- Bazıları mucizenin sadece nübüvveti ispatlamak için verildiğini söylüyorlar. Delilleri ise İsra 17/59 ayetindeki "... Biz mucizeleri sadece korkutmak için göndeririz." kısmı.
- Mesela İsra mucizesi kafirlere değil Peygambere gösterildiğinden mucize sayılmaz diyorlar.
- Mucizenin sadece kafirlere ve nübüvveti ispatlamak için verilmediğini Kuran ayetleri ile ispatlar mısınız?
Değerli kardeşimiz
Peygamberler Allah’ın elçileri olduklarını açıklamak ve insanları hakka davet etmekle görevlidirler. Onlar peygamber olduklarını açıktan ilan ettikten sonra aklî ve mantıkî deliller kullanarak Allah'ın birliğini ve dinin özünü anlatmaya çalışırlar.
Bu delillerle yetinmeyen inkarcılar onlardan doğruluklarını gösteren mucizeler getirmelerini isterler. Bu talep karşısında peygamberler nübüvvetin temel delili olan mucizelerini ortaya koyarlar. Bunlara hidayet mucizeleri denilir.
İşte peygamberliğin temel delili olan bu hidayet mucizelerinin özünde tehaddî (meydan okuma) özelliği de vardır. Nitekim hidayet mucizeleri öncesi ve sonrasıyla değerlendirildiğinde bunlarda çok açık bir meydan okumanın var olduğu görülür.
Hz. Salih'in deve mucizesi Hz. Mûsa'nın asası ve parıltılı eli Hz. İsa'nın ölüleri diriltmesi hastaları iyileştirmesi ve Hz. Muhammed'in Kur'an mucizesi hem ortaya konma şekli hem de muhteva bakımından tehaddî özelliği taşımaktadır. Örneğin Kur'an'ın insan ve cinler dahil bütün şuurlu varlıklara seslenerek bir benzerinin asla yapılamayacağını ısrarla vurgulamasında olduğu gibi tehaddî / meydan okuma vasfı hidayet mucizelerinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Kuran'da zikredilen diğer nusret ikram ve helak türü mucizeler her ne kadar olağanüstü iseler de tehaddi özelliği taşımamaktadırlar. Bu tür mucizelerin ortaya konulmasındaki gaye farklıdır.
Gaye ve hedefleri bakımından mucizeler hidayet nusret ikram ve helak mucizeleri olmak üzere dört çeşittir:
Kur'an'da zikredilen hidayet mucizeleri hissî aklî ve haberi (gaybi haberler) olmak üzere üç şekilde değerlendirmek mümkündür. Buna göre;
- Hz. Salih'in devesi(A'râf 7/73; Hûd 11/64; Şuarâ 26/155; Kamer 54/27)
- Hz. Musa'nın asasının ejderhaya dönüşmesi(A'râf 7/107 117-118; Tâhâ 20/19-21 65-69; Şu'arâ 26/32 45; Neml 27/10; Kasas 28/31)
- Hz. Musa’nın elinin beyaz bir ışık saçması (A’râf 7/108; Tâhâ 20/22; Şu'arâ 26/33; Neml 27/12; Kasas 28/32)
- Hz. İsa'nın çamurdan yaptığı kuşu canlandırması doğuştan körlerle alacalı hastaları iyileştirmesi ölüleri diriltmesi(Âl-i İmrân 3/49; Mâide 5/110)
- Hz. Peygamber'den zuhur eden ayın ikiye yarılması ağacın yürüyüp gelmesi taşın konuşması ağaç kütüğünün inlemesi devenin şikayeti kızartılmış koyun etinin zehirli olduğunu haber vermesi
hissî hidayet mucizelerine birer örnektir.
- Hz. İbrahim'in hücceti ve Hz. Muhammed'in Kur'ân mucizesi(Bakara 2/23-24; Hûd 11/13-14; İsrâ 17/88; Tûr 52/33-34) ise aklî hidayet mucizelerine örnek teşkil etmektedir.
- Diğer taraftan Hz. İsa'nın evlerde yenilen ve biriktirilen her şeyi bildiğini söylemesi ve Hz. Muhammed'in Rumların galibiyetini bildirmesi de haberihidayet mucizelerindendir.
Örneğin;
- İsrailoğullarının ihtiyacı anında Hz. Musa'nın kayadan su çıkarması (Bakara 2/60; A'râf 7/160)
- Acıktıklarında gökten kudret helvası ve bıldırcın indirmesi (Bakara 2/57; A’râf 7/160; Tâhâ 20/8)
- Sıcaktan bunaldıklarında gölgelenmeleri için bulut getirmesi (Araf 7/160)
- Havarilerin isteği üzerine Hz. İsa'nın gökten yiyecek dolu bir sofra indirmesi (Mâide 5/112-115)
- Hz. Peygamberle ilgili olarak Bedir savaşında meleklerin Müslümanlara yardım etmesi(Âl-i İmrân 3/123-128)
- Yine Bedir'de beklenmedik bir şekilde yağmurun yağması(Enfâl 8/9-11)
- Düşmanlarının çokluğuna rağmen Hz. Peygamber'e zarar verememiş olmaları
Kur'an'da zikredilen yardım mucizelerinden bazılarıdır.
Diğer taraftan peygamberlerin ve ona inananların kafirlerin zulmünden kurtarılması ve helak mucizeleri gelmeden önce o beldeden uzaklaştırılmış olmaları da bu türdendir. (Bakara 2/50; A'râf 7/72 141; Hûd 11/58 66 81; Yûnus 10/90; Hicr 15/59 65; Tâhâ 20/80; Enbiyâ 21/74; Şu’arâ 26/65; Neml 27/53; Sâffât 37/134-135; Fussilet 41/17-18; İbn Teymiyye Nübüvvât 53 vd.).
Kur'an'da bu tür mucizelere ilâhî destek anlamında "nusret" adı verilir. (Bakara 2/214; Âl-i İmrân 3/123; Enfâl 8/10; Tevbe 9/25; Rum 30/47)
Nusret / yardım mucizeleri peygamberlerin diğer mucizelerinden farklı olarak fevkalâde amelî sonuçlar meydana getirirler. Örneğin asanın ejderhaya dönüşmesinde İsrailoğulları için amelî bir fayda yoktur. Fakat Hz. Musa asasıyla kayadan pınarlar fışkırttığı zaman İsrailoğulları bundan su içmiş ve hayatlarını devam ettirmişlerdir. (Şibli Asrı Saadet II 360)
Bunlar sadece peygamberler ve bazı seçkin kulların imanlarını artırmak ve onları taltif etmek üzere zuhur eden harikulade olaylardır. Bu tür harikulade olayların muhatapları ya peygamberler ya da onların çevresinde bulunan seçkin müminlerdir.
- Hz. İbrahim'in yeniden dirilişin nasıl olacağını öğrenmek istemesi üzerine Allah'ın parçalara ayrılmış bir kuşu diriltmesi (Bakara 2/260)
- Hz Yûnus'un balık tarafından yutularak denizde boğulmaktan kurtarılması (Enbiyâ 21/87-88; Sâffât 37/139-146)
- Hz. Yâkub'un çok uzak bir mesafeden oğlu Hz. Yûsuf'un kokusunu alması ve kör olan gözlerine oğlu Yûsuf'un gömleğini sürünce görmeye başlaması (Yûsuf 12/94-96)
- Havarilere indirilen sofra mucizesi (Mâide 5/112-115)
gibi hadiseler Kur'an'da zikredilen ikram mucizelerine örnek teşkil eder.
Peygamberler öncelikle aklî delillere dayanarak kendi toplumlarını imana davet etmiş ve bu süreç içerisinde çeşitli irşâd mucizeleri de göstermişlerdir. Buna rağmen peygamberlere inanmayan onları ısrarla inkar edip aşağılayan ve eziyet edip öldürmeye teşebbüs edenler kendilerini yok edecek helak mucizeleri talep etmişlerdir.
Kafirlerin azap istemeleri ile ilgili birçok ayet vardır.(Örn. için bk. En'âm 6/57-58; A'râf 7/70 77; Hûd 11/8 32; Ankebût 29/29; Yâsîn 36/48).
İman etmeye meyilli olan bütün insanlar inandıktan sonra geriye küfürde ısrar edip bu tutumlarını hiçbir şekilde değiştirmeyeceğini açıklayan inkarcılar kalmış ve peygamberler son seçenek olarak onların helak edilmesini temenni etmişlerdir.
Örneğin
- Hz. Nuh bütün gayretlerine rağmen kafirlerin ıslah olmayacağına kanaat getirdiğinde "Ey Rabbimi! Yeryüzünde bacası tüten tek bir kafir bırakma..." (Nûh 71/26) diye dua ederken
- Hz. Musa da Firavun ve avanesinden ümidini kestiğinde "...Ey Rabbim! Onların servetlerini yok et ve kalplerini körelt ki acı azabı görmeden iman etmesinler." (Yûnus 10/88) diye Allah'a yakarmış ve inkarcıların yok edilmesini dilemiştir.
Helak mucizeleri çoğu defa fırtına yıldırım korkunç bir çığlık tufan zelzele ve benzeri tabii afetler cinsinden gerçekleştiği gibi (Ankebût 29/40) düşmanlar tarafından katledilmek şeklinde de tezahür etmiştir.
Kur'an helak mucizelerinin zuhurundan önce peygamber ve kendisine inananların o beldeden uzaklaştırıldığını bildirir. Nitekim;
- Hz. Nûh ve kendisine inananlar gemiye sığınmış(Hûd 11/41-2 48; Enbiyâ 21/76; Şuarâ 26/119; Ankebut 29/15)
- Hz. İbrahim Nemrut'un ülkesinden hicret etmiş(Meryem 19/49; Enbiyâ 21/71; Sâffât 37/99-100.)
- Hz. Mûsâ İsrailoğullarıyla birlikte Mısır'dan kaçmış(Bakara 2/50; A'râf 7/141; Hz. Yûnus (10/90; Tâhâ 20/80; Şuarâ 26/65)
- Hz. Hud (Hûd 11/58)
- Hz. Salih(Hûd 11/66; Neml 27/53; Fussilet 41/17-18)
- Hz. Şuayb (Hûd 11/94)
- Ve Hz. Lût(Hûd 11/81; Hicr 15/59 65; Enbiyâ 21/74; Saffât 37/134-135)
inkarcıların diyarını terk etmiş oldukları andan itibaren helak mucizeleri vuku bulmuştur.
Diğer taraftan;
Nuh kavminin tufanı(A'râf 7/59-64; Yûnus 10/71-73; Hûd 11/42-43; İsrâ 17/17; Enbiyâ 21/76-77; Şuarâ 26/119-122; Ankebut 29/14 40; Saffât 37/75-76; Zâriyât 51/46; Kamer 54/9-14; Nuh 71/25-26)
- Semûd(A'râf 7/78; Hud 11/65-67; Hicr 15/83; Furkân 25/38; Şuarâ 26/158; Neml 27/51; Ankebût 29/38 40; Fussilet 41/17-18; Kâf 50/12 14; Zâriyât 51/43-45; Necm 53/51; Kamer 54/30-31; Şems 91/14)
- Âd (A'râf 7/72; Hûd 11/59-60; Muminun 23/41; Furkân 25/38; Şuarâ 26/139-140; Ankebût 29/38; Fussilet 41/15-16; AhKâf 46/24-26; Zâriyât 51/41; Kamer 54/18-22; Hâkka 69/6)
- Ve Medyen halkının korkunç bir gürültüyle (A'râf 7/85-93; Hûd 11/94-95; Hicr 15/78-79; Furkân 25/38; Şuarâ 26/189-191; Ankebût 29/36-37; Kâf 50/12)
- Lut kavminin zelzeleyle(A'râf 7/80-84; Hûd 11/81-83; Hicr 15/61-66 72-73; Enbiyâ 21/74; Furkân 25/40; Şuarâ 26/170-175; Neml 27/56-58; Ankebût 29/30-35; Saffât 37/134-136; Zâriyât 51/35-37; Kamer 54/33-3)
- Firavun ve ordusunun denizde boğulmak suretiyle yok edilmesi gibi hadiseler Kuran'da zikredilen bazı helak mucizeleridir.
Peygamberlerin bir çok delil ve mucizelerine rağmen inanmamakta ısrar eden inkarcıların helak edilmesi Allah'ın süregelen ve de değişmeyen bir kanunudur. Bu mucizeler inatçı kafirlere bir ceza olduğu gibi sonraki nesillere de bir ibret nişanesi taşır.
Son peygamber Hz. Muhammed'in helak mucizesi -önceki peygamberlerde görüldüğü gibi toplumsal bir cezalandırma değil- Kureyş'in ileri gelen azılı kafirlerinin Bedir savaşında katledilmesi şeklinde olduğu kabul edilir.
Buna göre Hz. Peygamber kendisine maddî ve manevî işkence yapan müşrik liderlerin isimlerini tek tek sayarak lanetlemiş ve cezalandırılmalarını dilemişti.(Buhârî "Vudu" 69; "Salât". 109)
Onun bu talebi Bedir savaşında gerçekleşmiş isimlerini zikrettiği müşrik liderler orada katledilmişlerdi.
Hz. Peygamber (asm)'in helak mucizesinin toplumsal olmamasının elbette birçok sebebi vardır. Bunların en önemlileri onun rahmet peygamberi olması kavmi için böyle bir helaki temenni etmemesi ve kavminden hiçbir zaman ümidini kesmemesi şeklinde özetlenebilir.
Bediüzzaman Hazretleri de mucizeleri iki kısım olarak değerlendirmiştir.
Bir kısmı: Hz. Muhammed (asm)’in nübüvvetini tasdik eden mucizeler.
İkinci kısım: İkram şeklinde zuhur eden mucizeler.
Sözü kendisine bırakalım:
“Eğer denilse: Neden Gazve-i Hendek'te dört avuç taamla bin adamı doyurmak olan mucize-i taamiye ve mübarek parmaklarından akan su ile bin beşyüz kişiye suyu doyuruncaya kadar içiren mucize-i mâiye neden şu hanin-i ciz' mu'cizesi gibi şaşaa ile çok kesretli tarîklerle nakledilmemiş? Halbuki o ikisi bundan daha ziyade bir cemaatte vuku bulmuş..."
"Elcevab: Zuhur eden mu'cizeler iki kısımdır."
"Bir kısmı nübüvveti tasdik ettirmek için Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm elinde izhar ediliyor. Hanin-i ciz' şu nevidendir ki sırf nübüvvetin tasdiki için bir hüccet olarak zuhura gelmiş ki; müminlerin imanını ziyadeleştirmek ve münafıkları ihlasa ve imana sevketmek ve küffarı imana getirmek için zahir olmuş. Onun için avam ve havas herkes onu gördü onun neşrine fazla ihtimam edildi."
"Fakat şu mucize-i taamiye ve mu'cize-i mâiye ise mu'cizeden ziyade bir keramettir belki kerametten ziyade bir ikramdır belki ikramdan ziyade ihtiyaca binaen bir ziyafet-i Rahmaniyedir. Onun için çendan dava-yı nübüvvete delildir ve mucizedir; fakat asıl maksad: Ordu aç kalmış; bir çekirdekten bin batman hurmayı halkettiği gibi Cenab-ı Hak hazine-i gaybdan bir sa' taamdan bin adama ziyafet veriyor. Hem susuz kalmış mücahid bir orduya kumandan-ı a'zamın parmaklarından âb-ı kevser gibi su akıttırıp içiriyor."
"İşte şu sır içindir ki mucize-i taamiye ve mucize-i mâiyenin her bir misali hanin-i ciz' derecesine çıkmıyor. Fakat o iki mucizenin cinsleri ve nevileri külliyet itibariyle hanin-i ciz' gibi mütevatir ve kesretlidir."
"Hem taamın bereketini ve parmaklarından suyun akmasını herkes göremiyor yalnız eserlerini görüyor. Direğin ağlamasını ise herkes işitiyor. Onun için fazla intişar etti." (bk. Mektubat s. 131)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet