Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Beynin tahrip olduğu bir şey nasıl bir terakkidir?
Değerli kardeşimiz
Aşırı olmamak şartıyla korku üzüntü sıkıntı gibi hâller hem hayatın tadına katkı sağlar hem de biyolojik kalbin daha sağlam çalışmasına yardımcı olur. Uzmanlar sürekli neşeyle dolu bir kalbin tekleme sekteye uğrama kriz geçirme riskinin üzüntüler sıkıntılarla provalar geçirmiş kalbin riskinden çok daha fazla olduğunu söylüyorlar.
Allah korkusu diğer korkulara benzemez. Allah’tan korkan kimsenin şuur altında aldığı lezzet ve zevk söz konusudur. Çünkü korkular zararları doğuracağı için meydana gelir. Korkuların kaynağı beklenilen zararlardır. Halbuki Allah korkusu bizzat zararları defeden bir unsurdur. Çünkü Allah’tan korkan mümindir. Mümin iman şuuruyla bilir ki kendisinde var olan Allah korkusu kendisini ahiretteki korkulardan kurtaracak zararları defedecek bir potansiyele sahiptir.
Bu iman şuuru mümindeki Allah korkusunu Allah sevgisine dönüştürür ve tarif edilmez lezzetler verir. Çünkü bu korkuda Allah’ın rızası var hoşnutluğu var affı var mükâfatı vardır. Bir korkan bin sevinir demektir. Cennet anahtarı olan bir korkuyu kim sevmez ki!..
Esasen her mümin “Allah’ın cemaline muhabbet eder celalinden de havf eder.”
Allah’ın kudreti azameti izzeti Kahhar ve Cebbar gibi celal ifade eden isimleri düşünüldüğünde kalpte bir korku hasıl olur. Bu korku kalbin bir vazifesi dolayısıyla bir ibadetidir. Aynı şekilde insan Allah’ın rahmetini keremini affını Rahman Rahim Kerîm Ğaffar Rezzak gibi cemalî isimlerini düşündüğünde kalbinde bir muhabbet duygusu hasıl olur. Bu cemalleri sevmek de kalbin bir görevi ve bir ibadetidir. Allah’ı sevmek de O’ndan korkmak da mahlukata beslenen sevgi yahut korkuya benzemez. Bunların birer ölçüsü vardır.
Muhabbetin ölçüsü ayet-i kerimede de açıkça beyan edildiği gibi Onun Habibi olan Hz. Muhammed (asm)’e uymaktır.
“De ki ‘Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana ittiba edin (uyun). Ta ki Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok Ğafur ve Rahimdir.’ ”(Âl-i İmran 3/31)
Demek oluyor ki sevgini ölçüsü salih ameldir Allah Resulüne uymaktır.
Aynı şekilde korkunun ölçüsüde takvadır haramlardan sakınmak şirkten korkmak kalbini mahlukata kaptırmamaktır. İşte arif insanlar salih ameli de severler takvayı da. İbadeti severek yaptıkları gibi haramlardan da yine kendi istekleriyle ve severek kaçınırlar.
Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki şu ifadeleri bize ışık tutmalıdır:
“Evet ârif-i billah aczden mehafetullahtan telezzüz eder (Allah korkusundan lezzet alır). Evet havfta (Allah korkusunda) lezzet vardır. Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse: 'En leziz ve en tatlı haletin nedir?' Belki diyecek: 'Aczimi za'fımı anlayıp vâlidemin tatlı tokatından korkarak yine vâlidemin şefkatli sinesine sığındığım halettir.' Halbuki bütün vâlidelerin şefkatleri ancak bir lem'a-i tecelli-i rahmettir. Onun içindir ki: Kâmil insanlar aczde ve havfullahta öyle bir lezzet bulmuşlar ki; kendi havl ve kuvvetlerinden şiddetle teberri edip Allah'a acz ile sığınmışlar. Aczi ve havfı kendilerine şefaatçı yapmışlar." (bk. Sözler Yedinci Söz)
Bir çocuğun “annesinin şefkatli tokadından kaçıp yine annesinin sinesine iltica etmesi” örneğiyle Allah’ın gazabından korkan müminlerin yine Allah’ın rahmetine sığınmaları gerektiğini ders veriliyor. Bir müminin haramdan kaçınca helale kavuşması takva dairesinde yaşamakla amel-i salihe ulaşması da aynı örnekle ortaya konulmuş oluyor.
Takvainsanın cehennemden kaçması salih amel ise cennete koşması olarak düşünülürse her ikisi de kulu Rabbine ulaştırır ve O’nun rızasına kavuşturur.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi