Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Vahiyle ilgili peygamberimiz aleyhissalatü vesselam ve bize malum olan semavi din peygamberlerinin vahiy için gittiği bir dağ ifadesi var. Bu peygamberlerin dağlara gitmelerinin hikmeti nedir?
- Niçin Hz. Peygamberimiz vahiy için Hira’ya Hz. Musa Tuva’ya giderdi?
Değerli kardeşimiz
- Hz. Musa peygamber olmadan önce Tuva dağına gittiğine dair elimizde bir bilgi yoktur.
“Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü kutsal vâdi Tuvâ'dasın.” (Tâhâ 20/12)
mealindeki ayette ifade edildiği üzere Hz. Musa’nın Tuva’ya gitmesi vahiy aldığı zaman diliminde tahakkuk etmiştir.
Tuva ayette vadi olarak geçmiştir. Ancak Hz. Musa bu vadinin yukarısında yer alan yüksek bir tepeye çıkmış olabilir.
Bununla beraber Hz. Musa’nın en çok vahiyle muhatap olduğu yer Tur dağıdır.
Hz. Muhammed (asm)’in peygamberlikten bir müddet önce Hira dağına çıkıp orada tefekkürî bir ibadet yaptığı ve ilk vahyi de orada aldığı bilinmektedir.
Bu kısa giriş bilgiden sonra asıl konumuz olan “Vahyin ilk defa yüksek yerlerde söz konusu olmasının hikmeti”ni şöyle açıklayabiliriz:
- Vahiy ilahi kimliğiyle manevi olarak en yüksek makamda olduğu gibi Hz. Cebrail de onu yukarıdan/semadan/beytu’l-izze’den alıp getiriyor. Örneğin Kur’an için “nüzul=iniş-inmek Tenzil=indirmek” kavramlarının kullanılması da onun semadan yere indirilmesini ifade eder. İlahi hikmet yüksek bir makamda olan vahyin ilk indirilmesini yüksek bir mekânda indirilmesini ön görmüştür. Çünkü söylenen sözlerin “mukteza-yı hale mutabakat” etmesi bir belagat olduğu gibi yapılan fillerin mevcut duruma uygun olması da bir belagat üslubudur.
İşte her yönden yüksek bir makama sahip olan vahiylerin ilk inişlerinin yüksek bir dağda tahakkuk etmesi de böyle bir belagat üslubunu göstermektedir.
- Keza insanların nazarında yüksek makamda olanların yüksek yerlerde oturmaları esastır. Allah’ın vahyi en yüksek makamdadır. Allah’ın elçileri en yüksek makamdadır. Vahyin ilk defa dağ gibi yüksek yerlerde gelmiş olması da bu beşeri algı bakımından da önemlidir.
- Keza Kur’an’da “Rahman’ın Arşa istiva ettiği” belirtilmiştir. Diğer taraftan da “Rahman Kur’an’ı öğrettiğine” vurgu yapılmıştır.
Demek ki Kur’an ve diğer semavi kitaplar Arş-ı a’alanın (yüksek arşın) sahibi olan Allah’ın kelamı olduğu için zeminin en yüksek yerleri olan bir anlamda “arş-ı ferşi” (yerin arşı) sayılan dağlarda inmesi bu “yükseklik” mefhumu bakımından da son derece manidardır.
- Keza füyuzat-ı ilahiyenin o kutsallığın en yüksek mertebesinde olan tezahürlerinin yerdeki yüksek simalarda yüksek mekânlarda ortaya çıkması eşyalar arasındaki münasebeti gözeten ilahi hikmet bakımından da önem arzetmektedir.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi