Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Hz. Muhammed bir peygamberdir bir fen bilimcisi değildir. Hz. Peygamber insanların dünya ve ahiretine faydalı olan prensipleri öğreten bir muallimdir.
“Allahım! Faydasız ilimden sana sığınırım.” (Müslim Zikir 73)
diyebilen gaye adamı bir insandır. İnsanlar için öğrenilmesi gayesiz faydasız işlerle uğraşmaktan uzak duran ve
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen işlerle uğraşmayı bırakması imanının mükemmelliğinin göstergesidir.”(Tirmizi Zühd 11)
diye buyuran eşsiz bir şahsiyettir.
Buna göre gök cisimlerinin durumunu yıldızların uyduların konumunu ders vermenin -özellikle de o günkü- insanlara ne faydası olabilirdi? Bugün de aya çıkmak gezegenleri saymak bazı gök cisimlerinin konumunu tespit etmek genel olarak insanlığa/insanların büyük çoğunluğuna ne fayda sağlamıştır? İlgili ülkeler baş döndürücü rakamlarla ifade edilen harcamalar yapıp bu işlerle uğraşmak yerine yeryüzünün barış ve huzuru fakirlerin dertlerine derman olmak için kullanılsaydı çok daha iyi olmaz mıydı?
Miraca çıkan Hz. Muhammed (a.s.m)’in orada -evrenle ilgili- gördüğü pek çok gerçeklerin olduğu muhakkaktır. Nitekim yedi kat gökleri geçtiğini Sidretu’l-müntehaya vardığını kudretin kalemlerinin cızıltılarını duyduğunu belirtmiştir. Ancak Kâinatın Sultanı ile insanlar arasında ebedî bir miraç köprüsü olan namazdan cennet-cehennem gibi insanı en çok ilgilendiren ebedi mekânlardan ve oraya götürecek yollardan bahsetmek yerine yıldızlardan uydulardan bahsetseydi insanların zihinlerini boş yere bunlarla meşgul etseydi bir astronottan ne farkı kalırdı?
Bununla beraber Hz. Peygamberin en büyük mucizesi olan Kur’an’da “varlık adına yaş-kuru ne varsa hepsi vardır”(Enam 6/59)
“Kur’an’ı göklerde ve yerdeki bütün sırları/oralarda gizlenen bütün ilimleri bilgileri bilen Allah indirmiştir.”(Furkan 25/6)
gibi ayetlerde de açıklandığı gibi Kur’an’da bütün ilimler vardır. Ancak Kur’an-ı hakim hakim olan Allah’ın kelamı olduğundan hikmete aykırı ifadelere yer vermez. On beş asır önceki insanlara bu günkü fen bilimlerinin keşfettiği gerçekleri ders vermesi bütün insanları ilgilendirmediği için irşad metoduna uygun olmadığı gibi muhatabın aklını görgüsünü bilgisini göz önünde bulundurmayı esas alması gereken eğitim ve talim prensiplerine de aykırıdır. Bu sebeple Kur’an’da ve nebevî öğretilerde muhatapların anlama kavrama ve faydalanma durumları göz önünde bulundurulmuştur.
Örneğin; bazı kimseler farklı zamanlardaki Ay’ın farklı boyutta olmasının sebebini sormuş Kur’an da onların asıl sormak istedikleri fennî açıklama yerine hikmete uygun bir üslupla cevap verilmiş(Bakara 2/189) ve onun yılların sayılmasında değişik ibadet vakitlerinin belirlenmesinde sosyal ticarî ve ekonomik konularla ilgili hesapların yapılmasında bir takvim görevi yaptığının altı çizilmiştir.
Yine Kur’an’ın kâinattan detaylı bir şekilde bahsetmemesinin sebebi şudur:
Kainâtta bir tekâmül kanunu vardır. Eskiden çok kapalı konular zamanla bedihî açık herkesin bildiği ilimler sırasına geçebilir. Hâlbuki irşadın özelliği mevcut ilim ve fikir seviyesini dikkate alarak konuşmaktır.
Örneğin: Şayet Kur'an on beş asır önceki insanlara
"Kendi ekseninde dolaşan güneşin duruşuna ve onun etrafında pervane gibi dönen dünyanın hareketine bakın! Bir milyondan fazla mikroskobik canlıları barındıran bir damlacık suyu temaşa edin ki Allah'ın sonsuz kudretinin belgelerini görebilesiniz."
deseydi insanların çoğunu şaşırtmış olacaktı. Çünkü onlar gözleriyle dünyanın değil güneşin dönmekte olduğunu görüyorlardı. Ve bir damla suda ise hiçbir şey görmüyorlardı.
Fennî keşifler ancak hicri onuncu asırdan sonra ortaya çıkmıştır. O asra kadar gelen insanları şaşırtmak yalnız yeni müspet fenlerin keşiflerinden sonra ancak anlaşılabilen konuları ders vermek irşad prensibine de belağat kuralına da aykırıdır. Demek ki insanların aklına göre konuşan Kur'an tam belağat göstermiştir. (bk. İşârâtu’l-İ’caz Nübüvvetin tahkiki; Muhâkemat 160-161)
Kur’an’ın ifadeleribelağatın zirvesinde olduğu için dengeleri en güzel şekilde gözeten bir ölçüye sahiptir. Bu sebepledir ki Kur'an'da medeniyet harikaları denilen müspet fenlerin keşfettiği teknolojik harikalara ayrıntılı bir şekilde yer verilmemiştir.
Demek ki birer teknolojik harikalar olarak bilinen uçak denizaltı tren elektrik gibi sanatlar Kur'an'da daha fazla yer almak isteseler bu taktirde yıldızlar şimşekler atmosfer gök cisimleri onlara karşı mücadele edecek ve "siz kendi cisminiz kadar Kur'an'da yer alabilirsiniz ve o kadar da almışsınız" diye onları susturacaklardır.
Buna göre her şey kendi sanat değeri kadar Kur'an'da yer almıştır denilebilir.(bk. Sözler Yirminci Söz İkinci Makam)
Not: Soruyla ilgili başka bilgileri ve misalleri görmek için www.resulullah.org sitemize bakılabilir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Kur'an-ı Kerim' de bilimsel keşiflerden bahsediliyor mu?
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi