Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Çalgılı müziklerin dinlenmesi caiz midir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Çalgılı müziklerin dinlenmesi hususunda hadisler ve İslam alimlerinin görüşleri nelerdir?
- Tanbur saz zurna klarnet gibi çalgı aletlerinin haramlığına ilişkin hadis ve içtihatlar var mıdır?

Değerli kardeşimiz

Kur'ân-ı Kerim'de ses sanatı olarak "müzik" kavramını ifade eden özel bir kelime ve kavram bulunmamaktadır. Ancak müziğin muhtevası icrası ve sonuçlarını ilgilendiren ve bu hususlarda temel ölçü sayılacak kurallardan söz eden birçok ayet-i kerime yer almaktadır. Bu kuralları şu şekilde özetleyebiliriz:

Hadis kaynaklarında Rasulullah (s.a.s)'den çeşitli yorum ve uygulamalar nakledilmektedir. Bunların bir kısmı sahih bir kısmı zayıfdır. Sahih rivâyetlerde Rasulullah (s.a.s.)'in müziği Kur'ân-ı Kerim'de belirtilen ölçüler ışığında değerlendirdiği dini açıdan sakıncalı gördüğü müzik icralarını yasakladığı dini açıdan her hangi bir sakınca görmediği müzik icralarına da müsade ettiği hatta bizzat kendisinin de bu gibi müzikleri dinleyip ashabını teşvik ettiği ifade edilmektedir.

Eserlerinde müzik konusuna yer veren alimler bu hususta farklı görüşler belirtmişlerdir. Bu meyanda kimi İslâm alimleri müziği bütünüyle haram sayma yoluna gitmiş kimisi mekruh demiş kimisi de müziğin bütünüyle mübah olduğunu savunmuştur. Bütün bunların yanında müziği çeşitli yönleriyle tahlil ederek olumlu / mübah olanını olumsuz / haram olanından ayıklamaya çalışarak gerek muhteva gerekse icrasında dinin temel kurallarına aykırılık bulunmayan ve insanlarda olumlu sonuçlar doğuran müziğe cevaz verip bu özellikleri taşımayan müziği haram sayanlar da olmuştur. Esasen kaynaklar dikkatli incelendiği zaman müziği haram mekruh ya da mübah sayan alimlerin hemen bütününün konuyu bu açıdan ele alıp inceledikleri görülecektir. Bu da alimlerin müziği içinde yaşadıkları toplumların sosyo-kültürel yapısına göre değerlendiklerini göstermektedir.

İslam alimleri genel olarak müziği önce Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler açısından ele almış sonra da bunun icra biçimi yanında faydaları ve zararları üzerinde de durarak yorumlar yapmışlardır. Bu yorum ve tutumları dört kısımda değerlendirmek mümkündür:

I. Genel olarak haram sayanlar
II. Genel olarak helal sayanlar
III. Genel olarak mekruh sayanlar
IV. Her müzik çeşidini özel olarak değerlendirip yorumlarını bunların icra şekli muhtevası ve sonuçlarına göre yapanlar.

I. Müziği Genel Olarak Haram Sayanlar

Bazı alimler türü ve muhtevası ne olursa olsun "müzik" kavramına giren her türlü ses sanatını haram saymışlardır. Bu husustaki bazı görüşler ve delilleri şöyledir:

      A. Kur'an-ı Kerim

"İnsanlardan öyleleri vardır ki halkı fark ettirmeden ve hiçbir bilgiye dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve dini alaya almak için boş söz ve eğlendirici sözler (lehve'l-hadîs) satın alırlar. İşte onlar için hor ve hakir edici bir azap vardır."(1)

Tirmizî'nin Ebu Ümâme el-Bâhilî'den naklettiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Şarkıcı kadınların alım ve satımı onlar üzerinden para kazanmak ve onların karşılığında alınan ücretler helal değildir. Allah Teâlâ'nın şu sözü onlar hakkında nazil olmuştur: 'İnsanlardan öyleleri vardır ki..."(2)

İmam Kurtubi (ö. 671/1273) müfessirlerin bu konudaki görüşlerini nakletikten sonra: "Bu konuda en doğru görüş "Lehve'l-Hadis"ten maksadın şarkı olduğunu ifade eden görüştür. Peygamber (s.a.v.) ve ashab-ı kirâmdan nakledilen görüşler de bunu gerektirir" demektedir. (3)

İbn Arabî (ö. 543/1148) "Lehve'l-Hadis"in yorumunda "şarkı ve çalgı aletleri" "batıl olan her şey" ve "darbuka" şeklinde üç ayrı görüş olduğunu söyledikten sonra en doğru görüşün "Lehve'l-Hadis"ten maksadın "batıl olan her şey" olduğunu savunan ikinci görüş olduğunu ifade etmiştir. (4)

Muhamed Hamdi Yazır (ö. 1361/1942) ise konuyu şöyle özetlemektedir: "Tefsir alimlerinin bir çoğu "Lehve'l-Hadis"i şarkı ile tefsir etmişlerse de araştırmacıların tercihi ayetin zahiri gereği genel bir mana ifade etmesidir. Bununla beraber burada asıl azarlamanın hikmeti şununla anlatılmıştır: "Bilmiyerek Allah yolundan saptırmak ve onu alaya almak." Yani saptırdığını hissettirmeden yaptığı işin akibetini sezdirmeden dini ve ahlakı bozmak ve Allah yolu ve onun hak diniyle eğlenmek için.(5)

Ayetin müziğin haramlılığına delil olarak ileri sürülmesine karşı çıkan İmam Gazzâlî bu konudaki görüşünü şöyle ifade etmektedir: "Din karşılığında Allah yolundan saptırmak için "Lehve'l-Hadis" satın almak haramdır. Bu konuda tartışma yoktur. Her çalgı dinin karşılığında satın alınmıştır ve Allah yolundan saptırıcıdır da denilemez. Ayetten maksat da budur. Bir kişi Kur'an-ı Kerim'i dahi Allah yolundan saptırmak için okusa haram işlemiş olur.(6)

      B. Hadis-i Şerifler

Her tür ve çeşidiyle müziğin haramlılığını savunanlar bu hususta bir çok hadis ileri sürmüşlerdir. Bunlardan bir kısmı sahih bir kısmı zayıf diğer bir kısmı da uydurmadır. Zayıf ve uydurma hadisler fıkhi konulara temel teşkil edemeyeceklerinden burada bunlardan sahih olanların başlıcaları üzerinde durulacaktır.

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivâyet edilmiştir:

"Peygamber (s.a.s.) köpek ticaretini ve şarkıcı kadının (Zemmâre) kazancını yasaklamıştır."(7)

Nâfi'den rivâyet edilmiştir: "İbn Ömer bir gün zurna sesi işitti. Parmaklarıyla kulaklarını tıkayarak yoldan çekildi ve "Ey Nâfi' bir şey işitiyormusun?" dedi. Ben "Hayır" dedim. Bunun üzerine parmaklarını kulaklarından kaldırdı ve "Ben Peygamber (s.a.s.) ile beraberdim. Bunun gibi bir şey işitti ve aynen böyle yaptı."dedi.(8)

Hanefi fakihlerinden İbn Abidîn(9) ile Hanbelî fakihlerinden İbn Kudâme(10) bu hadisleri çalgı aletlerinin haram olduğuna delil olarak zikretmiştir.

Başka bir rivâyet de şöyledir:

"Şüphesiz Allah ve Resulü (s.a.s.) içki kumar davul ve tamburu yasaklamışlardır."(11)

Hadislerin içerdiği konular dikkate alındığında müziğin genelini haram sayma konusunda delil kabul edilen bu hadislerin ana konusunu çalgı aletleri şarkıcı kadınlar (kayne) ve ağıtın oluşturduğu görülecektir. Zeylai gibi kimi alimler bu hadisleri müziğin genelini yasaklayıcı mahiyette yorumlamışlarsa da İmam Gazzâlî Kemâlüddin İbn Hümâm (ö. 861/1457) Abdülganî Nablusî (ö. 1143/1731) İbn Âbidîn (ö. 1252/1836) Takiyyüddin Sübkî Remlî İbn Hazm ve Şevkânî gibi diğer bir kısım alimler bu gibi hadisleri yorumlamışlardır. Yapılan yorumlar özetle şöyledir:

Hadislerin ana konuları içkili kadınlı içinde birçok haramın işlendiği meyhâne eğlencelerinden (lehv) oluşmaktadır. Bu da gerek çalgı aletleri gerekse diğer müzik çeşitlerinin haram olması aletlerin ve müziğin kendileri ile ilgili bir husus olmayıp bunlarla haram işlenmesi ya da haram işlenen ortamlarda çalınmalarından dolayıdır. Dolayısıyla bu âletler helal ve mübah eğlencelerde içine başka bir haram karıştırılmadan kullanılırsa caizdir. Beraberinde başka haramlar işleniyorsa "Harama sebep olan şeyin kendisi de haram olur."(12) kuralı gereği caiz olmazlar.(13)

Ağıt konusunda ise hemen bütün alimler Rasulullah (s.a.s.)'den nakledilen bütün hadislerde saç-baş yolma yüz göz tırmalama şeklinde icra edilen ve kadere isyan manası taşıyan ağıtların yasaklandığını ifade etmişlerdir.

II. Müziği Genel Olarak Mübah Sayanlar

Bazı alimler müziğin genel manada helal olacağı görüşünü ileri sürerek çeşitli deliller ileri sürmüşlerdir. Bu hususta ileri sürülen delilleri ve yorumlarını şöyle özetleyebiliriz:

      A. Kur'ân-ı Kerim

Müziğin genel manada mübah olduğunu ifade ettiği söylenen ayetlerin başlıcaları şunlardır:

          1. Kur'ân-ı Kerim'de müziğin bir cennet nimeti olduğu ifade edilmiş ve mü'minler buna özendirilmişlerdir. Dolayısıyla genel olarak müzik helaldır. Rûm  30/15'de şöyle buyurulmaktadır:

"İman edip salih amel işleyenler bir bahçede nimetlenir ve neşelenirler (yuhberûn)."(14)

Yahya b. Kesîr Evzâî ve Vek'î âyette geçen yuhberûn kelimesini "zevk ve şarkı" olarak tefsir etmişlerdir.(15)

Bazı alimler ayetin bu şekildeki yorumunu esas alarak müziğin genel manada mübah olacağını ifade etmişlerdir.

Benzer bir yaklaşım Yasin 55'de yer alan "Doğrusu bugün cennetlikler eğlenceyle meşguldürler." mealindeki ayet-i kerimenin yorumunda sergilenmiştir.

           2. "O Allah yeryüzündeki her şeyi sizin için yaratmıştır."(16)

             "Allah size haram kıldığı her şeyi açıklamıştır."(17) mealindeki ayet-i kerimeler.

İbn Hazm bu ayetlerde yeryüzünde var olan bütün varlıkların insanın faydasına yaratıldığı ve hakkında özel bir yasaklayıcı nas bulunmadığı müddetçe de bunların helal olacağını; haklarında özel yasak bulundan şeyler arasında müzik diye bir maddenin bulunmadığını ifade etmiştir.(18) Daha sonra İbn Hazm konuyu doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren diğer nasları da dikkate alarak şu yorumu yapmıştır:

"Bununla beraber ameller niyetlere göredir. Kim müziği Allah'a isyan etmek için dinlerse o fasıktır. Bu kural müzikten başka şeyler için de geçerlidir. ibâdetini daha rahat edâ edebilmek ve hayır işlerinde daha faal olabilmek için dinlenme maksadıyla müziği dinleyen kişi ise bununla Allah'a ihsan üzere itaat etmiş sayılır. Bu gibi kişilerin müzik dinlemesi ise haktır doğru bir iştir. Kim de ne ibâdet ne de günah maksadı olmaksızın müzik dinlerse o da fayda ya da zararı olmayan bir işle (lağv) meşgul olduğundan Allah tarafından bağışlanır. Bu çeşit müzik dinleme dinlenmek için bahçeye çıkma veya kapısının önüne oturma elbiseleri çeşitli renklere boyama gibi bir şeydir.”(19)

       B. Hadis-i Şerifler

            1. Aişe (r.a.)'den rivâyet edilmiştir: "Bir gün Ebu Bekir (r.a.) yanıma geldi. Ensardan iki kız benim yanımda Buas günü ensarın söylediği mersiyelerden söylüyorlardı. Fakat bunlar meslekten şarkıcı değildi. Ebu Bekir (r.a.)"Peygamber evinde şeytan düdükleri mi?" diye çıkıştı. O gün bayram günüydü. Peygamber (s.a.s.): "Ey Ebu Bekir! Her milletin bir bayramı vardır. Bu gün de bizim bayramımızdır." buyurdu. (Buhâri Îdeyn 2 3; Müslim Îdeyn 16)

İmam Gazzâlî ve İbn Kudâme el-Makdisî bu hadise dayanarak müziğin esasen mübah olması gerektiğini ifade etmişlerdir.20

             2. Aişe (r.a.)'den gelen diğer bir rivâyet de şöyledir: "O bir kadını Ensardan birisi ile evlendirdiği zaman Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştu:

"Ey Aişe! Düğününüzde eğlence yoktu. Halbuki Ensar eğlenceden hoşlanır."(21)

             3. Hakim'den gelen bir rivâyette: "Çünkü Ensar eğlenceği sever." buyurulmuştur.(22)

Hâkim hadisin Şeyhayn şartlarına göre sahih olduğunu söylemiş Zehebî de bu tespiti doğru bulduğunu ifade etmiştir.(23)

            4. Âmir b. Sa'd'den nakledilmiştir: "Bir düğün münâsebetiyle Karaza b. Ka'b ve Ebu Mes'ûd el-Ensârî'nin yanına gittim. Küçük bir kız çocuğu şarkı söylüyordu. Ben:"Siz Rasulullah (s.a.s.)'ın arkadaşları ve Bedir ashabından olduğunuz halde sizin yanınızda bunlar (nasıl) yapılıyor?" dedim. Onlar: "İster bizimle kalırsın istersen gidersin. Bize düğünde eğlenmeğe musibet anında da ağlamaya izin verildi." dediler.(24)

İbn Hacer hadisin râvîlerinin güvenilir kişiler olup isnadının sahih olduğunu ifade etmiştir.(25)

              5. Tirmizi rivâyeti ise şöyledir: "Nikahı ilan ediniz. Onu mescidlerde yapınız. Nikahda def çalınız."(26)

İbn Hacer Mühelleb'den şunu nakletmektedir:

"Bu hadis düğünlerin def ve mübah olan şarkılarla ilanının caiz olduğunu göstermektedir. Toplumda önder sayılan bir kişinin mübahlık sınırını aşmadıkça eğlenceli düğünlere katılması da bu hadise göre caizdir."(27)

Aynî "Bu hadis düğünlerin def ve mübah olan şarkılarla ilanının caiz olduğunu göstermektedir."(28) diyerek kendi görüşünü belirttikten sonra et-Tevdîh adlı eserden şunu nakletmiştir:

"Alimler düğün yemeğinde def vb. aletler eşliğinde eğlenmenin (lehv) caiz olduğunda ittifak etmişlerdir. Hadislerde özellikle düğün üzerinde durulması ise nikahın ilanı ve hukukunun sabit olması içindir."(29).

Beğavî (ö. 516/1122)'nin yorumu da şöyledir: "İmam der ki: Düğünü ilan etmek ve düğünde def çalmak müstehaptır."; "Ben de derim ki: Düğün ve sünnet düğünlerinde def çalmak bir ruhsattır."(30)

              6. Seleme b. Ekva'dan rivâyet edilmiştir: "Peygamber (s.a.s.) ile birlikte Hayber'e yola çıkmıştık. Gece gidiyorduk. Kafileden bir kişi Âmir b. Ekva'a-Âmir şairliğiyle bilinen bir kişi idi- "Bize bildiğin şeylerden bir şeyler söyle dinleyelim." dedi. Âmir devesinden inerek şu türküyü söylemeye başladı:

"Ey Allah'ım! Sen olmasaydın biz hidayet bulamazdık.
Sadaka verip namaz kılamazdık.
Her şeyimiz sana feda olsun bizi bağışla.
Düşmanla karşılaşırsak ayaklarımız sabit kıl.
İçimize huzur ve güven ver.
Biz çağrılınca gideriz.
Seslendikçe yardıma erişiriz."

Peygamber (s.a.s.) "Kim bu sürücü?" dedi. "Âmir b. Ekva'" dediler. Peygamber (s.a.s.) "Allah onu esirgesin." buyurdu.(31)

Bu hususlarla ilgili olarak alimlerin yorumları kısaca şöyledir: Normal zamanlarda şarkı dinlemenin hükmü:

Hadisler ve fıkıh kaynaklarının genelinde müzik dinlemenin bazı sebepler dolayısıyla ve belirli kurallar çerçevesinde caiz olacağı yönündedir. Ancak bu kaynaklarda belirtilen savaş düğün hacı karşılama yolcu karşılama bayram vb. sebeplerin dışında normal zamanlarda dinlenme ya da eğlenme amacıyla müzik dinlemenin caiz olup olmayacağı hususuna da yer verilmiştir. Bu hususta Hanefî alimlerinden Haskefî Kâsânî Zeylaî Molla Hüsrev Dâmâd ve İbn Âbidîn şöyle demişlerdir: "Kişinin gayri meşru eğlence (levh) maksadı gütmeksizin yalnızlığını giderme gayesiyle kendi kendine şarkı söylemesinde bir sakınca yoktur."(32) Yine İbn Âbidîn düğün gazi ve yolcu karşılama gibi gayri meşru eğlence (lehv) şeklinde olmadığı takdirde davul ve def çalmak için davulcu ya da defçi kiralamada bir sakınca olmayacağını ifade etmektedir.(33)

III. Müziği Genel Olarak Mekruh Sayanlar

Müziği genel olarak her çeşit ve türü ile haram ya da mübah sayanların yanında bir de onu mekruh sayanlar vardır.

Hanefi mezhebi alimlerinden Zeylâî Dâmâd Haskefî ve İbn Âbidîn eserlerinde müziğin genel olarak mekruh olduğunu ifade eden görüşlere yer vermişlerdir. Bu hususla ilgili adı geçen eserlerde yer alan ifadeler şöyledir:

İmam Ebu Yusuf'a düğünlerin dışında bir kadının fasıklığı gerektirecek bir şey olmaksızın çocuğuna def çalmasının hükmü sorulduğunda onun "Onu kötü görmem ancak aşırı oyuna (la'bu'l-fâhiş) sebeb olan müziği hoş karşılamam." şeklinde cevap verdiği nakledilmektedir.(34)

IV. Müziğin Haram ya da Mübahlığını Şartlara Bağlayarak Yorumlayanlar:

Müziği temelde haram ya da helal kabul ederek değerlendiren alimlerin yanında türüne icra şekline ve icra edenler ile dinleyenler üzerindeki etkilerine bakarak değerlendiren alimler de vardır. Esasen yapılan tahliller dikkatle incelendiğinde hemen bütün alimlerin müziğin haram ya da helallığını belirli şartlar altında kabul ettikleri gözükecektir. Bu bölümde alimlerin bu husustaki tahlillerini ve üzerinde durdukları şartları nakletmeye çalışacağız.

Müziği temel prensip olarak haram sayanlar helal olabilmesi için şartlar ileri sürerken temelde müziği helal sayanlar haram olabilmesi için şartlar ileri sürmüşlerdir.

Müziği Temelde Haram Sayanların Helallik için Şartları

         1. Zeylâi Molla Hüsrev Dâmâd Haskefî Kâsân ve İbn Abidin başta olmak üzere hemen bütün Hanefi alimleri eğlence (lehv) maksadı gütmeksizin kişinin yalnızlığını gidermesi gayesiyle kendi kendine şartı söylemesinin caiz olacağını söylemişlerdir.(35)

         2. Zeylâî Âlemgîr Dâmâd İbn Abidin vd. şiir kafiyelerini ve güzel konuşmayı öğrenme maksadıyla şarkıyla meşgul olmada bir sakınca görmemişlerdir.(36)

          3. Haskefî'ye göre düğünlerde(37) ve ziyafetlerde(38) şarkı söylemenin bir sakıncası yoktur.

Özet olarakHanefî mezhebi alimlerinin görüşü şöyledir: Hanefî mezhebinin önde gelen muhakkıklarından

İbn Hümâm (ö. 861/1457) sonuç olarak:

"Haram olan müzik sözlerinde hayatta olan belirli bir erkek veya kadın tasviri içki meyhane vb. yerlere özendirici sözler belirli bir Müslüman veya zimmî'yi kötüleyen ifadeleri hitiva eden müziktir."(39) derken;

Abdülgani en-Nablusî (ö. 1143/1731):

"Müzik müzik olduğu için haram değildir. Böyle olacak olsa bütün coşturucu güzel seslerin de haram olması gerekir. Bu ise yanlıştır. Bilakis müziğin haram oluşu eğlence (lehv) özelliği taşımasından dolayıdır. Çünkü müzikle ilgili nakledilen hadisler genelde eğlence (lehv) şartı ile kayıtlıdır. Bu kaydın bulunmadığı hadisler de genel muhtevâya göre yorumlanır. Dolayısyla müziğin haram olabilmesi için gerek şarkı gerekse çalğı aletlerinin eğlence (lehv) özelliği taşıması şarttır. Eğlence (lehv) özelliği taşımayan müzik haram olamaz."(40) açıklamasına yer vermiş;

İbn-i Abi­din (ö. 1252/1836) de:

"Çalgı aletleri (âletü'l-lehv) zatından dolayı haram (haram li aynihi) değildir. Bilakis ya dinleyendeki veya kullanandaki bazı özelliklerden dolayı haram olurlar. Haram veya helal oluşu bunlardan birisiyle tesbit edilir. Dikkat edilirse bu aletlerin çalınması dinleyiş niyyetine göre bazen haram bazen de helal olmaktadır. Genel bir kaide de vardır ki: "İşler maksatları­na göredir." diyerek Nablusî ile aynı görüşleri paylaşmıştır.(41)

Bu gerekçelere göre Hanefi mezhebi dini görev ve sorumlulukları engellemeyen söz veya icrasında haramlara özellikle de zinaya teşvik ve tahrik unsuru bulunmayan toplumsal itibar ve güveni zedelemeyen ahlaksızlara karşı cins (kadın-erkek) veya farklı din sahiplerine özenti içermeyen müzik çeşitlerinden istifade etmede bir sakınca görmemektedir. Hatta İmam Kâsânî insan üzerinde olumlu etkileri olan müziklerden istifade etmenin gereklilğine dikkat çekmiştir.(42) Ancak İmam Ebu Yusuf gereğinden fazla müzikle meşgul olmanın doğru olmayacağını belirtmiştir.(43)

Hanefî mezhebinde hakim görüş kadınların normal zamanlarda bile seslerini yükseltmelerinin (44) şarkıcılığı meslek edinmeleri ve yabancı erkeklerin işiteceği şekilde şarkı söylemelerinin haram olduğu çocuklarına ninni söylemelerinin caiz olduğu yönündedir.(45)

Sonuç olarak müziğin helal ya da haram olması yönünden şu şekilde özetlemek mümkündür:

1. Müziğin insanları Allah yolundan alıkoymaması.

2. Din ve dince mukaddes kabul edilen şeyleri alay konusu etmemesi.

3. Dini sorumluluk ve görevleri ihmal edecek seviyede olmaması.

4. Dini değerlere aykırı konularda propoganda özelliği taşımaması.

5. Söz veya icrâsında yalan iftira zinaya teşvik gibi dince yasaklanan hususların yer almaması.

6. İbadet gibi telakki edilmemesi.

7. Kur’ân okuma ve dinleme kültürünün önüne geçmemesi.

8. İnsanları nefsânî arzularına esir edecek bir icra muhteva ve seviyede olma*ması.

9. İnsanları dini ya da dünyevî faydalardan tamamen uzak bir şekilde faydasız şeylerle meşgul etmemesi.

10. Maddi ya da manevi her hangi bir zarar unsuru taşımaması.

Bu prensipleri en kapsamlı bir şekilde A’râf 7/33. âyet-i kerimesinde bulmak mümkündür:

“De ki: Benim rabbim ancak açık ya da gizli yüz kızartıcı çirkin işleri (fuhş) günahı (ism) haksız yere başkalarının hakkına tecavüzü (bağy) Allah’a hiçbir delil indirmediği şeyi ortak koşmanızı (şirk) ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi yasaklar.”

Ayet-i kerimede yer alan “Fuhuş” açık ya da gizli her türlü çirkin işler ile başkalarının namus ve haysiyetine tecavüzü; “ism” genel manada günah akıl ve mantığa aykırı her türlü davranış ve bilerek Allah’ın yasaklarını çiğnemeği; “Bağy” haksız yere başkalarının can mal namus ve kişilik haklarına tecavüzü ifade etmektedir.(46)

Dipnotlar:

1. Lokman  31/6.
2. Tirmizî Buy'u 51; Beyhakî Sünen IV 14; Vâhidî Esbâbü'n-Nüzûl Beyrut ts 260.
3. Ahkâmu'l-Kur'ân XIV 53.
4. Ahkâmu'l-Kur'ân III 1481-1482.
5. Hak Dini Kur'ân Dili V 3839.
6. Gazzâlî ihyâ VI 164.
7. Beyhakî Sünen VI 126; Beğavî Şerhu's-Sünne VIII 22-23.
8. Ebû Dâvûd Edeb 60 Beyhakî Sünen X 222; Şuab 5120.
9. İbn Âbidîn Hâşiyetü Reddü'l-Muhtâr V 306.
10. Muğnî XII 41.
11. Beyhakî Sünen X 222.
12-13. Gazzâlî ihyâ VI 142-144; İbn Hümâm Fethu'l-Kadir VI 482; Nablusî Îdâhû'd-Delâlât Süleymaniye Ktp. Esat Ef. nr. 1762/1 vr. 7a-b 8a-b 9a 11a 27a 28a; İbn Âbidîn Hâşiyet-ü Reddi'l-Muhtâr V 305 307; Şevkânî Neylü'l-Evtâr VIII 113-119; Sübkî Tekmile XX 230; Remlî Nihâyetü'l-Muhtâc VIII 298; Muhallâ VII 567.
14. Rûm 30/15.
15. Taberî Câmi'u'l-Beyân X 173; Ebu Hayyân Bahru'l-Muhît VIII 380.
16. Bakara 2/29.
17. En'am 6/119.
18. İbn Hazm Muhallâ VII 559.
19. İbn Hazm a.g.e. VII 567.
20. Gazzâlî ihyâ VI 153; İbn Kudâme el-Muğnî XII 41-42.
21. Buhârî Nikâh 63; Ahmed b. Hanbel Müsned VI 269; Beğavî Şerhu’s-Sünne IX 49
22. Hâkim Müstedrek II 200 nr. 2749; Beyhakî Sünen VII 288.
23. Hâkim Müstedrek II 200.
24. Nesâî Nikah 80; Tahâvî Şerhu Meânî'l-Âsâr IV 294; Beyhakî Sünen VII 289; İbn Hacer el-Metâlibü'l-Aliyye II 54.
25. İbn Hacer Metâlib II 54; Cüdey' Ehâdîs-ü Zemmî'l-Gınâ s. 50.
26. Tirmizî Nikah 6.
27. Fethu'l-Bârî XIX 244.
28. Umdetü'l-Kârî XVI 330.
29. age. XVI 345.
30. Şerhu's-Sünne IX 47 49.
31. Buhârî Meğâzî 38; Edeb 90; Diyât 17; Müslim Cihad ve Siyer 123; Beyhakî Sünen X 227.
32. Zeylaî Tebyînü’l-Hakâik Şerh-u Kenzü’d-Dekâik Mısır 1313 IV 222; VI 14; Molla Hüsrev Dürer II 380; Dâmâd Mecma’ II 190; Haskefî Dürrü’l-Muhtâr IV 591; İbn Âbidîn Hâşiyetü Reddi'l-Muhtâr IV 592; Kâsânî Bedâ'î VI 269.
33. İbn Abidin Hâşiyetü Reddi'l-Muhtâr V 46.
34. Âlemgîr Fetâvây-ı Hindiyye Mısır 1310 V 351; Şilebî Hâşiyet-ü Tebyîn VI 13; Aynî Umde V 369.
35. Zeylaî a.g.e. IV 222; VI 14; Molla Hüsrev a.g.e. II 380; Dâmâd a.g.e. II 190; Haskefî a.g.e. IV 591; İbn Âbidîn a.g.e. IV 592; Kâsânî Bedâ'î VI 269.
36. Zeyla'î a.g.e. IV 222; VI 14; Âlemgîr Fetâvây-ı Hindiyye V 351-352; Dâmâd a.g.e. II 190; İbn Âbidin a.g.e. IV 592; V 305.
37. Haskefî a.g.e. IV 591-592.
38. Dâmâd a.g.e. II 190; İbn Âbidîn a.g.e. IV 592.
39. İbn Hümâm Fethü'l-Kadir VI 482; İbn Âbidîn a.g.e. V 305.
40. Îdâh vr. 7a-b 8a-b. 9a 11a 27a-28a.
41. İbn-i Abidin Hâşiyetü Reddi'l-Muhtâr V 307
42. Kâsânî Bedâî VI 269
43. Âlemgîr Fetâvây-ı Hindiyye V 351; Şilebî Hâşiyet-ü Tebyîn VI 13; Aynî Umde V 369.
44. Dürer II 380.
45. Tahâvî Muhtasar Tahâvî s. 435; Kudûrî (Mukayyed) s. 177; Haskefî Dürrü'l-Muhtâr IV 591-592; Serahsî Mebsût XVI 132; Zeyla'î Tebyîn IV 221-222; Mergînânî Hidâye III 123; Molla Hüsrev Dürer II 380; ibrahim Halebî Mültekâ s 112; Âlemgîr a.g.e. V 351; Şilebî a.g.e. VI 13; Aynî a.g.e. V 369.
46. Yazır Hak Dini Kur’ân Dili III 2155.

(Behlül DÜZENLİ İslam Açısından Müzik)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet