Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Kur'an-ı Kerim peygamberlerin ortak yönlerinden biri olarak kavimlerine söyledikleri şu söze vurgu yapar:
“Buna (dini tebliğime) karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbine aittir.” (Mesela bk. Şuara 26/109 126 145 164 180)
İslam’ın ilk devrinde Allah’ın dinini tebliğ eden Kur'an’ı öğreten insanlar da bir ücret almadan -bir nevi peygamber varisi olarak- devam etmişlerdir.
Ancak zamanla hemen her alanda müesseseler teşekkül ettiği gibi dinin talim ve tedrisi için de medreseler açılmış ihtiyaca binaen buralarda görev yapanlara bir ücret takdir edilmiştir. Günümüzde de bu tarz devam etmektedir.
Din alanında görev yapanlar -en azından niyet olarak-“İmkânım olsa ben bu kutsal görevi hiçbir ücret almadan da yaparım.” demeli elinden geldiğince de görevinin hakkını vermeye çalışmalıdır.
Din görevlilerimiz dini temsil eden yegâne otorite değil dinin eğitimini almış ve dini anlatan bir zümreden ibarettir. Kendilerinde Hristiyan ruhbanlığında olduğu şekilde “istediğini affetme dünyada cenneti parselleme afarozla dinden çıkarma...” gibi yetkiler yoktur. “Atanmışlıktan adanmışlığa” yükselebilirlerse güzel hizmet ederler. Toplumdaki iş bölümü sonucu yapmış oldukları vazife itibarıyla maaş alırlar ama maaş için görev yapmaktan kaçınmaları gerekir.
Öte yandan “din görevlisi” olmayan biri dini çok iyi öğrenerek ve yaşayarak bir “din gönüllüsü” olarak dine hizmet edebilir.
Özetle eğer kendi imkânları iyiyse ücret almaması daha faziletlidir.
Bu durumda maaş almak fetva almamak ise takva olarak görülebilir.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi