allah (c.c.)'ın ismiyle hapsedenin hapsinden kuru taşın (şerrinden) yakıcı kıvılcımın (şerrinden Allah 'c.c.)'a sığınırım). Nazar edenin gözdeğmesi kendi aleyhine dönsün ve en sevdiği kişinin üzerine dönsün."
"Gözünü çevirip de (sema' ya) bak! Bir bozukluk görüyor musun? Sonragözünü iki kez çevir de yine bak. Göz hor hakir bitkin ve ümidini kesmiş olarak tekrar sana döner." (Bu duanın son kısmı Mülk Suresi'nin 3. ce 4. ayetleridir. bk. Mülk 67/3-4..)
Abdullah es-Sâcî bu duayı okuyunca gözdeğmesi kalktı. Allah (c.c.)'ın izni ile devesi iyileşti.
Cevap 4:
UYARILAR
1) BİRİNCİ UYARI: Gözdeğmesi (nazar) bazan insanlardan olur bazen de cinlerden olur.
Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme (r.a.)'dan rivayete göre Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz evinde bir kız görmüştü. Kızın yüzünde bir değişme farketti ve şöyle buyurdu:
"Ona rukye yapınız (okuyup üfleyiniz). Çünkü onda gözdeğmesi (nazar) vardır." (Buharî ve Müslim Ümmü Seleme'den rivayet etmişlerdir.)
Hafız el-Bağavî diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar değmesine işaret ederken cinlerden nazar değmiş olacağını kasdetmiştir."
Deniliyor ki: "Cinlerin nazar etmesi mızrak ucundan daha tesirlidir." Şüphe yok ki insan kirli elbiselerini değişmek için çıkardığı vakit yahut tuvalet ihtiyacını gidermek için ya da bir başka sebeple avret yerini açtığı vakit cinlerin nazarından korunmak için dua etmelidir. Bu da Cenab-ı Hakk'ın ismini zikretmekle olur.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Onlardan (insanlardan) biri helaya girdiği zaman başka bir rivayette elbisesini çıkarıp bir yere koyduğu zaman bismillah demesi cinlerin gözleri ile Âdemoğlunun avret mahallinin arasında bir perdedir." (Tirmizî. Sünen'inde ve Ahmed b. Hanbel de Müsned'inde rivayet etmişlerdir.)
2) İKİNCİ UYARI: Cenab-ı Hakk'ın ihsan ettiği sağlığı güzelliği nâil olduğu nimetler ve sair sebeplerle gözdeğmesine hazır olan kimse daima tedbirli olmalı ve kendisini teşhir etmemelidir.
Özellikle kadınlar kendi güzelliklerini ve bilhassa kız çocuklarının güzelliklerini aşırı derecede teşhir etmemelidirler. Çünkü bunun sonucunda birçok üzücü olaylara şahit olunmaktadır.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Esma binti Umeys (r.a.)'a hitaben şöyle buyurmuştur:
"Bana ne oluyor ki kardeşoğullarının cisimlerini zayıf görüyorum! Yardıma muhtaç duruma gelmişler." [Müslim Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir]
Bunlar Hz. Cafer b. Ebu Tâlib'in çocukları idiler. Esma dedi ki: "Onların bir hastalıkları yok. Fakat onlara nazar değdi."
Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: "(O halde) sen onlara rukye yap. (okuyup üfle.)"(Ahmed b. Hanbel Müsned III/333.)
3) ÜÇÜNCÜ UYARI: İnsanlardan bazıları rukye tedavisi (okuyup üfleme) talep ettikleri zaman okuyan kişinin inancının sağlam olup olmadığını maksadını ilmini araştırmıyorlar. Bu sebeple de sahtekârlara büyücülere ve kötü maksadlı olanlara yöneliyorlar. O bozguncular yapıcı olmaktan çok yıkıcıdırlar. Hatta onların içinde niceleri vardır ki haram olan şeyleri yahut bid'atları ya da şirk olan şeyleri insanlara emrederler. Böyle kimselerin şerlerinden muhafaza etmesini Yüce Allah (c.c.)'dan dileriz.
Rukye (okuyup üfleme) talep eden kimseye gereken şey dikkatli olması ve işini sağlam apmasıdır. Yani ya kendisi okumalı Yahut da buna ehil olan imanlı ve ihlâslı kimseleri bulmalıdırlar. Şunu da iyi bilmelidir ki; eğer şeriatın uygun gördüğü şartlar uygun olmazsa rukye yapmak caiz olmaz.
Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssasını anlatan şu ayetin mânâsını derin derin düşünmeliyiz:
"Ayrı ayrı kapılardan (şehre) girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben ona güvenip dayandım. Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar."(Yusuf 12/67)
Bilmelidir ki gözdeğmesinden (nazardan) korunmak ve onu tedavi etmek ancak Allah (c.c.)'dan ve onun Resûlü'nden gelen şeylerin doğruluğuna inanmakla mümkün olur. Eğer bu konuda şüphe ve tereddütleri olursa ilacın tesiri de azalır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet