Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Evrenin tamamen kaotik olduğu iddiasına ne dersiniz?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- ​Ateistler evrende her şey kaotik bir düzen yok bakın diğer galaksilere gezegenlere hayat yok bir şey yok nerede düzen dünyaya bakıyoruz kutupta yaşam yok çölde yaşam zor bu nasıl düzen diyor.

Değerli kardeşimiz

- Bir atomdan tutun en büyük bir galaksiye kadar evrende hiçbir düzensizlik ve kaotik durum yoktur. Bunun belki de tek istisnası ateistlerin beyinsiz beyinciklerindeki kaotiktir. Bu da onların kendi iradeleriyle beyin akıl kalb ve ruh coğrafyalarına ektikleri dinsizlik tohumlarından kaynaklanan psikolojik bir kaos kuruntusudur ki onları bu hale sokmuştur.

- İçki içerek aklını kaçıran bazı insanların her türlü disiplinli düzenden uzak kalması anarşist bir ruh haletine bürünmesi ve her şeyi sahipsiz memleketi padişahsız devleti nizamsız sanarak nefsinin peşine takılarak her türlü kötülüğü yapmakla toplum hayatını kaotik bir duruma sokması görülen realitelerdendir.

Bunun gibi dinsizlik şarabını içerek sarhoş olanlar da şuurdan ilim ve irfandan yoksun bir kafa feneriyle yarım yamalak gördükleri evreni düzensiz sahipsiz yaratıcısız gayesiz tesadüf oyuncağı bir kaosun formatına bürünmüş bir âlem olarak tasavvur ederler.

- Önce şu iyi bilinmelidir ki Allah’ın varlığı ve birliğine şahadet eden yalnız evrendeki harika nizam değildir. Evrenin her bir zerresinin varlığı da kendisini var edenin varlığına güçlü bir şahitlik yapmaktadır.

- Farz edelim ki her yerde düzensizlik var peki bu düzensiz varlıkların varlığı tesadüfe vermek hangi bilimsel veriye dayanır. Bütün fen bilimlerinin verileri ortadadır; hiç bir yerde bir tek atomun bile tesadüfen kendiliğinden var olduğuna dair bilimsel bir tek kırıntı yoktur.

- Diyelim ki bir ateistin anne-babası düzensiz bir kaosta var olmuştur. Acaba bunların meydana gelmesi için kadın-erkek faktörünün bütün detaylarıyla harika bir nizam ve intizam içerisinde olması ve Hz. Âdem’den beri milyarlarca insanların aynı anne-babadan doğması gibi mucize derecesinde harika bir tenasül kanunu ortada iken bunu kaotik olarak değerlendirmek hiç bir şuur sahibinin işi olamaz.

Bu konuda ciltlerce kitaplar yazılabilir. Fakat konumumuz gereği konumuzu kısa tutmak durumundayız. Bu sebeple Evrenin her tarafında düzen ve disiplin olduğunu gösteren bir kaç misal vermekle yetineceğiz:

a) On beş asırdan beridir evrenin bir zerresinin bile düzensiz gayesiz kaotik olmadığı

“Yedi kat göğü birbiriyle tam uyum içinde yaratan O’dur. Rahman’ın yaratmasında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak: Herhangi bir kusur görebilir misin? Sonra tekrar tekrar gözünü çevir de bak gözün bir kusur bulamadığından eli boş ve bitkin geri döner.”(Mülk 67/3-4)

mealindeki ayet ve benzeri ayetlerle ilan edilmiştir.

Müslüman olan ve olmayan hiç bir bilim adamı bunun aksini iddia etmemiş ve ispatına çalışmamıştır. Bu şeref(!) yalnız ateistlere nasip olmuştur.

b) Düzen nizam demek varlıkların belli bir gaye/amaç doğrultusunda hareket etmesi demektir. Bu güne kadar yapılmış bütün bilimsel çalışmalar gayesiz amaçsız hareket eden hiç bir varlığın olmadığını kanıtlamıştır.

Örneğin beyninden göz kulak dil bağırsak ve mesanesine kadar insanın bütün organları belli bir/bir kaç amaç için çalıştığı ilmen tespit edilmiş bulunmaktadır. Bunun adı nizamdır düzendir.

c) Acaba İstanbul’un alt yapısını teşkil eden su elektrik telsiz telgraf doğal gaz arıtma ve  atık su cihazlarının tesadüf eseri ortaya çıktığını bunların hiç bir amacı ve düzeni olmadığını hepsinin bir volkanik kaosun düzmecesi olduğunu söyleyen bir tek mecnunu gören var mı?

- İnsanın yalnız sinir sistemi ve sindirim sistemini oluşturan organların görevlerini gayelerini bilen bir insan elbette bu insani alt yapının İstanbul’un alt yapısından bir kata daha harika bir yapıya sahip olduğunu anlamaz mı?

d) Tekrar edelim ki nizam düzen demek ilgili nesnelerin hareketlerinde takip ettikleri bir gaye bir amaç bir maksadın olması demektir. Bu maksadın tahakkuku ise ancak bir ilim kudret hikmet ve iradeyle söz konusu olur. Bu ise Everenin yaratıcısı olan Allah’ın varlığı yanında sonsuz ilim kudret hikmet ve mutlak iradesinin varlığını gösterir.

Bizim gezegenimiz olan Dünya'nın da içinde bulunduğu Güneş sistemine bakalım: Kendisini çevreleyen ondan fazla gezegenin ortasında duran güneşin kendi yörüngesinde sürekli hareket etmesinin bir amacı var mı? Evet vardır: Çünkü bilinen bir gerçektir ki hikmetli sebepler örgüsüne göre güneş hareket etmekle gezegenlerini düşmekten korumayı amaçlamıştır. Zira hareketten ısı ısıdan kuvvet kuvvetten çekim kanunu meydana gelir. Güneşin aklı olmadığına göre bu işleri yapan asıl kudret ilim ve hikmet Allah’a aittir.

İşte nizam ve intizam penceresinden Allah’a tahkiki iman...

e) Kâinatın harika nizamıyla ilgili onlarca tespit ve ispatı bulunan Bediüzzaman hazretlerinin bazı ifadelerinin özeti şöyledir:

EVREN:

“Evet şu kâinatı idare eden zât her şeyi nizam ve mizan içinde muhafaza ediyor. Nizam ve mizan ise; ilim ile hikmet ve irade ile kudretin tezahürüdür. Çünki görüyoruz her masnu' vücudunda gayet muntazam ve mevzun yaratılıyor...” (bk. Sözler s. 77)

“Bu kâinatta böyle hayat sahibi dünyaları ve vazifedar kâinatları kemal-i ilim ve hikmet ve mizanla ve müvazene ve intizam ve nizamla  icad edip Rabbanî maksatlarda ve İlahî gayelerde ve Rahmanî hizmetlerde kadîrane istimal ve rahîmane istihdam eden bir Zât-ı Zülcelal'in vücub-u vücudu ve hadsiz kudreti ve nihayetsiz hikmeti bilbedahe güneş gibi akıllara görünüyor…"

"Görüyoruz ki; her şey küllî ve cüz'î bulunsun büyük ve küçük olsun arştan ferşe zerrattan seyyarata (atomdan gezegenlere) kadar her mevcud; mahsus bir zât (yapı) ve muayyen bir suret ve mümtaz bir şahsiyet ve has sıfatlar ve hikmetli keyfiyetler ve maslahatlı cihazlar ile dünyaya gönderiliyor…” (bk. Asa-yı Musa s. 135)

GÜNEŞ SİSTEMİ:

Sâni'-i Hakîm işlerine esbab-ı zahiriyeyi perde ettiğinden cazibe-i umumiye namında bir kanun-u İlahîsiyle sapan taşları gibi seyyareleri Güneş'le bağlamış ve o cazibe ile muhtelif fakat muntazam hareketle o seyyareleri daire-i hikmetinde döndürüyor ve o cazibeyi tevlid için Güneş'in kendi merkezinde hareketini zahirî bir sebeb etmiş. Yani güneş kendi müstekarrı (karargâhı yörüngesi) içinde manzumesinin (çevresindeki gezegenlerin) istikrarı ve nizamı için hareket ediyor. Çünki hareket harareti hararet kuvveti kuvvet cazibeyi zahiren tevlid eder gibi bir âdet-i İlahiye bir kanun-u Rabbanîdir.”(bk. Sözler s. 393-394)

 “Meselâ Kur’an-ı hakim Güneş için der:'Döner bir siracdır bir lâmbadır.'Zira Güneş'ten Güneş için mahiyeti için bahsetmiyor. Belki bir nevi intizamın zenbereği ve nizamın merkezi olduğundan intizam ve nizam ise; Sâni'in âyine-i marifeti olduğundan bahsediyor. Evet der:'Güneş döner.'Bu döner tabiriyle; kış yaz gece gündüzün deveranındaki muntazam tasarrufat-ı kudreti ihtar ile azamet-i Sâni'i ifham eder (ders verir). İşte bu dönmek hakikatı ne olursa olsun maksud olan ve hem mensuc hem meşhud olan intizama tesir etmez…” (bk. Mektubat s. 205)

f) Termodinamiğin ikinci yasası olarak bilinen entropi kanunu everenin bir nizam ve düzene sahip olduğunu göstermektedir. Çünkü entropi evrende kendi haline doğal şartlara bırakılan tüm sistemlerin zamanla doğru orantılı olarak düzensizliğe dağınıklığa ve bozulmaya doğru gideceğini söyler. Diğer bir deyişle entropi yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar.

İşte Albert Einstein Jeremy Rifkin Sir Arthur Eddington gibi ünlü bilim adamları tarafından kabul gören entropi yasasına göre evrenin “bir düzensizliğe” doğru gitmesi “daha önce bir düzenin” olduğunun göstergesidir.

- Bu kanun aracılığı ile kainatı bir yaratıcının yönettiği ve idare ettiğinin ispat edilmiş olduğunu bildiren bilim adamlarına göre: Madem kainatta her şey kendini minimum enerjiye çekmek istiyor öyleyse kainatı dağılmaktan ve düzensizliğe gitmekten alıkoyan bir enerjiye ihtiyaç vardır. Bu enerji kainatın her yerinde mikro alemden makro aleme kadar hükümlerini icra edebilmelidir; kainatın düzenini ve enerji seviyesini devam ettirebilmesi ancak bu şekilde mümkün olabilir. (Bu da ancak ezeli ve ebedi bir kudret bir ilim ve himet sahibi tarafından tahakkuk edilebilir) (http://tr.wikipedia.org/wiki/Entropi)

g) En ünlü bilim adamları kâinatta harika bir nizamın olduğunda hemfikirdir. Mesela:

1) Nobel ödüllü ünlü Alman fizikçi Max Planck şöyle der:

“Özetlemek gerekirse pozitif bilimler tarafından doğanın dev yapısı hakkında bize öğretilen her şey kesin bir düzenin hüküm sürdüğünü göstermektedir; bu insan zihninden bağımsız bir düzendir. Algılarımızla tanımlayabildiğimiz kadarıyla bu düzen ancak amaçlı bir düzenleme sayesinde ortaya çıkmış olabilir. Dolayısıyla evrenin bilinçli bir düzene sahip olduğuna dair açık kanıt vardır.”(Max Planck'ın Mayıs 937 tarihli tebliğinden; A. Barth The Creation 1968 s. 144)

2) Ünlü İngiliz fizikçi Paul Davies:

“Evrende nereye bakarsak bakalım en uzaktaki galaksilerden atomun derinliklerine kadar bir düzenle karşılaşırız... Bu düzenli özel evrenin merkezinde "bilgi" kavramı yatmaktadır. Yüksek derecede özelleşmiş olan ve organize edilmiş bir düzenleme sergileyen bir sistem tarif edilebilmek için çok yoğun bir bilgi gerektirir. Ya da bir başka deyişle bu sistem yoğun bir "bilgi" içermektedir...

Bu durumda çok merak uyandırıcı bir soru ile karşı karşıya geliriz. Eğer bilgi ve düzen sürekli olarak yok olmaya yönelik doğal bir eğilime sahiplerse Dünya'yı çok özel bir yer kılan bütün o bilgi ilk başta nereden gelmiştir?

Evren zembereği yavaş yavaş boşalan bir saate benzemektedir. Öyleyse ilk başta nasıl kurulmuştur?” (Paul Davies "Chance or Choice: Is the Universe an Accident?" New Scientist vol. 80 1978 s. 506)

3) Albert Einstein:

“Açıkçası a priori (ön kabul) olarak Dünya'nın ancak bizim onu düzenleyici aklımızla düzenlediğimiz takdirde kanunlu (düzenli) hale gelebileceğini beklememiz gerekir.

Bu bir lisandaki kelimelerin alfabetik dizilimi gibi bir düzen olacaktır...

Ama maddesel Dünya'da a priori olarak beklemememiz gereken çok yüksek seviyede bir düzen vardır. Bu bir 'mucize'dir ve bilgimizin gelişmesine paralel olarak daha da güçlenmektedir.” (Albert Einstein Lettres á Maurice Solovine 1956 s. 114-115)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet