Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Vesvese tabîatımızın ve yaratılışımızın bir parçasıdır. İrâdemiz dışı ve ansızın gelir; bazen bizi rahatsız eder bazen uyandırır îkaz eder. Bazen inanç ve itikat meselelerinde gelir o; ve içimize şüpheler atar. Bizi araştırmaya ve doğruları bulmaya sevk eder. Bazen namazın içinde namazla ilgisi olmayan bir hatıranın tahriki şeklinde gelir; namazdaki huzurumuzu ve huşûumuzu bozar. Bazen yine namazla ilgili namazda bir yerlerin eksik kaldığı tarzında gelir; ve namazımızda bir eksikliğin var olduğu zehâbına kapılırız. Bazen abdest alırken gelir ve abdest âzâlarımızda kuru bir yer var olduğunu zannederiz ve uzuvlarımızı yıkadıkça yıkarız. Bazen temizlik üzerinde ifrata varan bir titizlik şeklinde gelir; ve üstümüzü-başımızı oturup kalktığımız yerleri durmadan inceler dururuz.
Misalleri arttırmak mümkün. Fakat bir konuda müsterih olalım ki insan vesvesesiz olmaz; vesvese insansız olmaz. Çünkü melek değiliz! İmtihan dünyasındayız. Başımız şeytanla dertte.
Olmadık şeylerden kuşku duymak ve bunu bir hastalık haline getirmek vesvesenin ifrat yani aşırı duyarlılık halidir. Bu haldeki aşırı vesveseye imkân ve fırsat tanımayalım; yüz vermeyelim. Vesvesenin aşırı olanı tam bir hastalıktır. Ancak bu hastalığın tedavisi mümkündür. Hattâ bir bakıma tedavisi kendi elimizde kendi performansımızın içindedir. Böyle ifrat derecedeki vesvesenin nasıl tedavi edilebileceğini Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Yirmi Birinci Söz'de îzah eder. Bu derecedeki vesvese için Bedîüzzaman Hazretleri tek cümleyle der ki:
"(Vesvese) Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür."1
Demek ifrat derecedeki vesvesenin tedâvîsi kendi elimizde kendi yaklaşımımızda gizlidir. Bu durumda vesvese fazla rahatsız ettiğinde dînimizin temel ölçülerini yeterli görüp vesvesemizi susturacağız. Meselâ lavaboya girerken üzerimizi toplayıp söz gelişi paçamızı kollarımızı sıvayıp sıçratmamaya özen göstererek suyu kullandığımızda artık kalbimiz buna kanaat etmeli bunu yeterli görmeli. Yeterli görmüyorsa daha fazla titizlik istiyorsa biz de buna kulak asmayalım önemsemeyelim. Ehemmiyet vermeyelim ki şişmesin. Büyütmeyelim ki büyümesin.
Namaz kılarken de böyle. Namazın rek'atleri konusunda bazen içimize şüpheler düşer vesveseler girer. Tam selâm vereceğimiz esnâda içimizde bir şüphe: Dört rek'at mi kıldım üç rek'at mi kıldım? Eyvah! Namazım fâsit mi oldu sahih mi oldu? Oysa aslında -genelde- namazımız tamdır. Bu durumda da eğer böyle vesveselerle çok sık karşılaşıyor isek; buna hiç itibar etmemeli selâmı vermeli ve tam kıldığımızı kabul ederek namazdan çıkmalıyız. Yani bu vesvesenin hastalık haline gelmesine izin vermemeliyiz. Eğer ilk defa veya çok nadir olarak böyle bir vesvese ile karşılaşmışsak düşünürüz karar veremezsek üç kıldığımızı kabul ederek -çünkü üçte kesinlik vardır- kalkıp bir rek'at daha kılar ve sehiv secdesi yaparız.
İnsanın aklına ve kalbine gelen vesveselerden dolayı hesaba çekilmez ve bir mesuliyeti de yoktur. Ne zamanki bu vesvese inanç ve amele menfi etki ederse o takdirde zararı olur.
Dipnotlar:
1. Bedîüzzaman Sözler s. 248.
İlave bilgi için tıklayınız:
Vesvese nedir; nedenleri hakkında bilgi verir misiniz?..
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi