Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Kalbi vicdanı ve his dünyası iman ve Kur'an ile nurlanmamış bir insan karanlıklar içindedir. Vicdan iman ile aydınlığa kavuşacaktır ki aklın mahsulü olan fenler de nurlansınlar ve her bir fen insana ayrı bir marifet penceresi açsın.
İnsan hikmetlerle dolup taşan şu kâinat kitabını yazan bir alîm ve hakîmi tanımadığı takdirde kazandığı ilimler onun cehlini artırmaktan öte bir işe yaramaz.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri Lemaat adlı eserinde "kalbin ziyası olmaksızın akıl ve fikrin nurlanamayacağını" tatlı bir üslûpla izah eder ve sözünü: “Basiretsiz basar da para etmez.” diye noktalar. O harika parçadan birkaç satırı aynen nakledeyim:
“Ziya-yı kalpsiz olmaz nur-u fikir münevver.
O nur ile bu ziya mezc olmazsa zulmettir; zulüm ve cehli fışkırır.
Gözünde bir nehar var; lâkin ebyaz ve muzlim.
İçinde bir sevad var ki bir leyl-i münevver...” (Sözler Lemaat)
Vicdan için “ziya” akıl için “nur” kelimelerinin kullanılmasında ayrı bir incelik var. Cenâb-ı Hak Yûnus sûresinde şöyle buyurur:
“Güneşi ziyalı (ışıklı) ayı da nurlu (parlak) kılan yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (aya) menziller tayin eden Odur.” (Yunus 10/5)
Güneşten ziya almasa ayda nur ne gezer. O güneş sayesinde karanlık gecelere nur olur ve insanlar da ondan istifade ederler.
Ay feyzini güneşten aldığı gibi şu kâinata ait fenler de Kur2an ile nurlanır ve insanlığa faydalı hâle gelirler. Aksi hâlde fen ve teknik insanlığın huzurunu kaçırmaktan zulme ve sefahate hizmet etmekten öte bir işe yaramaz. Bunlar ise beşerin dünyasını karartır ve insanlığı o dehşetli azap diyarı olan cehenneme sevk ederler.
Cehennemin de nursuz hararet olduğu düşünülürse bu mânâ daha da önem kazanır.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi