Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
İnsan başkasına haksızlık yapmaktan sakınacağı gibi başkalarını haksızlık yapmaktan da alıkoymağa çalışmalıdır. Bu bir görevdir. Şu var ki kendimize yahut bir başkasına yapılan haksızlığı giderme konusunda bazı İslamî ölçüler vardır. Bunlara uyulması gerekir.
Mesela "bir kötülük bir haksızlık görüldüğünde onun el ile olmazsa dil ile önlenmesi o da olmazsa kalben o işe karşı olmakla mukabele edilmesi" Peygamberimizin (asm) bir emridir. Bu hadis-i şerifi yetkili alimlerimiz şöyle açıklamışlardır: Münkeri yani kötülüğü el ile men etmek devletin ve diğer yetkililerin vazifesidir. Dil ile met etmek ise alimlerin bu konuda bilgi sahibi olan kişilerin vazifesidir. Elinde bir yetki olmayan o kötülüğü dil ile önleyecek ilim gücünden de mahrum bulunan kimseler ise kalpleriyle buğz edecekler yani o kötülüğe iç alemlerinde karşı çıkacaklardır.
Buna göre bir haksızlığa maruz kalındığında onun izalesi için yetkili makamlara müracaat etmek o kötülüğü önleme gücüne sahip kişiler varsa onların devreye girmesini sağlamak gerekir. Bütün bunların bir sonuç vermediği hallerde ise kişinin o hakkını alması mahşer meydanındaki büyük hesap gününe kalmış demektir.
Hakkını helal etme meselesine gelince bu bir fazilettir; kişi kendi hukukuna karşı yapılan tecavüzleri dilerse affedebilir. Mümin kardeşinden gördüğü bir kötülüğe karşı misliyle yahut daha fazlasıyla mukabele etmeyip af yolunu tutanlar bunun büyük ücretini ahirette mutlaka görürler. Ancak haklarını isteme hakları da saklıdır. Tercih kişinin kendisine kalmıştır. (Prof.Dr. Alaaddin Başar)
Beddua ettiğiniz takdirde bu kabul olabileceği gibi kabul olmaya da bilir. Ancak her halukarda bu insan ahirette cezasını çekecektir. Şu kadarı da var ki bir insanın ıslah olmasını istemek ahiretinin berbad olmasını istemekten daha iyidir. Siz de o duruma düşebilirdiniz ve sizin için nasıl bir tavır sergilenmesini isterdiniz. Siz beddua etseniz de etmeseniz de o kimse hak ettiği cezayı ahirette çekecektir. Her halde siz o insanı cehennem ateşinde görseydiniz acıyıp cehennemden çıkması için hakkınızı helal etmeyi isterdiniz.
Rasûlüllah Efendimiz (asm):
"Ben lânetçi olarak gönderilmedim." (Müslim birr 87)
buyurur. Bir mü'mine lânet (Beddua) etmenin onu öldürmek gibi olduğunu bildirir. (Buhârî edep 44)
Peygamber Efendimiz (asm) beddua etmekten kaçınırdı. Kendisinin lânet eden değil aksine rahmet peygamberi olduğunu söylerdi. Mekke döneminde İslâmî tebliğ etmek üzere Tâif'e gittiğinde orada kötü bir davranışla karşı karşıya kalmış; dönüşte taş yağmuruna tutulmuş mübarek ayakları kanlar içerisinde kalmıştı. O sırada Allah tarafından kendisine "onlar aleyhinde yapacağı bedduanın kabul edileceği dilerse onları helâk edeceği" bildirilmiş fakat Peygamber Efendimiz (asm) "Hayır belki bunların sulbünden sana ibadet edecek çocuklar doğar yâ Rabb." demişti. Uhud'da dişini kıran yüzünü yaralayan düşmanları için:
"Allah'ım! Kavmimi hidayete erdir çünkü onlar yaptıklarını bilmiyorlar." (Tecrîd-i Sarih Tercümesi IV / 314)
diye dua etmiştir. Bütün çalışmalara rağmen İslâmiyeti kabul etmeyen Devs kabilesine beddua etmesi istenince:
"Yâ Rabbi! Devs kabilesine hidayet eyle de onları bizim saflarımıza kat." diye dua etmişti. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi VIII / 344)
Bununla beraber Peygamber Efendimiz (asm)'in zaman zaman Allah düşmanlarına beddua ettiği de olmuştur. Bi'r-i Mâûne'de yetmiş İslâm davetçisini şehît eden Kilab kabîlesine Resulullah (asm) bir ay süre ile beddua ve lânet etmişti. Kâbe'de namaz kılarken kendisiyle alay eden müşriklere de beddua etmiş Bedir muharebesinde yere serildiklerini gözleriyle görmüştü. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi X; 43-45) Hendek muharebesinde Medine önlerinde toplanan düşmanın perişan olup dağılmaları için dua etmiş bunun üzerine geceleyin ansızın doğudan kopan fırtına düşmanın altını üstüne çevirmişti. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi VIII / 342-343)
Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki Müslüman günahkâr da olsalar Müslümanlara beddua etmekten sakınmalı fakat gerektiğinde açıkça din düşmanlığı yapanlara beddua ve lânet etmeyi dini bir görev bilmelidir.
(bk. Şamil İA md. BEDDUA)
Durak PUSMAZ
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi