Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Ahiret malını dünyada mahvetmek ne demek?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Dünya işlerinde kıskançlık dünyanın fani olması düşüncesiyle engellenebilir. Bir insan manevi kıskançlık göstermesi durumunda nasıl düşünmeliyiz?
“Eğer rakibinde ahirete ait işleri kıskanıyorsa zaten onlar için kıskançlık olamaz. Eğer onlarda da kıskansa o zaman ya kendisi riyakârdır yaptığı amelleri Allah için yapmaz ve ahiret malını dünyada mahvetmek ister. Veyahut kıskandığı kimseyi riyakâr zanneder mümin kardeşine haksızlık eder zulmeder.” (Bediüzzaman Hazretleri)
- Bu sözü biraz açabilir misiniz?
- Ahirete ait işlerde daha iyi olmayı istemek kötü müdür?
- Allah rızası için amel yapmamış mı olunur?

Değerli kardeşimiz

“Evvela ahiret malını dünyada mahvetmek.” tabirini biraz açalım.

Cenab-ı Hak hikmeti gereği yarattığı şuur ve irade sahibi kulları olan biz insanlara bir imtihan alemi açmış ve her birimizi bu imtihana tabi olmak üzere kendi belirlediği bir süre için bu dünyaya göndermiş.

Ayrıca Allah hikmeti gereği her bir insana da farklı farklı olmak üzere dünyada olduğu süre boyunca kullanabileceği çeşitli maddi ve manevi sermayeler vermiş; akıl cesaret sağlık fizik aile maddi varlık vs gibi…

Gene her bir insanı da bazı sermayelerden nimetlerden mahrum bırakmış.

Bu verdiği ve mahrum bıraktığı sermayelerin nasıl kullanılacaklarını anlatan kitaplar ve peygamberler göndermiş. İnsanlık belli bir gelişim seviyesine ulaştığında da kıyamete kadar hükümleri geçerli olacak son kitabı Kur'an’ı ve onu anlatan açıklayan tebliğ eden Son Peygamberi Muhammed (asm)’ı göndermiş.

İşte bu kitaptan ve Peygamberimiz (asm)'in hayatından öğreniyoruz ki bize verilen sermayeler için Allah’a hamd ve şükür edeceğiz verilmeyenler için de Allah’tan sabır isteyeceğiz kıskanıp hasetlik etmeyeceğiz. Gerek şükrederken gerek sabrederken de -tabiri caizse- bunu kuru bir şekilde değil gene Allah’ın bizden istediği kulluk vazifelerini olabildiğince eksiksiz bir şekilde yerine getirerek yapacağız.

İşte gerek varlık gerek yoklukta bize verilen veya bize verilmeyen sermayelere rağmen kulluk vazifelerimizi harfiyen yerine getirirsek ahiretin yani ebediyetin tarlası olan şu geçici dünya hayatında ahirette kullanacağımız ebedi ahiret malını dünya tarlasına ekmiş olacağız.

Yok eğer bu kulluk vazifelerimizi aksatır veya yerine getirmezsek bize verilen sermayeyi geçici ve yok olacak dünya hayatında heba etmiş mahvetmiş olacağız.

Ayrıca unutmayalım ki işlediğimiz günahlardan hesaba çekileceğimiz gibi muktedir olup yapmadığımız iyiliklerden de mesul olacağız!

Kıskançlık yani hasede gelince kendisinde olmayan maddi ve manevi bir şeyin veya halin başkasında olmasından rahatsız olup o şeyin veya halin o kişiden gitmesini istemek ve hatta buna yönelik hareket etmektir. Bu kesinlikle büyük bir günahtır ve bundan kaçınmak gerekir ki bu şeytanın en çok fitne çıkartmaya çalıştığı konuların başında gelir.

Oysa mesela bir kişinin manevi hallerine ibadetine ilmine imrenmek gıpta etmek ve kendini onun seviyesine çıkartmaya çalışmak geliştirmek gayet güzel bir haslettir.

Mesela bir arkadaşımız her gece teheccüd namazına kalkıyor ve biz kalkamıyorsak ona imrenip gıpta edip kendimizi zorlayıp teheccüd namazına kalkmamız hem bizim manevi derecemizi arttırır hem de buna bilerek veya bilmeyerek vesile olduğu için o gıpta ettiğimiz kişinin de derecesini arttırır. Böyle bir davranışta riya yoktur samimiyet vardır ihlas vardır güzel olandan örnek alma vardır. Arkadaşına gıpta edip onu takdir ettiği için o da teheccüd namazına kalkmıştır.

Bahsettiğiniz üzere Bediüzzaman Hazretleri de bunu kastetmiştir kötü ve art niyetli bir manevi kıskançlık yerine gıpta ederek “Nasıl daha iyi ibadet ederim?” yaklaşımı âdeta teşvik edilmiştir.

Kur'an-ı Kerim’de mealen kıskançlıkta düşmanlıkta kötülükte değil hayırlarda yarışmamız emredilmiştir.

Mesela birisinde Allah’a çok ibadet etme meziyeti var diyelim. Eğer bu meziyeti kıskanırsak Allah’a olan bağlılığımızda samimiyetin olmadığı anlamına gelir. Zira kıskandığımız kişi hem Allah’ın rızasına uygun hem de onu hoşnut etmek için ibadet ediyor biz şayet Allah’ı seviyor ve ona samimi bağlı isek o kişinin ibadetinden memnun olmamız gerekir. Yok memnun olmuyor isek Allah’a olan bağlılığımız görünüştedir ve samimiyetsizdir demektir.

Yine birisi çok güzel hitabeti ile insanları hakka ve imana davet ediyor ve Allah’ı memnun edecek işler ile meşgul ise; biz bu şahsa karşı kıskançlık ederek "Neden güzel hitabeti ile insanları etkiliyor teveccühü üstüne çekiyor?" diye ona husumet etsek kıskansak bu durum bizim gösteriş içinde olduğumuz anlamına gelir. Zira onun yaptığı Allah’ın rızasına uygun ve üstelik hakka hizmet ediyor; bundan rahatsız olmak ancak samimiyetsiz sadece gösteriş içinde olanların bir sıfatı olabilir.

Demek o haslet bizde olsa bu özelliği insanların teveccühü için kullanacağız demektir.

Hasetlikte bir de "Allah’ın taksimine razı olmamak" manası vardır ki bu da ihlas ile bağdaşmaz riya ise ihlasın zıddıdır. Yani o şahsa güzel hitabet sanatını veren Allah’tır. Biz o adama haset ederken zımni olarak Allah’a karşı bir itirazda ve rızasızlıkta bulunmuş oluyoruz.

Halbuki samimi iman ve muhabbet içinde olan bir kimse her halükârda Allah’a teslim ve tevekkül içinde olur onun taksimini asla sorgulamaz.

Özet olarak Allah’ı seven her insan Allah’ın sevdiğini de sever ve Allah’ın o kuluna yaptığı ikram ve ihsanından memnun olur.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi